Dokuz Köyün Doğrucusu

Adında demokrat, demokrasi, hürriyet, özgürlük, hak, hukuk, insan hakları vb. olan bütün vakıflar, dernekler, hareketler, platformlar, gerçek ya da sanal topluluklar hepsi benim ilgi alanımdadır. Önce bakarım, adı bir şeyleri perdelemek için yalandan mı konmuş, yoksa gerçekten amacı, hedefi, ilkeleri ve uygulamalarıyla uyumlu mudur? Uyumluysa sorun yoktur, zaten onların birçoğu da beni aralarında görmek isterler, panellerine, toplantılarına, söyleşilerine de çağırırlar. Ben de seve seve gider, bazen konuşmacı olur bazen de soru ve yorumlarımla konuşmacılara katkıda bulunurum. Pandemi döneminde de zoom toplantılarıyla birçok söyleşiye katılmışlığım vardır. Türk Demokrasi Vakfı da bunlardan biridir.

****

Türk Demokrasi Vakfı merhum Turgut Özal’ın talimatıyla, ANAP’ın sağlık ve Devlet eski bakanı Bülent Akarcalı tarafından kurulmuş, Alman vakıflarınca desteklenen bir vakıftır. Kurulduğunda merhum Demirel’in has evlatlarından ve DYP’nin etkin bir üyesi olduğum için doğrusu ANAP’ın arka bahçesi olarak lanse edilen bu kuruluşa ön yargılı yaklaşmıştım. Sayın Akarcalı ile bizzat tanışıp görüştükten sonra içime biraz su serpilmiş ön yargılarım dağılmıştı.

****

Ancak, bu da uzun sürmedi. O günlerde “Yasaksız Türkiye”, “Konuşan Türkiye” diye yurdu karış karış gezerken, kimi yerde hayvan pazarlarına, kimi yerde kuş uçmaz kervan geçmez alanlara sevk edilirken demokrasiyi savunduğunu iddia eden bu vakıftan çıt çıkmayışını yadırgıyorduk. Hiç olmazsa merhum Özal’ı uyarabilirler, ifade ve söz hürriyetinin kutsallığından söz edebilirler, uygulanan bu baskılara gerek olmadığını söyleyebilirlerdi. Hele, hele Antalya’da sanki teröristmişiz gibi yediğimiz copları unutmam mümkün değildir. Sadece bizimle kalsa gene konu etmeyebilirdim ama milletin oylarıyla seçilmiş Köksal Toptan, merhum Abdürrezak Ceylan gibi milletvekillerinin de coplardan nasibini alması demokratik bir ülkede kabul edilebilir bir şey değildir. Üstüne üstlük, bu hadiselerden çok kısa bir süre sonra siyasi yasakların kaldırılması ile ilgili yapılan hak oylamasında çoğu bu vakfın üyesi olan bazı bakan ve vekillerin ergen çocuklar gibi “no, no, no” yazılı tişörtlerle kampanya yürütmeleri tam bir çelişkiydi. Böylelikle adında demokrasi bulunan bu vakfın aslında demokrasi ile ilgili olmadığını ve ANAP’ın Almancı vekil ve yöneticilerinin arka bahçesi olmaktan öteye gitmediğini gördük.

****

Beni bilen bilir, ne Almancı ne Amerikancı siyasi yaklaşımları benimsemem bana Kuvayı Milliye ruhuna, birlik ve bütünlüğe dayalı ve Türk milletinin milli çıkarlarına göre hareket eden, cumhuriyetimizin ve milletimizin değerlerine sahip çıkan demokrat bir anlayış yeter. Sakın yanlış anlaşılmasın ABD ve Almanya karşıtı falan değilim, kendinden başkasını gayrı milli, mandacı, hain ilan eden uçuk, kaçık tiplerden hiç değilim. Herkesin görüşüne de saygı duyarım.

****

Türk Demokrasi Vakfının esas amacına yönelik çalışacaksa, yeniden faaliyete başlaması beni sevindirir, ama keşke bunun yanı sıra Demokratlar Kulübü de yenide canlandırılsaydı. Keşke çeşitli sebeplerle DP’den uzaklaşan 25-30 yıl öncesinin gençleri ikna edilip Genç Demokratlar Vakfı ihya edilebilseydi. Keşke 1980 öncesinin en geniş tabanlı gençlik örgütü HÜR-GENÇ‘e yeniden yol verilseydi. Tabi bütün bu keşkeleri hayata geçirebilecek, saydığım bu kuruluşları tanıyan, bilen DP GİK üyeleri arasında birkaç eski dost dışında kaç kişi var acaba?

****

TDV, DP’ye ve demokrasimize hayırlı olsun. Temennimiz doğru politikalar, fikirler, stratejiler üretebilecek bir think-tank oluşmasıdır ama kadro buna uygun mudur? Orada tereddütlerim vardır. Sayın Salih Uzun merkez sağda yetişmiş, demokrasiyi içselleştirmiş, mütevazılığı ile gönülleri fethetmiş, demokrat merkez sağ geleneğini iyi bilen bu iş için en uygun kişidir. Keza kadrolarda yer alan Ahmet Kasın Han, Hüseyin Bağcı, Melih Aktaş gibi akademisyenler, Bülent Şahinalp gibi bürokratlar, Oğuz Demir gibi genç ekonomistler ve daha birçokları bu kadroya değer katan isimlerdir. Ancak başında bulunduğu kurumda demokrat gelenekten gelenleri ezmeye kalkışan, kilit görevlere Alperen ocaklarından yetişenleri, AKP’lileri, FETÖ iltisaklıları yerleştiren, DP-DYP için istihzayla devri kapandı diye aşağılayan, genel başkanımız için “bizim Gültekin” gibi küçültücü ifadeler kullanan zatın bu seçkin kadro içinde ne işi vardır? İstanbul’da Demokratlar Platformu toplantısında gazeteci dövdüren, Genel Merkezde Demokratlar Kulübü toplantısını basan, darp etmeye tevessül edip hakaretler yağdıran, yetmeyip yavuz hırsız gibi suçunu örtmeye çalışarak dava arkadaşını mahkemeye veren ve müfteriliği mahkemece tescilli zatın ne işi vardır? Bugüne kadar siyasal İslam’a hizmet edenlerin de bu kadroda ne işleri vardır. Daha fazlasını saymak istemem.

****

Ben yapılan hataları hep eleştirdikçe arkadaşlarım bana “dokuz köyün tek doğrucusu sen misin?” derlerdi. Eğer demokratsak, hataların üstünü örtmemeliyiz, hatalardan ders çıkarmalıyız. Çiller’i eleştirdim haklı çıktım, Ağar’ı, Zeybek’i eleştirdim haklı çıktım. İthal malı danışmanlar geldi, şiddetle eleştirdim. Sonunda haklı çıktım, büyük iddialarla hazırlatılan manifesto çöp oldu, şahıs da kovuldu. Kim ne derse desin ben doğru bildiklerimi söylemekten asla vaz geçmem. Doğrucu Davut olmaya devam ederim gün gelir doğrular anlaşılır.

****

Dokuz köyün doğrucusu derken, büyük emek ve paralarla hazırlanan lansmana Vakfın kendisinden çok bir başka doğrucunun konuşması toplantıya damgasını vurdu. Bülent Arınç konuşmasında doğru sözler sarf etti. Herkesin doğruları farklı olabilir ama eski HADEP’li, bugünün AKP tetikçisi yanlış deyip hakaretler yağdırıyorsa o sözler yüzde yüz doğrudur. Rahmetli babam bize, o ve arkadaşları, MSP’nin gençleri, Manisa barosunun genç avukatları için “Çocuklar MSP’li gençleri çok iyi yetişmişler, kendinizi onlardan daha iyi yetiştirmezseniz siyasette işiniz zordur” demişti. Arınç’la hemen her seçimde karşı listelerde aday olduk. Bir döneme kadar hep biz yendik, ama bir yerden sonra yenilmeye başladık. Kürsüye çıktığımızda hatalarını en ağı şekilde dillendirmekten çekinmedik ama birbirimize saygıda hiç kusur etmedik. O da hem yüzümüze karşı hem de gıyabımızda bizim için hep güzel sözler sarf etti. 

****

Ben Sayın Arınç ile ismini anmaktan imtina edeceğim diğer kişi arasındaki söz düellosunda Arınç’ı haklı bulurum ama aile içi kavgaya karışmam. Keşke Sayın Arınç, Başbakan Fas’tan döndükten sonra da Gezi olayları hakkında söylediği sözlerin arkasında durabilseydi. Keşke Sayın Arınç İ.Melih Gökçek hakkındaki sözlerini açıkça deşifre edebilseydi, keşke geçmişte birçok beyanından çark etmeseydi. Bugün gösterdiği cesareti geçmişte de gösterebilseydi. Sayın Arınç hukuk adamıdır, adalet duygusu kürsü işgal eden birçoklarından fazladır, keşke bu duygularını özel sohbetlerinde olduğu kadar aleni de yapabilseydi. Unutmayın hakkı söylemekten kaçınan dilsiz şeytandır.

Kalın sağlıcakla…

23 Haziran 2022

Naci Akın

YORUM EKLE