Demirci'de Mart ayında yalan rüzgarı esiyor

Demirci ilçesinde aklı selim sorup sorgulayan insanların içine sinmeyen bir seçim süreci yaşanıyor. Türkiye demokrasisinin başına bence musallat olan ittifaklar sürecinde seçmene dayatılan ve adeta" bunu seçeceksiniz" denilen süreçte, laf olsun torba dolsun misali bir kampanya izliyoruz. AK Parti'de yaşanılanlar seçmenin de içine sinmiş değil. Çarşıda pazarda karşılaştığımız uzun yılların AK Partilisi bildiklerimiz bile artık bunu sesli olarak konuşmaya başladı. Seçime günler kala AK Partili seçmen şu soruları soruyor. 

1- Belediye başkan adayı belirlenmesi için Manisa'ya bizler otobüslere doluşup temayül yoklamasına niye gittik?
2- Anketler niye yapıldı, anketlere katıldık fikrimizi açıkladık.
3- Aday adaylarından 23 yıldır partinin her kademesinde görev yapmış, huyunu, suyunu, çalışmalarını bildiğimiz Mehmet Acar niye servis dışı bırakıldı.
4- Erkan Kara ismi nasıl ortaya çıkarıldı?

Demirci'de seçmenin kafası karışık. Demirci'de AK Parti'nin önceki seçimlerde aldığı oy oranını bu seçimde de hazır cepte gören bir zihniyet düğmeye bastı. Temayüller, anketler, yoklamalar hikaye kaldı. Onlar vitrin olarak yapılmış olmasa bile son anda parti içinde belli grupların güç savaşı içinde antidemokratik eller işin içine girdi. Aday adaylarından aldığım ve onların edindiği bilgilere göre Mehmet Acar ismi teşkilattan gelen biri olarak genel merkeze giden son isim. Ancak listeler açıklanmaya hazırlık yapılırken Cumhurbaşkanlığında görevli Hasan Doğan son anda devreye giriyor. Milletvekillerine genel merkezden bilgilendirme yapılıyor. Onlar da bu güç dengelerini gözetmek zorundalar. Bahadır Yenişehirlioğlu il yönetimine bu gelişmeyi aktarıyor. İşin içinde Mücahit Arınç var. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bire bir bu işten bilgisinin olmadığı bile düşünülüyor. Demirci ilçesininin Manisa siyasetinde nüfus ve seçmen bazında çok önemli bir değeri yok. Demircililerin de yatırım gelmemesine, hizmet alamamasına rağmen yıllardır AK Partiye verdiği oy oranı burada önem arz ediyor. "Demircili önüne ne koyarsak yiyor" mantığı ile böyle yukarıdan inme, tombaladan çıkma, ithal ve hatta bir kayyum gibi Erkan Kara Demirci'ye gönderiliyor.

Erkan Kara bir şehir efsanesi gibi lanse edilse de estirilenin bir yalan rüzgarı olduğu hemen ortaya çıktı. Kendisi Cumhurbaşkanlığında sıradan bir görevli, oysa meydanlarda öyle bir esip gürlüyor ki,bildiğin adeta bir bakan, bildiğin Recep Tayyip Erdoğan bile sanki Erkan Kara'nın  emrinde çalışan biri.  Devlet adamı adabından uzak, devlet adamı ve ahlaklı bir siyasetçi örneğinden çok uzak, mevzuatla, işleyişle, kanunlardan ilgili gibi ilgisiz laf salatası bir kampanya yürütüyor. Şamata gürültü, patırtı çatırdı bir kampanya ve mahalle aralarındaki tellallarla üstü cilalanan biri şu ana kadar görünen.

Demirci'nin böyle bir macerayla kayıpları devam edecek. Çünkü gerçekten bu kişinin donanımı ve demokrasinin hakkaniyet ölçüleri içinde milletin içine sinmeyen bir kişilik.

Demirci'de AK Partili seçmen sessizliğini koruyor ve bekliyor. Cumhur İttifakı kapsamındaki MHP'li seçmen ise Erkan Kara ismi ortaya çıktığı günden beri sancılı.

Aslında Demirci'nin durumu aşağıya bıraktığım bir kıssadan hisse bu hikayeye çok benziyor. 

Nur yüzlü ihtiyar bir adam şeyh edasıyle kuyumcuya girdi. , Kuyumcu saygıyla karşıladı.
İhtiyar dedi ki: -Ben senin sevabınım..!
Kuyumcu güldü ve alaycı bir şekilde: "Pırıl pırıl bir yüzün olduğu doğru, ama bir sevabın böyle görüneceğini hiç düşünmemiştim!"

Bu sırada genç bir çift dükkana girerek altın siparişi verdi.

Kuyumcu siparişi hazırlarken  oturmalarını söyledi.
Genç hanım gidip yaşlı şeyhin kucağına oturdu..Kuyumcu şaşırdı ve kadına sordu: Neden  şeyhin kucağına oturdunuz?
Genç hanım şaşkınlıkla: -"Hangi şeyh?" iyi misiniz siz?Neden bahsediyorsunuz? Burada kimse yok ki. 
Bize bu siparişimizi verecek misiniz, vermeyecek misiniz?

Şaşıran ve utanan  kuyumcu genç çiftin altınını vererek parayı aldı ve genç çift dükkandan ayrıldı.

Şeyh kuyumcuya dönerek şöyle dedi: -Beni senden başka kimse göremez ve bu ancak salih ve iyiler için mümkündür.

O arada başka bir erkek ve kadın girdi ve aynı hikaye tekrarlandı.

Şeyh kuyumcuya  -Ben senden bir şey istemiyorum! Rızkınızı artırmak için bu mendili yüzünüze sürün..
Kuyumcu mendili kutsal ve ruhani bir tavırla aldı, kokladı ve yere yığıldı.

Şeyh ve arkadaşları bütün para ve altınları alarak kaçtılar. 

4 yıl sonra Şeyh kılıklı bu adam, 2 hırsız sözde çift hırsız ve 2 polis  dükkâna girdiler..

Polis memuru, Şeyh ve kuyumcuya hikâyeyi sordu ve sırayla hikâyeyi anlattılar.
Polis memuru "Tabii ki sahneyi aynen tekrarlamalısınız" dedi ve şeyh mendili kuyumcuya verdi ve kuyumcu koklayıp ovuşturdu ve anında yere düştü ve bu kez şeyh, polis ve arkadaşları dükkânı tekrar soydular...

Sonuç ; Her 5 yılda bir seçimler tekrarlanıyor ve biz millet olarak böyle şeyh kılıklı soyguncular tarafından aynı hikayelerle kandırılarak  soyuluyoruz.
Bu defa da önümüze yukarıdan inme cilalı içi boş biriyle geldiler ama ağzı iyi laf ediyor. Bu işleri hemen ayırt etmeyerek şans veriyoruz ve hep kaybeden biz oluyoruz. Yerel seçim deyip geçmeyin, insan yerine konulmayan emekliler bu seçim aslında uyarı için tam da bu seçim. Kaybeden biz oluyoruz unutmayın.
Ve hiçte akıllanmıyoruz..
Bu defa bu oyuna kanmayalım, yoksa Demirci'nin içini de hikayedeki kuyumcu dükkanı gibi boşaltacaklar bak demedi demeyin...

19 Mart 2024

Mustafa Temiz

YORUM EKLE