Akbelen Gezi Midir?

Türkiye de çevreci protestoların neredeyse tamamı, en pembesinden en kızılına solcular tarafından organize ediliyor dersek yanlış yapmış olmayız.

Aslına bakarsanız dünyada geniş kitleler üzerindeki etkisin büyük oranda kaybeden Marksistlerin bir bölümü yeşile(!) bürünüp müesses nizam karşıtlığını sürdürmeyi de pek sevmiştir. 

Durum böyle olunca konuya siyasi ve temkinli yaklaşım kaçınılmaz oluyor.

Söz konusu çevreci gösteriler genellikle küçük bir azınlığın lehine geniş kitlelerin aleyhine durumlara dayalı olarak kendilerine siyasi zemin hazırlamaya çalışan bahsettiğimiz kesimlerin düzenlemeleriyle ortaya çıkar.

Her çevreci protestoyu “çarşı her şeye karşı” propagandasıyla etiketleyip önemsizleştirmek insafsızlık olur. 

Küresel ısınma, kuraklık ve orman yangınları ile yaşamaya mecbur bırakılmış bir dünya olarak artık bu konuyu tüm detaylarıyla objektif olarak masaya yatırmanın zamanıdır.

Şu sıralar ülkemizin gündeminde devasa ekonomik, sosyal ve siyasi konulara rağmen en önde Akbelen ormanları var.

Cumhurbaşkanına yakınlığı tüm kamuoyu tarafından bilinen Limak adlı şirketin kömür maden alanını genişletmek amacıyla Muğla Akbelen ormanlarında ağaç kesimi yapması üzerinden değerlendirmeler yaparak ilerleyelim.  

Alttaki kömür yataklarını alıp ekonomiye kazandırmak için yüzeydeki ağaçlar kesiliyor... 

Konuyu en basit şekliyle böyle tanımlayabiliriz.

İşin gerçeği konu bu kadar basit değil.

Konunun tüm yönleriyle aydınlatılması gereken boyutu ve cevaplanması zorunlu çok soru var.

Örneğin bölge ormanının yakıt kaynağı fonksiyonelliği olan plantasyon ağaçlandırma sahası olduğu açıklandı.

Yani başka bir ifadeyle doğal değil sonradan dikilmiş ağaçlardan oluşuyor.

Enerji şirketi 130 bin ağaç kesileceğini açıklansa da bu cümle çıplak gerçeği yansıtmamaktadır.

Önceden belirlenmiş çapı belli bir genişlikten küçük olan ağaçlar ağaç olarak kabul edilmiyor. 

Böyle olunca da kesilen ağaç sayısı yüzbinleri aşıyor olabilir ama küçük olanlar ağaçtan sayılmadığı için sayı çok daha küçük açıklanıyor.  

Anti parantez Bergama altın madeninden beri çevrecileri Alman vakıflarının el altından desteklediği söylentisi de artık aydınlatılmalı.

Bir diğer soru, canı yananlar dışında neden sadece aşırı solcular protestoları organize ediyor? 

Limak değil de hükümete yakın olmayan herhangi bir şirket olsaydı yine protestolar bu kadar ısrarla devam eder miydi?

Buraya kadar konuyu ve merak edilenleri sıralamaya çalıştım.

Şimdi konuyla ilgili bu türden sorulara birlikte cevap bulmaya çalışalım.

Muhakkak ki ülkemiz yeraltı kaynakları çıkarılıp ekonomiye kazandırılmalıdır. 

Mantık sahibi hiç kimse buna itiraz etmez.

Önemli olan üç-beş kuruş fayda için beş lira zarar etmeden bunu yapmaktır. 

Üçüncü Boğaz köprüsü yapılırken beş yüz binin üzerinde ağaç kesildi ama köprüye ihtiyaç vardı ve yapıldı.

Ağaç geri kazanılabilir bir kaynaktır.

Mecbur kalırsanız kesersiniz ama sonra yine dikersiniz. 

Fazlasıyla tekrar dikilebilecek olması göz ardı edilmemeli. Olaya hukuki açıdan yaklaştığımızda bu konuda yasalarımız hiç de fena değil; iyileştirme ve geri kazanım şartı oldukça açık.

Burada önemli olan yasaların yaptırım gücü. Ağaçlar kesilmeden iyileştirme ve tekrar ağaçlandırma için ön görülen bütçe devlet banka hesabına bloke edilebilir.  

Daha büyük fotoğraftan bakınca konu aşırı solun propaganda malzemesi olmaktan kurtarılıp ulusal hassasiyetin gündemine taşınmalıdır.

Bu konunun siyaseti, ideolojisi olmaz, olmamalı.  Böylelikle ülkemizin kalkınmasına engel olmak isteyenlerin istismar alanı olmaktan çıkar. 

Bir nevi samimiyet testi...

Ağaç sevgisi mi?

Yoksa Türkiye’yi kalkındıracak endüstriyel yatırımların önünü kesmek mi?

Biz Türkiye sevdalıları olarak her ikisinden de taviz vermemek gerektiğine inanıyoruz.

Yani madencilik ve enerji yatırımlarımız son hızıyla devam etsin fakat çevre katliamı yapmadan, çevre hassasiyeti olan projelerle devam etsin.

Akbelen türünden vahşi madenciliğe sonuna kadar hayır!

Tüm insanlık için vaz geçilmez olan temiz ve yaşanabilir bir çevredir! 

Akbelen protestoları konusunda her konuda konuşma durumunda olan Erdoğan ve iktidarı böyle bir olay yaşanmıyor gibi son derece sessiz.

Cumhur İttifakını diğer büyük ortağı MHP lideri ise yaşanmakta olan olayları yeni bir Gezi kalkışması olarak değerlendirmiştir.

Bu konuda en ciddi çalışmayı öğrendik ki Zafer Partisi yapmış.

Sadece mülteci sorunu ve güvenlik politikaları üzerinden siyaset yaptığını zannettiğimiz Ümit Özdağ bir akademisyene yakışır bir üslupla konuyu değerlendirdiğini kamuoyu ile paylaşmıştır.

Limak grubunun merkezinin önünde yaptığı açıklamalar sor derece ilgi çekicidir.

Konuya ilgi duyanların bu açıklamayı bulup okumasını tavsiye ederim.

Merkez sağ siyasetçi olarak kabul edebileceğimiz bir siyasetçinin çevre sorunlarına bu anlamda da duyarlı olması beni çok mutlu etmiştir.

Hazır yeri gelmişken ağaçlandırma konusunda bir kaç cümle yazmak istiyorum.

Değişen iklim şartlarına bağlı olarak doğru ağaçlandırma çalışması artık çok daha fazla önem arz ediyor.  Susuzluğa daha dayanıklı ve bölge dinamiklerine uyumlu ağaçların tercih edilmesi için bilimsel bir çalışma şart. Orman yangını sırasında yanan bir çam kozalağının patlayarak yaklaşık iki yüz elli metre ileriye sıçrayabildiğini biliyor muydunuz?

Yangını burada söndürüyorsunuz ama iki yüz elli metre ileride yeni yangın başlıyor. 

Boş bulduğun yere çam fidanı dikip geçmek artık bitmelidir.

Ormanlarımızı büyük bir kıskançlıkla korumamız evlatlarımıza yaşanabilir bir Türkiye bırakabilmemiz için vazgeçilmezdir.

05 Ağustos 2023

Ahmet Orhan

YORUM EKLE