Beni arayın! Dik duruş korsesi göndereceğim

Soran sorgulayan gazetecilik yaptığınız zaman, işini düzgün yapmayanlar, kul hakkını gözetmeyenler, halka yalan söyleyip kendi işlerine bakan, iplikleri pazara çıkanlar, elbette sizin yaptığınız haberlerden rahatsız olacaklardır. 

Hele hele  her haberimin ardından sorduğum "Yalan mı?" sorusuna cevap verememek onların içinde hep karın ağrısı olarak kalıyorsa, içinde oldukları haberin açıklamasını başkalarına yapamıyorlarsa, o zaman çirkef edebiyatıyla sizi karalayacaklardır. Öfkeden gözleri dönüp, her türlü aymazlığı yapmaları da sürpriz değildir.



DEMİRCİ'DE BU KAFALAR  HEP VARDI ZATEN

Demirci'de yıllar önce yaşanan bir olayı hatırlıyorum. 

Demirci'de görev yaptıktan sonra tayini çıkan bir kaymakam, yıllar sonra Demirci'ye arkadaşlarıyla ziyarete gelir. Kimselere haber vermez, Hisar Kaplıcalarına gider, yanında gelenlere orayı gezdirmektedir. Bu sırada ana binaya girip içerideki havuzları da göstermek ister. Kapıya gelir. Kapıda kadın çalışan vardır. Kendisini tanıtır. İçeri girip yanında getirdiği misafirlerine havuzları göstermek istediğini söyler. Kadın çalışan o dönem kaplıcadaki havuzların çalışma günleri içinde," şu an içeride kadınlar var, bugün kadınlar günü sizi içeri alamam " der. Kapıyı kapatır. Kaymakam yanındakilerle birlikte kapıdan ayrılır ancak 3-5 dakika sonra kapıyı yeniden çalar. Kapıyı açan kadın görevli bir anda suratına patlayan yumrukla sendeler ve yere düşer. Kaymakam " ben kaymakamım beni içeri nasıl sokmazsın" diyerek öfkeyle kadın çalışana hakaret eder. Kadın çalışanın üst dudağı yediği yumruk nedeniyle patlar. Kadın çalışanın bağrışını,  ağlamasını duyan ve yarı çıplak havuzdan fırlayan kadın müşteriler tepki gösterir. Kaymakam içeri giremez fakat olay ilçede bir anda duyulur. Kadın çalışan durumu polise bildirir. Ancak kaymakam ve yanındakiler ilçe merkezine uğramadan oradaki diğer yoldan deyim yerinde ise kaçarlar. Kadın şikayetçi olur. Demirci'de olay duyulduktan sonra, yumruk yiyen kadın çalışana destek olunacağı ve hukuki olarak hakkını araması için zemin yaratılıp ve destek verilmesi gerekirken şikayetin olmaması, işe kılıf örterek, olayın kapatılması için adamlık yapanlar devreye girer. Genç bir kadın görevini yaptığı için onore edilmesi ve destek olunması gerekirken, ilgililer ilgisini kadın çalışanın yaşadıklarına değil de, kaymakamın yediği bu haltın duyulmaması, kapatılması için organize olurlar.

Rahmetli ustam gazeteci Raşit Özsürücü olayı araştırır. Bu kez haksızlığın karşısında dilsiz şeytan olup susanlar, bu olayın haber yapılacağı endişesiyle gazetecinin üstünde baskı kurmaya çalışırlar. Kendisini tehdit bile ederler. Ancak Demirci'de gazeteci gibi gazetecilik yapan Raşit Özsürücü ilkeli ve dik duruşlu halinden vazgeçmez, söylenenlere kulak bile asmaz, Hürriyet Gazetesinde bu iğrenç olayı haber yapar. Ertesi günü gazetede bu haber yayınlanır, altında da aslanlar gibi Raşit Özsürücü ismi çıkar.

Bu haberi rica ve baskılara rağmen yayınladığı için ustama tavırlar konur. Kamu adına çalışan gazeteci kamu binalarına girdiğinde soğuk tavırlarla karşılanır. Hatta en yakın çalışma arkadaşları bile olayın olduğu akşam defalarca kendisini arayıp " haberi yapma" dedikleri halde o haberi yaptığı için ilişkilerini askıya alır.

O kadın çalışan hukuk mücadelesinde yapayalnız bırakılır, şikayetini geri almadığı için işinden bile olur, en son bu olayın travması içinde ailesiyle birlikte memleketi terk eder, göçer gider.



VİCDANI YÜREĞİNİZDE HAPİS EDEMİYORSANIZ GAZETECİLİĞİ YAPAMAZSINIZ

Gazetecilik vicdan olgusunu yüreğinde müebbet hapis altında tutabilecek kadar ağır bir meslektir. Vicdan nasır tutar, kabuk bağlarsa bu mesleği yapmamak gerekir. Vicdanı yüreğinden çıkarıp, serbest bıraktığınız zaman bu kez o kalem yazdıklarıyla vicdanlı insanların yüreğini tırmalar ve kanatır.

15 Temmuz 2020 gecesi benim yaşadığım ise ülkenin basın özgürlüğü konusunda nereye getirildiğinin bir göstergesidir.

Bulunmadığım bir yerde,  o ortamda başkasının çektiği ve yayınladığı bir fotoğrafı " Mustafa Temiz bu fotoğrafı kullanarak,  haber yapar" düşüncesi ve niyet okuyuculuğuyla polis tarafından savcı talimatıyla ifadeye çağrıldım.

Emniyet Müdürlüğüne girdiğim andan itibaren, işleyişte ve işin şekillendirilmesinde baştan sona hukuksuzluk, insan hakları ihlali ve görevi kötüye kullanma suçları havada uçuştu.

Sağduyulu halimi hep korudum. Bu tür kriz ortamlarında herkesçe bilinen, her zamanki vakur tavrımı korudum. Sadece gülümsedim. En iyi protesto gülümsemektir ya, sadece gülümsedim.

İfadem alınırken bir adi suç şüphelisine davranılır gibi hallere, amiyane tabirle  FBI ajanı modundaki tavırlara da gülmeye devam ettim. Hele adı geçen fotoğrafı cep telefonundan bana gösterip, benim niçin ifadeye çağrıldığıma zemin hazırlamak niyetli, fotoğrafı duyulan endişeyi dillendirerek yorumlayan polisin sözlerini bir duysanız eminim gülmekten sizde yerlere yatardınız.

İfadeyi PC'de yazan polise, fotoğrafı yorumlayan polis benim ağzımda çıkmayan " kendi hür irademle ifade vereceğim avukat istemiyorum" diyene ve yazdırmaya çalıştığı ana kadar sabrımı sürdürdüm. Soru cevap formatında gitmesi gerekirken, sormadan cevap almış gibi benim adıma ifade yazdırılmaya çalışıldığı yerde müdahale ettim. "Benim ağzımdan çıkmayanları ben söylemişim gibi yazdıramazsın " diyerek itiraz ettim. Zira CMK hakkımı kullanıp avukat istediğimi belirttim. Avukat geldi ve onun gözetiminde vurgusu ve imlası yerinde, saf ve rafine edilmiş net, mertçe ve doğru sözlerle ifademi verdim.

Bu benim kendi özgür düşüncem. Ancak o gün Demirci emniyetinde tarihi bir gece yaşandı. O ifademin alındığı odada, insanlık dersi,  mevzuat dersi, hukuk dersi verilmiş, kayıt altına da alınmıştır. Kendimle gurur duyuyorum. 

Benim haberlerime güvenen okuyan okurlarımın, bana selam veren dostlarımın, sohbetlerine dahil eden sözümüzü dinleşir kılıp ciddiye alan arkadaşlarımın, ailemin ve bana karşıdan sevgi ve saygınlık duygularıyla yaşayan hiç kimsenin boynunu yere eğdirecek bir iş yapmadım.

Olmayan, eyleme dönüşmeyen, tamamen kurgu, suç teşkil edecek seçeneklerin bir araya gelmediği, benim çekmediğim, benim yayınlamadığım bir fotoğrafı, bunu kullanarak haber yapabilir diye ister gözdağı deyin, ister basın özgürlüğünü ve hürriyetleri kısıtlama deyin,  ne derseniz deyin, bir kumpasın içine alındım.

Fotoğraf makinelerine seyyar askılık yapıp, olmayan rezervleriyle habercilik yaptıklarını sananların çekip yayınladığı ve farkına varılınca yayından kaldırdığı bir fotoğraf gecenin kahramanı oldu.

Ben o ortamda değildim. Fotoğrafı ben çekmedim. Ama olsaydım o fotoğrafı çekmiş olsam bile yayın öncesinde rafine eder yayınlamazdım. İlgilisini samimiyetle arar, arızalı kısım konusunda kulağına kar suyu kaçırırdım. Zira bu fotoğrafın içeriğindeki incelikte bunu yayınlamamam için,  benim devlete ve devletin makamlarına saygımın ve sebebimin inandığım ilkeler olduğunu, hayatın doğal akışı içinde bu fotoğraftaki halin olabilecek şey özelliğindeki düşünebilme esnekliğimi de,  Demirci'de gelmiş geçmiş tüm makam sahipleri bilirler. Şimdikiler de bu güne kadar bunun farkına varamadılarsa, artık varmalıdırlar.

Mustafa Temiz'in bunları ayırabildiğini, aynı Mustafa Temiz'in bayram törenine ceketsiz gelen belediye başkanınını tören müsamere yönetmeliğine aykırı olduğu için Kaymakam tarafından selamlamaya alınmadığını, İlçe Milli Eğitim müdürünün sırtından çıkarılıp başkana giydirilen ceketle protokol selamlamasına çıkıldığının haberini yapabileceğini de bilirler veya bilmelidirler.

Çünkü burada da makama saygı ilkesi vardır. Bir Belediye Başkanının resmi bayram törenine gelirken yönetmeliğe aykırı yürüyüşe çıkar gibi gömlekle gelme lüksü yoktur ve bu haber değeri taşımaktadır. Çünkü yine benim devlete olan inancım ve ilkelerime göre de o makamın hakkı verilmelidir.

Entrikaya, katakülleye, kamu adına işlenmiş bir haksızlık ve zarar varsa bunları kapatmaya çalışanın makamı ne olursa olsun, üstüne üstüne gittiğimi ve gideceğimi de yine bilenler bilmektedir.

Neden benimle ilgili böyle düşünce içine giriyorlar peki?

Neden savcılık talimatında yazdığı gibi " gece saat 24'den sonra haber yapabilir" deniliyor peki?

Bunların cevabını okurlarıma duyduğum saygı içinde, buraya yazamıyorum. Sizler bunun sebebini biliyorsunuz.

Yaptığı her haberin altına aslanlar gibi ismini yazmaktan çekinmeyen, ilkeli ve dik duruşlu tavrını sürdüren bir haberci olarak nefes alıp vermeye devam edeceğime Allah için yemin ederim, sizlere söz veririm.

Devlete hiç kafa tutmadım, devletin prestijini korumak için, makamların rencide edilmemesi için elimden geleni yaptım. Benim bu konuda samimi duygularımı ve eylemlerimi de bilenler bilir zaten. Bazı meslekler vardır, başarıları aleni değil gizli alkışlanır. Emin olun benim yaptığım gazetecilikte sessiz ama gür duygularla kalplerde alkışlandı bugüne kadar.

Yaşadığım bu haksız ve hukuksuz geceden sonra, Türkiye'nin her yerinden ve hatta yurtdışından bile destek mesajları aldım. İnsanlar Mustafa Temiz'e değil, onurlu yapılan gazeteciliğe sahip çıktılar. Minnettarım ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Adaletin bir gün tecelli edeceğine olan inancımı hiç yitirmedim. Bugüne kadar siyasi güçle despotça yapılan ve hukukun yok sayıldığı, güce tapanların gürültüye boğdurarak geçiştirdiği her olayın nihayete erip, adaletin kazanacağına olan idealimi hiç kaybetmedim.



BENİ ARAYIN! DİK DURUŞ KORSESİ GÖNDERECEĞİM 

Ben yaşarken ve yazarken, ideallerim ve dik duruşum nedeniyle ayaklarımla değil ama yüreğimle koştum.

Dik duruş korsesi kullanmadım. Doğal halimle ilkeli, idealist bir dik duruş sergiledim ve sergilemeye de devam edeceğim.

Güce tapıp, suni gündemlerle yüzeysel  adamlık peşinde olanlarla hiç ince işler peşinde olmadım.

Dik durmayı beceremeyenler, yüzümüze dost, arkamızdan güce tapma zaafiyetlerine yenik düşenlerin bu süreçte sessiz kalmaları da bizim bildiğimiz ve beklediğimiz gerçeklerdi. 

Onların benim adamlık kantarımda değerleri yok, ons ile bile ölçülemeyecek kadar adamlıklarının ağırlıkları yok hafifler.

Vücut bulmuş hallerinde beden ölçüleri dışında hacimsel ve kütlesel verileri de yok. 

Bu görsel dostlarım, bu süreçte beni güçlüler karşısındaki  zaafiyetleri ve bu gücü kaybetmeyeyim endişeleriyle belli ki arayamadılar.  

Bari beden ölçülerini bana yazdırmak için arasınlar. Çünkü beden ölçüleri lazım, onlara en yakın zamanda dik duruş korsesi hediye edeceğim.

Bu yazdıklarımı yeri geldiğinde ve karşıma geldiğinizde de gözlerinizin içine baka baka da söyleceğim. 

Bunu söyleyemeyeceğimden şüpheniz var mı?

Beden ölçülerinizi vermek için telefon numaram 0 536 393 7850

19 Temmuz 2020

Mustafa Temiz


 

- kralbet giriş - - - - -

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Gülmez
Mehmet Gülmez - 4 yıl Önce

Mustafa bey siz beden ölçünüzü gönderin size dik duruş korsesi göndereceğim diyorsunuz ve altinada telefon numaranızı yazmışsınız. Eğer gerçekten bu korseye ihtiyacı olanlar sizi aramaya kalkarlarsa işiniz çok zor. O zaman Çin devletine korse yaptırmak için şimdiden hemen başvurmanız gerekebilir. Yoksa Türkiye'deki atölyelerle bu işin altından kalkamazsin. Sana şimdiden kolaylıklar diliyorum. Allah yardımcın olsun.DOGRU CAM GİBİDİR KIRILIR AMA EĞİLMEZ.Sevgi ve selamlarımla. Her zaman doğrunun yanındayız

Şerif kaynar
Şerif kaynar - 3 yıl Önce

Güzel