Cumhuriyetin 100.yılında Atatürk Dönemi Kültür Anlayışı ve Politikaları

Anadolu coğrafyası, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Mondros Ateşkes Antlaşması ile yer yer işgal edilirken 16 Mayıs 1919’da Yunan’ın İzmir’i işgali, büyük tepkiyle karşılanır ve halkın işgallere karşı ayaklanmasını arttırır. Bu işgali, İtilaf devletlerinin 16 Mart 1920’de Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’u işgali takip eder.

***

 İşgalcilere karşı, Anadolu’da doğan yeni bir meclis ile Millî Mücadele’nin seyri değişir. İtilaf devletlerine karşı yapılan mücadelede, Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetiminin galibiyeti, Osmanlı Devleti’nin çöküşünü ve onun halefi gibi görülen yeni Türk Devleti’nin doğuşunu beraberinde getirir. Kurtuluş Savaşı’ndan galip çıkan TBMM, Lozan’dan sonra 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilan eder. 29 Ekim 2023 tarihinde de Türkiye Cumhuriyeti, 100. Yılına ulaşır.

***

Devletlerin hayatında 100 yıl, uzun bir zaman dilimi olmamakla beraber göz ardı edilemeyecek kadar da önemli bir zaman dilimidir. Hele bu süre, bir yeniden doğuş, bir yeniden diriliş ise daha çok önem taşır. Türkiye Cumhuriyeti, bu süreci yaşayan bir devlettir.

***

Toplum olarak varoluş, aynı zamanda kültürel varoluşa dönüştüğünden, Türk devletlerinde kültür, her zaman öne çıkarılmıştır. Türklerin devletleri aracılığıyla hem kültürel yapılarını koruması hem de söz konusu yapıyı dönüştürerek toplum olarak varoluşlarını sürdürmeleri yeni Türk devletinde de kendini gösterir.

***

Lâtincede “toprağı işleme” demek olan “kültür” kelimesi, sonraları Batı Avrupa dillerinde kazandığı “yüksek umûmi bilgi” manası ile Türkçeye girmiş, zaman içerisinde değişik tanımlamaları da yapılmıştır. Toplumdaki bir insanın ferdi olarak sonradan edindiği alışkanlıklar, yetenekler, gelenekler, ahlâki ilkeler, sanat, hukuk, inanç, bilgi gibi unsurların oluşturduğu bir bütün muhteva olarak ve yine bir toplumun fertleri tarafından öğrenme yoluyla kazanılan, işlenmiş davranış ve düşünce de sistem olarak kültür tanımıdır. Toplumun fertlerinin homojen bir kültür etrafında yaşaması, onun kimliğini de daha kuvvetli bir biçimde tanımasını sağlar.

***

Küresel kültürün milli kültürleri tehdit ettiği süreçte, toplumların karşı karşıya oldukları kimlik probleminin diğer şekli olarak nitelenen kültür problemi, Türk Tarihinde özellikle 19.yüzyıldan bu yana çok sancılı boyutlarda yaşanır. Ancak tarih boyunca farklı medeniyetler içinde bulunmuş Türk milleti, farklı coğrafyalarda ve çok çeşitli topluluklar halinde bulunmalarına rağmen kültürlerini koruyabildikleri, demografik dinamizmle paralel olarak kültürel bütünleşmeyi de sağladıkları görülür.

***

Tarihten günümüze kadar kurulmuş olan Türk devletlerinde somut olarak “Türk Kültürü”nü temel alan bir kültür politikası, kozmopolit yapıları sebebiyle ön plana geçirilememiştir. Selçuklularda, esnek bir milli kültür politikası söz konusu iken Karamanoğulları dışındaki diğer beyliklerde de aynı durum söz konusudur. Kuruluşundan yıkılış sürecine kadar merkeziyetçiliğe verdiği öneme rağmen, bünyesindeki etnik unsurların kültürel motiflerine olabildiğince az müdahale eden Osmanlı devletine gelindiğinde, homojen bir kültürel yapı yerine kültürel bir çoğulculuk görülür. İmparatorluk mantığı çerçevesinde yerli kültür unsurları, ön plana çıkarılmaz. Ancak gerek görülen durumlarda kültürel anlamda bir müdahaleden de kaçınılmaz.

***

Osmanlı devletinde, 19. yüzyıla kadarki modernleşme sürecinde, kendisini en üstün görme düşüncesi henüz yıkılmadığı için Batıdan alınan yenilikler arasında kültürel unsurlara pek önem verilmezken, Tanzimat dönemiyle birlikte bu düşünce yapısı esneklik kazanmaya başlar; Batı kültürü yavaş yavaş transfer edilir. Devlette hâkim konumda olan İslami kültür geleneğinin içine, Batı kültürel motifleri de girmeye başlar. Bu kültür çatışması, Osmanlı toplumunda kültürel bir ikileme yol açar. 20. yüzyılda ise, özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde, Türk kültürü ön plana çıkar. Çok uluslu bir yapı ile farklı dinleri bir arada tutan imparatorluğunun dağılarak yıkılışı, Batı’da giderek artan romantik bir Grek hayranlığı, Kurtuluş savaşı ile birlikte Türk aydınlarını zorunlu olarak bir milli kimlik arayışına yöneltir.  Mustafa Kemal ve yakın çalışma arkadaşları, yeni rejim olarak cumhuriyeti oluşturabilmek için siyasi kararların yanında, rejimin varlığını sürdürebilmesi açısından planlı bir kültürel politika uygulamayı gerekli görürler.

***

Cumhuriyet dönemiinn başında, kültür ve medeniyet ayrımındaki görüş ayrılıklarıyla bazı aydınlar, kültürün tamamen milli çerçevede olması ve kültüre dışarıdan herhangi bir müdahalenin olmaması gerektiğini ifade ederken, bazı aydınlar da, medeniyet kavramında olduğu gibi kültür kavramı içerisine milletlerarası bazı yenilik ve gelişmelerin sokulabileceğini dile getirirler. Bu anlayış ve yaklaşımlar içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk, Avrupa kültür ve metotlarından yararlanmanın şart olduğunu ve bunun için Türk aydınlarının bu medeni âlem ile temas etmelerinin ve kültür alışverişi yapmalarının zarûretine işaret eder. Ona göre kültür; “Okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyarı almak, düşünmek ve zekâyı terbiye etmektir.”

***

1932’de TBMM’nin açılış konuşmasında; “Milli Kültürün her çığırda açılarak yükselmesini, Türk Cumhuriyeti’nin temel dileği olarak temin edeceğiz” diyen Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin onuncu yıl söylevinde ise; “Milli Kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” der. Milli kültürün önemine vurgu yapan Atatürk, 1936 yılındaki “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” cümlesiyle milli kültüre verdiği önemi belirtirken aynı zamanda Türk milletinin, diğer milletler karşısındaki saygınlığının, kendi kültürüne verdiği değer doğrultusunda olacağını belirtir, Türklerin ne derece üstün bir kültüre ve anlayışa sahip olduklarının altını çizer. Atatürk’ün kültür alış-verişi konusunda, esnek davranmasına rağmen söz konusu kültür etkileşiminde milli kültür anlayışını her zaman ön planda tuttuğu ve bu konuda ödün vermemeye çalıştığı söylenebilir.

***

M. Kemal Atatürk, milli bir kültür oluşturma hedefi doğrultusunda bir takım yeniliklere imza atmıştır. Modern ve milli bir kültürel gelişim süreci, bu dönemde ön plana çıkar; millet-devlet ve milli kimlik inşasına dayalı kültür politikasıyla Türk kültürünün modernizasyonu ilke haline getirilir. Türkiye Cumhuriyetinin inşasında milli kültür, bu politikanın temeline oturtulur. Eğitim, dil, tarih, edebiyat, sanat, yayın, iletişim, spor, müzecilik, halk evleri çalışmalarında milli unsurlar, ihmal edilmemeye çalışılır.

***

Kültürü ve onun geleceğe aktarımını, eğitimin hem temeli hem de ulaşılacak hedeflerinden biri olarak tespit eden M. Kemal Atatürk, okulları milli kültürün şuurla işlendiği yerler haline getirmeye çalışırken milleti eğitip yetiştirmekle görevli bütün yönetici ve eğitimcilerin her şeyden evvel Türk kültürüyle bütünleşmesini ister.

***

Türkdoğan (1998), Atatürk dönemi kültür politikaları ile ilgili olarak: “… Türk milliyetçiliği, M. Kemal ile hem bir devlet oluşumunu sağlıyor, hem de devletin resmi ideolojisi haline geliyordu. Şimdi önemli mesele, Osmanlılıktan-millete, ümmetten-Türklüğe geçiş idi… İlkin Türk Ocakları yeniden kuruldu. Bununla da iktifa edilmeyerek Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti ile Türk Dilini Tetkik Cemiyetlerinin kuruluşları gerçekleştirildi. Bunlardan ilki, bizi tarihi köklerimize götürerek nasıl bir millet olduğumuzu; ikincisi de unutulmuş veya özelliğini kültür emperyalizmi sebebiyle yitirmiş olan dilimizi yeniden canlandırmak gibi iki amaca yönelikti.”

***

Kültürün bir miras olarak gelecek nesillere aktarılmasında edebiyat, edebî eserler yoluyla önemli rol oynar. Ortak bir kültür oluşturmaya eğilimli olan edebiyatın yolu, milli kimlikten geçer. Edebiyat, edebi eserler aracılığıyla mensubu olduğu milletin kültürünü yansıtırken hem o toplumun bireyleri arasında hem de diğer toplumların bireyleri arasında kültürlerinin tanınmasını, kabul görmesini, yaygınlaşmasını sağlar. Kültür ile edebiyatın bu ilişkisi Cumhuriyetin ilk döneminde de kendini gösterir. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Türk edebiyatının ana vasfı, devleti ve milleti inşa etmektir. Eserler de buna göre “toplum-kimlik inşa” etmeye yöneliktir.

***

Dönemindeki edebiyat anlayışının şekillenmesine yön veren Mustafa Kemal Atatürk, edebiyatı yeni devlet ideolojinin yayılması açısından bir araç olarak görür. Ona göre edebiyat; söz ve anlamı, yani insan dimağında yer eden her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları, çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatıdır. Bunun için de güzel sanatlardan biri sayılan edebiyat, her insan cemiyeti ve bu cemiyetin hal ve istikbalini koruyan ve koruyacak olan her kuruluş için, en esaslı terbiye araçlarından biridir. Edebiyatı, halkta milli heyecan duygusu yaratma olarak algılayan Atatürk, edebiyatın özellikle şiir ve hitabet yönü ile ilgilenir;  şiiri vatan ve millet yolunda vasıta kuracak bir sanat olarak benimser.

***

Cumhuriyet dönemi edebiyat anlayışı, milli yönü ile ön plana çıkar. Bu öne çıkış, önceki dönem anlayışına göre çok önemli farklılıklar gösteren bir özelliktir. Dönem edebiyatının önde gelen isimleri, Osmanlı Devleti’nin yıkılışına ve milli mücadele dönemine şahit olmuşlardır. Bu nedenle, Atatürk dönemi edebiyat anlayışının en önemli hassasiyeti, milli heyecan çerçevesinde gelişme gösterme ve dönem edebiyatçılarının bu heyecanı, yazdıkları eserlerine yansıtarak topluma yeni bir ruh ve anlayış kazandırmaya çalışmasıdır. Abdülhak Hamit Tarhan, Cenap Şahabettin, Ali Ekrem Bolayır, Samih Rıfat, Faik Ali Ozansoy, Hüseyin Siret Özsever, Süleyman Nafiz, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Mehmet Akif Ersoy, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı dönemin edebiyat çevresi içerisindeki edebiyatçılar arasında; gösterilebilir. Dönem şairlerinden Yahya Kemal, eserlerinde vatan konusunu vurgulayan şairler arasında yer alır. Şair, bu anlayıştaki eserlerinin önemli bir kısmını, “Eğil Dağlar” adlı eserde kitaplaştırır.

***

Cumhuriyet’in ilk döneminin edebi alandaki en önemli faydasının şiire olduğu söylenebilir. Klasik Türk şiiri, modern edebiyata engel olarak gören anlayış, Cumhuriyet döneminde de etkisini sürdürür. Milli edebiyatın ana kaynağı olarak şiirde de, halk kültürü-halk edebiyatı-halk şiiri kabul edilir. 1920’lerin sonunda, Faruk Nafiz Çamlıbel’in başını çektiği “Memleket Edebiyatı” hareketi ağırlığını hissettirir.

***

Şiirde olduğu gibi romanda da milli ruh, bu dönemde edebiyata hâkim olur. Savaştan yeni çıkan bir milletin, yaşamış olduğu sıkıntılar, dönemin edebiyat anlayışına yansır. Kurtuluş savaşını destekleyen, savaşçıların yanı başında yer alan, milli edebiyat akımının önde gelen isimler, savaş yaşamış ülkenin gerçeklerini eserlerinde ele alırlar. Bu eserlerde, savaşın acıları, savaştan yeni çıkan ülkenin yoksullukları dile getirirken, yeni devletin, yeni toplumun, yeni yaşamın kuruluşuna öneriler getirilir. Halide Edip’in; Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, İzmir’den Bursa’ya ve Dağa Çıkan Kurt, Yakup Kadri’nin Sodom ve Gomore, Reşat Nuri Güntekin’in ise Çalıkuşu gibi eserleri buna örnek olarak gösterilebilir. Reşat Nuri Çalıkuşu romanıyla bir eğitimci modeli çizerken Yaban romanıyla Yakup Kadri, aydınların sırtına “yeni Türkiye’nin inşası” görevini yükler.

***

 Cumhuriyet dönemi başlarında, milli çizgide çıkarılan dergiler arasında Dergâh dergisi, önemli bir yere sahiptir. Bu dergi, milliyetçi havasıyla kısa sürede birçok yazarı etrafında toplar. Belleten, bu dönem dergilerinin en önemlisidir. 1923’ten sonra sekizi felsefe, yirmisi eğitim ve psikoloji, dördü sosyoloji ve onu da tarihle ilgili olmak üzere atmış eser yayıma girer. Hüseyin Kazım Kadri’nin Büyük Türk Lügatı, Evliya Çelebi’nin eserleri ve John Dewey’in Demokrasi ve Terbiye adlı eseri dönemde basılan önemli eserler arasındadır. Bu arada, “Birinci Türk Tarih Kurultayı Tutanakları” da basılarak okullara ücretsiz olarak dağıtılır. 1934’te kabul edilen yasa ile de, Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü kurulur ve bu sayede Türkiye Bibliyografyas adı ile önemli bir dergi de yayım hayatına girer.

***

1930’lu yıllarda Nazım Hikmet’in “putları yıkıyoruz” kampanyası ile milli şair ve milli edebiyat gibi kavramlar önem kaybetmeye başlar ve milli edebiyat akımı etkisini, yavaş yavaş yitirmeye başlar. İzleyen yıllarda kültür-edebiyat insanlarının çoğu, kalemlerini bir yabancı ideolojinin emrine verirler. Böyle düşünmek istemeyenler de onlar gibi davranmak zorunda kalır. İdeolojik bir yaklaşım ve davranışla ortaya çıkarmaya çalıştıkları kahramanlarına eşit mesafede durmazlar. Toplumun kurtarıcıları anlayışına kapılınca da, iyi edebiyatın önü kesilir, zamana direnecek yeterli yazarlar yetişmez.

***

Sonuç olarak Cumhuriyet öncesindeki Türk devletlerinde kaydedilen bütün kültürel süreçler, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen eğitim, dil, tarih, edebiyat ve sanat alanlarındaki gelişmelere önemli ölçüde bir birikim sağlamıştır. M. Kemal Atatürk döneminde, hem devlet oluşumunu sağlamada, hem de devletin resmi ideolojisinde Türk milliyetçiliği öne çıkarak kültürel çalışmalarda önemli rol oynar. Örtülü biçimde gelişme gösteren geleneğe bağlılık, Milliyetçilik ile Batıcılığın gerilimi çerçevesinde kısmen de olsa yer alır. Bu durum, edebiyatta belirgin bir hal alır. Edebiyatta Anadolu’nun konu edilmesindeki olumlu gelişme, kültürdeki süreklilik anlayışıyla edebiyat- gelenek arasında sağlam bağ kurulamadığından sonraları farklı yönlere sapar. Devlet politikası olarak Orta Asya kültür unsurlarının araştırılıp incelenmesine yönelik çabalar, ağır basar. Dil çalışmalarına ağırlık verilir.

02 Aralık 2023

Doç. Dr. Rasih ERKUL

Kaynakça

Afet İnan (1959). Atatürk Hakkında Hatıralar, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Afet İnan (2007). Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Ergin Ayan (1998). “Atatürk’ün Kültür Konusundaki Hedefleri”, Atatürk’ün Cumhuriyet’in İlanından Sonraki Hedefleri Sempozyumu Bildirileri, 4-6 Haziran1998İzmir, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları.

İnci Enginün (2002). “Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı”, Türkler, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, C. 18

Kafesoğlu, İbrahim (1983). Türk Milli Kültürü, İstanbul: Boğaziçi Yayınları.

Kantarcıoğlu, Sevim (1983). “Çağdaş Kültür ve Medeniyet Kavramları Işığında Atatürk’ün Kültür Anlayışı”. Millî Kültür, S. 40.

Konur Ertop (1998). “Roman ve Öyküde Toplumsal Sorunlara Ayna Tutanlar (1923-1940)”, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Sempozyumu, Ankara.

Mehmet H. Doğan (1998).“Şiirde Yeni Açılımlar”, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Sempozyumu, Ankara.

Mithat Atabay (2009). “ Cumhuriyet Kültürü”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 43, Bahar 2009.

Orhan Türkdoğan (1988). Değişme-Kültür ve Sosyal Çözülme, İstanbul: Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yayınları.

Osman Özkul (2015). “Türk Kimliğini Oluşturan Ortak Kültürel Değerler”, Hak-İş Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi © Cilt: 4, Yıl: 4, Sayı: 8 (2015/1)

Önder Göçgün (1995). Edebiyat Dünyası ve Atatürk, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.

YORUM EKLE