Devlet Eliyle İrtica

Meğer devletimizde ne kadar çok “Hilafet” meraklısı varmış?
Meğer devlet kademelerinde, özellikle orduda ne kadar çok Atatürk düşmanı varmış! Ne ara ürediler-türediler bu omurgasızlar?
AKP yönetiminde T. C Devletinin siyasetçi ve bürokratları hal ve davranışlarıyla irticai faaliyetlere destek veriyor. Böyle devam eder ve kimse sesini çıkarmazsa devletimiz çöker. Kimse de bu yıkımın hesabını Türk Milletine veremez.
İrtica, en kısa ve en açık şekilde; Pozitif Hukukun yerine Şer’i Hukukun konmasıdır. Başka bir deyişle, Cumhuriyet Hukukunun yerine, Osmanlı dönemindeki Çoklu Hukuk sitemini geçerli kılma çalışmasıdır.
Devlet eliyle İrtica’nın yerleştirilmesi işinin fedailiğini Diyanet İşleri Başkanı-Sadat Başkanı-Danıştay 10. Daire üyeleri ve AKP kadroları üstlenmiştir.
2008 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından “irticai eylemlerin odak noktası” olduğu tespit edilen ve suçlu bulunan AKP Genel Başkanı, sütre gerisinden eylemi yönetmektedir. Yani maşa kullanmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanı olan sefil fani, muhatap alınacak biri değildir. Onun yolu ve sonu bellidir.
Dünkü açıklamasında, Atatürk’e hakaret etmediğini, geleceğe ait konuştuğunu söyleyerek, takiyye yapmaktadır. Türkiye’de tek hukuk geçerlidir.
O da Cumhuriyet Hukukudur.
1’inci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Hanedanının ülke üzerindeki hakimiyeti de, mülkiyeti de sona ermiştir. Bu bitiş, dönemin padişahının İstanbul’u İngilizlere teslim etmesiyle perçinlenmiştir.
1923 yılında Mülkiyet ve Hukuk değişmiş, geçmiş için de gelecek için de sadece Cumhuriyet Hukuku geçerli kılınmıştır. Hukuk da Yargının işidir. Hukuk ne zamandır Diyanet’in işi oldu?
Atatürk’e hakaret etmediğini söyleyen bu sefil fani, “Türkiye Diyanet Vakfının” İslam Ansiklopedisinde, Atatürk için “Otokrat ve Despot” ifadelerinin kullanılmasından utanmadı mı?
Cumhurbaşkanı, Anayasamızın 103’üncü maddesine göre, LAİK CUMHURİYETE BAĞLI KALACAĞINA YEMİN eder. Bu yemini eden T.C Cumhurbaşkanı, televizyonların önünde Kur’an okuyup gösteri yapamaz. Neden mi?
Çünkü T.C Cumhurbaşkanı, devletin başıdır. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin birliğini temsil eder ve Anayasamızın korunmasını sağlar.
Bu ülkede Müslüman çoğunluğun yanında, başka dinlere inanan veya hiç inanmayan vatandaşlarımız da vardır. CB, onların da Cumhurbaşkanıdır ve o vatandaşlarımıza saygı göstermek zorundadır.
Bu kervana son katılanlar ise, Ayasofya Camisine resmi üniformalarıyla giden Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarıdır. Bu kişilerin üniforma ile Camiye gitmeleri doğru değildir. Binlerce yıllık bir orduya komuta etmektedirler. Ordumuzda başka dinlerden, başka inançlardan vatandaşlarımız da vatani görevlerini yapmaktadır. Türk Ordusunun birliğini temsil eden paşaların, Atatürk’ün ordusunda görev yaptıklarını hiç unutmamaları gerekir.
Namazdan sonra Cumhurbaşkanı, Pakdil Hulusi, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları Fatih’in kabrini ziyaret ettiler. O sırada bir grup insan tekbirler eşliğinde “Hilafet” istedi!
Ne Cumhurbaşkanı, ne Akar, ne de tüm paşalar, “Ne Hilafeti, burası Laik Türkiye Cumhuriyeti. Kendinize gelin” diyemedi, iyi mi?
Yazıyı Gaziantep’ten hukukçu kardeşim M. Emin Durap’ın bir gönderisiyle bağlayalım;
“Tut ki, Ali’den sana miras kaldı Zülfikar,
Sende yoksa Ali’nin yüreği, Zülfikar neye yarar…”
Atatürk’ün bir zamanlar giydiği üniformayı hakkıyla taşıyamayanlara yuh olsun, yuh…
Sağlık ve başarı dileklerimle 27 Temmuz 2020
Rifat Serdaroğlu

YORUM EKLE