40 yıl sonra babaya ilk Fatiha. Demirci’de geçmişi çalınan bir kadının trajedisi

Onu ilk gördüğümde, gözlerindeki buğu dikkatimi çekti.

O donuk bakışların içindeki soruları daha konuşmaya başladığımız ilk dakikalarda gördüm.

Yüz mimiklerinden şüpheci, bugüne kadar samimiyeti keşfetmeyi başaramamış, konuştuğu zaman hayata hep sorularla bakan kelimelerin içinde dahi pişmanlıklar ve bir o kadar da 40 yıllık bir trajedinin izlerini hemen yakalayabildim.

Aradan geçen 40 yıl içinde ıskalanmış bir hayat var.

Soy bağı elinden alınmış, geçmişi çalınmış, bulmaya çalıştığında geçmişi yalanlarla boyanan simsiyah bir perde ile kapatılmıştı.

8 yaşındaki yüreğiyle soluduğu acılar yüreğini kanatmış, gözyaşlarını içine akıtmayı refleks haline getirmiş, hayat hikâyesini başkalarının yazdığı ve ona dikte edilen bir yaşamın içinden sıyrılmayı bir tesadüfle yakalamıştı.

O yalanlarla boyanan simsiyah perdenin arkasına bakabilmek için eliyle perdeyi aralamaya başladığı ilk günlerinde gözgöze geldiğim bir kadın vardı karşımda.

O kendisinin olamadığı 40 yılın içinde yaşamın zorluklarına katlanmanın yanı sıra 8 yaşındaki bir kız çocuğunun masumane dünyası içinde hala sorulu ve özünden gelen dolu gözlerle yaşama bakıyordu.

Günümüze kadar süre gelen bilgi ve gerçeklerin karanlığında, gerçeğin bir kırıntı ışığını bulma özlemini de hissettiriyordu tavırlarıyla.

Yıl 1981.

Demirci'de Eylül ayının son sıcak günleri.

26 Eylül Cuma günü bir ailenin dağılış öyküsünün başlangıç günü aslında.

Bir kadın 6 çocuklu bir anne aslında o gün evin iki numaralı kızıyla birlikte eşini hunharca öldürüyor.

Bu cinayet günlerce ülke gündeminde yer alıyor.

Gazeteler olayı manşetten veriyor. Bu cinayet birkaç gün sonra sıradan bir üçüncü sayfa haberi olarak kalırken 6 çocuktan ikisi ilk etapta tutuklanıyor.

16 yaşındaki evin en büyüğü abla ve cinayette annesiyle birlikte yer alan 13 yaşındaki bir diğer kız soruşturma aşamasında hemen tutuklanıyorlar.

Çekirdek aile kavramının dağılma noktası hemen başlıyor.

Geriye kalan 4 çocuktan 3 ü aralarında kundakta bir bebekle birlikte dönemin Çocuk Esirgeme Kurumu’nda devletin şefkatli ellerine teslim edilirken, 8 yaşında ve bugün 48 yaşındaki bayan H. İse komşu bir ilde yaşayan aileye evlatlık olarak veriliyor.

Aradan geçen 40 yılın ve çalınmış bir yaşamın içinden, kendini ve gerçeği arayan bir kadının hikâyesinin içine giriyoruz.

Aradan geçen uzun yıllara rağmen, tozlu raflardan arşivlerden geçmişin kırıntılarını topluyoruz.

Bu cinayetin yaşandığı dönemin delikanlıları bugünün yaşlı tabir edilen insanlarının dağarcıklarında kalan ve bizle konuşurken ağızlarından çıkan 40 yıl önceki bilgilerin kelimelerinin, cümlelerinin, noktaların, virgüllerin peşine düştük.

Tüm süreci yazı dizisi halinde yayınlayacağız.

İbretlik bu yaşam öyküsünü, gelişmelerle ve yayınlandıkça bilgisi olanların dönüşleriyle kat kat bilgileri büyüterek sürekli hale getirip yayınlayacağız.

40 YIL SONRA BABASININ MEZARI BAŞINDA İLK FATİHA

Bu yaşam öyküsünü ilerleyen zaman içinde ilmek ilmek işleyerek, döneminin bilgileri ve belgeleriyle yazı dizimizde yayınlayacağız.

Bu öykünün hemen başında 40 yıl gecikmiş ilk Fatiha’yı ve yaşanılanları sizlere sunacağım.

Bugüne kadar kendisine babasıyla ilgili birinci derece kan bağı olduğu insanların anlattıklarıyla babasından nefret eden bir insan düşünün.

Cinayete kurban giden babanın kötü bir insan olduğu için ölmeyi hakettiğini bile düşündürten bu yalan rüzgârı yıllarca sürünce, içindeki “baba” eksikliğini hiç hissettirmemiş Bayan H.’ye.

Bir tesadüf eseri babasıyla ilgili ilk bilgilere ulaşan kayıp zamanın insanı bu kadın, doğduğu ve sadece havasını 8 yıl soluduğu Demirci’ye geliyor.

Günlerce süren sosyal medya üzerinden iletişime geçtiği insanlarla sadece Demirci ilçesi ve soyadlarıyla karanlıklarda bir mum ışığı arayan genç kadın, babasıyla ilgili onlarca insandan aldığı bilgilerle sorup sorgulama sürecini başlatıyor.

Kendisine yıllarca kan bağı olduğu genetik yakınlıktaki insanların anlattıklarıyla öğrendiği bilgiler arasında çelişkiler beyninin içinde kısa devre yapan bir elektrik kablosu gibi arklar oluşturuyor.

Nüfus bilgilerinin katkılarıyla 40 yıl önce işlenen cinayetin adliye arşivlerindeki tozlu raflardan örneklerini alarak günlerce kendini kapatıyor. Edindiği bilgilerin yanı sıra yüzlerce sayfalık mahkeme dosyasını günlerce okuyor, notlar alıyor, kafasında askıda kalan soruları bağlantı kurduğu veya dosyada ismi geçen ve hala yaşayanlardan öğrenmeye çalışıyor.

Demirci’ye geldiğinde yaptığı bir araştırma ile  beni buluyor.

Hikâyeyi dinleyince, dosyanın içine gömülünce, bende Bayan H.’nin yaşadıklarına duygudaşlık yaparak onunla beyinsel ve yürekten bir iletişim ağı kurmayı kısa sürede başardım.

Gazetecilik mesleğinin yapılma sebebi olan merak ve yaşama dair kesitlerden bilinmeyenleri deşeleme ve öğrenme hissi de işin içine girince bir maceranın ortağı da oluverdim.

Birçok konunun arasında “baba” olgusu genç kadının yüreğine oturmuştu.

Konuştuğumuz mahalleden, köyden, babasını tanıyanların genç kadına çocukluğundan, genç kızlığa ve orta yaşa gelmiş bir kadına dönüştüğü yıllar içinde anlatılanların aksine, merhum baba kendi halinde sakin, işiyle gücüyle uğraşan, ailesi ve çocuklarına şefkat ve sevgisini esirgemeyen biri olarak karşımıza çıkmıştı.

Yaşı 80’ni geçmiş ama zihni hala pırıl pırıl kalabilen bir dedemizden aldığımız bilgiler o günü birebir yaşadıklarıyla anlatınca taşlar daha bir yerine oturdu.

İşi gereği resmi anlamda işin içinde yer alan ve cinayetin hemen sonrasında o vahşetin yaşandığı evdeki emarelerin üstüne çıkıp giden bu arşiv niteliğindeki dedenin anlattıkları bizleri başka insanlara da yönlendirdi.

Merhum baba anlatılanların dışında deyim yerinde ise melek gibi bir insanmış.

BABAMI BULALIM

O ilk görüşmemizde bakışlarında gördüğüm esrarlı ve bilinmez bakışların bir anda pişmanlıklar ve hatta vicdan azabına dönüşen ışığa dönüştüğünü gördüm ilk kez.

Konuşurken titreyen dudakları ve yıllardır içine akıtarak kimselere göstermediği gözyaşları adeta yıllardır önüne set kurulan bir barajın kapaklarının açılması gibi seller halinde akıyor, özünden kaynayarak su yolunu bulur misali bu yaşlar gözünden çıkarak adeta 40 yılın yalanlarını da önüne kattıklarını sürükleyen sel gibi kontrolsüzce akıyordu.

Gözyaşlarının esareti bitirip özgürleştiği, dudaklarından dökülen sözcüklerdeki özlem, hasret, pişmanlıklar ve kendisiyle hesaplaşan, acı çektiği yılların cefasına isyan eden bu kadın haykırdı “ babamı bulalım”

Hemen çalışmalara başladım.

Manisa Büyükşehir Belediyesi Demirci mezarlık hizmetleri aradan geçen 40 yılın ardından arşivleri taradılar, çok zor bir işti. Zira bugüne kadar 40 yıl boyunca hiç ziyaretçisi olmayan, arayanı soranı olmayan bir mezarı bulacaklardı. 2 gün boyunca öylesine bir gayret gösterdiler ki, sonunda kayıtlardan ve saha taraması ile mezarı buldular. Demirci Mezarlık hizmetlerindeki amirinden personeline herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Müjdeli haber geldi. Kendisi ile paylaştım. Manisa Son Haber ofisinden mezarlık arası onun için kilometrelerce uzun geldi. Sabırsızlığını ve gözlerindeki o sevincin ışığını unutmam mümkün değil.

Mezarlığa vardık. Görevliler büyük bir gayretin ardından başarmanın sevincini bizimle paylaştılar ve kabirlerin olduğu bölüme geçtik.

Görevli mezarın başına geldi ve parmağıyla göstererek “burası” dedi.

Mezar taşı olmayan, etrafında rüzgârın sürüklediği polenlerle yetişmiş bitkiler olan bir mezarın önünde durduk. Göz göze geldik. Onu yalnız bırakmak için o donuk bakışlarla mezarı süzerken ben görevlilere el işareti yapıyordum ki yaşlı gözlerle bakıp mırıldandı “ babamla yalnız kalmak istiyorum”

Mezarlık çalışanlarıyla birlikte ayrıldık mezarın başından…

Fenalaşma veya bayılma riskini de göz ardı etmeyerek onu izlemeyi sürdürdüm. Hıçkırıklarını duymayacak mesafeye kadar uzaklaştım ve onu izlemeye devam ettim. 1 saat boyunca konuştu babasıyla, ne dediğini duymadım ama baba kız 40 yıl sonra bir araya gelmenin keyfini sürdüler. Bugüne kadar dokunamadığı babasının teninin yerine mezarındaki topraklarını eliyle adeta yoğurdu, ağladı, hıçkırdı, haykırdı  ve babasının mezarını bu kez o yıllardır içine akıttığı gözyaşlarıyla suladı.

40 yıl önce girdiği mezarındaki babanın, kızının yüreğinde yanan korda ısınan bu gözyaşları toprağına düşünce bunu hissetmiştir diye  umuyorum.

Kalkamadı mezarın başından, "gidelim artık, çok yıprandın, hasta olacaksın" diyerek yanına vardım. Kalkamadı bir türlü, bırakamadı yıllar sonra buluştuğu babasını. O an da içinden geçenleri kelimelere dökemedi, dudaklarını ısırıyordu, gözyaşlarını silerken ellerinin titrediğini de gördüm. 

Kabirlerin olduğu bölümden çıkarken o hala başını geriye dönerek babasının mezarına bakıyordu.

40 YIL ÖNCEKİ CİNAYETİN DETAYLARI

BİR AİLENİN TRAJEDİK ÖYKÜSÜ

KARDEŞLERİNDEN NİÇİN AYIRDILAR?

Bir sonraki yazımızda……

Mustafa Temiz

5 Nisan 2021

YORUM EKLE
YORUMLAR
Fatoş cengiz
Fatoş cengiz - 3 yıl Önce

Bizim bahçe komşumuzdu şnşAllah diğer kardeşlerinide bulur

Hasan Basri AYTEKİN
Hasan Basri AYTEKİN - 3 yıl Önce

Yüreğim kanayarak okudum.

Ayşen özgülen işçi
Ayşen özgülen işçi - 2 gün Önce

1981 yılında demirci ye gelmiştik ve bu cinayet olmuştu çok korkmuştum 12 yaşındaydım