Cumhuriyetin Başsavcısı/AKP'nin Başsavcısı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ister iktidar ister muhalefet olsun tüm partilerin, yürürlükteki Anayasa’nın emirlerine uyup uymadığını kontrol eder. Uymayan olursa, yasal takibat başlatır. Bu görev, onun keyfine veya iktidara yakınlığına göre hareket etmesine izin vermez. Çünkü onun patronu ve işvereni, Türk Milleti’nin kabul ettiği Anayasa, yasalar ve vicdanıdır.
Görevini yapmıyor veya korkuyorsa, kendisi de suç işlemiş olur.
AKP, Temmuz 2008’de Anayasa Mahkemesi tarafından “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu gerekçesiyle, mahkum edilmiş bu konuda sabıkalı bir partidir.
AKP yetkililerinin ve AKP’nin atadığı bürokratların laiklik karşıtı söz ve eylemleri Temmuz 2008’den beri her gün artarak devam etmektedir.
Artık, AKP’nin tutumu “Cumhuriyetten ve Atatürk’ten” intikam almayı fersah-fersah geçmiş, rejimi değiştirme noktasına gelmiştir.
Bu duruma gelinmesinde en büyük ihmal, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılarınındır.
Örnek verelim;
Erdoğan’ın, belgeli olarak 61 adet laiklik karşıtı beyanı var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Ocak 2020’deki ASSAM toplantısında;
-Laiklik Anayasadan kaldırılmalıdır.
-Anayasa, Kur’an’ın hiçbir ayetine ters olmamalıdır.
-Anayasamız İslam Anayasası, devletimiz Şeriat Devleti olmalıdır, deme cüretini göstermiştir!
Diyanet İşleri Başkanı da, aynı yönde beyanlarda ve uygulamalarda bulunmuş, Cami Gençlik Kolları gibi saçmalıklarla da eyleme geçmiştir.
Cumhurbaşkanı, Diyanet İşleri Başkanını korumuş, Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi ise görevinden istifa ettirilerek, olay geçiştirilmeye çalışılmıştır.
Bu hafta, AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Çelik denen kişi;
“Darbeci Kemalist zihniyeti ortadan kaldırmak için FETÖ ile ittifak yaptık.
Bunu ancak Erdoğan gibi bir lider yapabilirdi, yaptık” dedi ve o da istifa ettirildi!
Değerli Okurlar;
Dünyanın en kıt zekalı kişisi dahi bilir ki;
Görevden istifa etmek, işlenen suçu ortadan kaldırmaz.
Ben bunun suç olduğunu bilmiyordum, demek mazeret olarak kabul edilmez.
Peki, gerçek böyle ise Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılarımızın bu güne kadar ki, kör ve sağır taklidi yapmalarına ne diyeceğiz?
Müyesser Yıldız’dan, 60 yaşında bir anneden, bir gazeteci kadından esirgenen tutuksuz yargılanma hakkı, yok sayılıp cezaevine gönderilirken, Anayasa emirlerini çiğneyen şeriat özlemcisi yobazları görmezden gelmeyi hangi hukukî anlayışa sığdıracağız?
Bu tavır, hukuk ahlakına uygun mudur?
Bu tavır insanî ahlaka uygun mudur?
Bu tavır sürdürebilinir bir tavır mıdır?
Bu tavırda, Basiret-Görev sorumluluğu-Aklı selim- Cumhuriyet değerlerine bağlılık var mıdır?
Bir milletin bütünlüğünün sağlanmasının en önemli şartının “Adalette eşitlik” olduğunu, aksinin o toplumu ayrıştıracağını, Türk Yargısının tepe noktalarında görev yapan Yüksek Yargıçlar-Savcıların bunları bilmemesinin imkanı var mıdır?
Bir ülkedeki adalet uygulamaları, nifak ve fitne yaratıyorsa, toplumla arasında sevgiyi yok edip güveni sarsıyorsa, daha da kötüsü Yüksek Yargıç ve Savcılar iktidarın kadrolu elemanı haline geliyorsa, o toplum çöker.
Bu çöküntünün altında hepimiz kalırız…
Sağlık ve başarılar dilerim. 13 Haziran 2020
Rifat Serdaroğlu

YORUM EKLE