Dünya Lideri

Turhan Topaçoğulları ODTÜ mezunu bir mühendis. Batı Trakyalı Yunanistan vatandaşı bir Türk.

Onun hikâyesi 1965 yılında başlıyor.

Gümülcine Başkonsolosluğunun Batı Trakya’daki Türk ilkokullarında açtığı ve 105 öğrencinin katıldığı sınavı kazanarak İstanbul Erkek Lisesine kabul ediliyor.

GÜMÜLCİNE'DE YAYINLANAN AKIN GAZETESİNDEN BİR KUPÜR

5 Kasım günü İskeçe’den trene biniyor ve o günün şartlarında uzun ve yorucu bir yolculukla 6 Kasım günü Uzunköprü’den anavatana giriş yapıyor.

Henüz 11-12 yaşlarında bir çocuk, ana kuzusu, ilk kez anadan babadan ayrılmış, hiç tanımadığı bir diyara gelmiş, tek başına bütün işlemleri tamamlayarak okula kaydoluyor ve Almanca hazırlık sınıfında derslere başlıyor.

*

Hocası tek kelime Türkçe bilmeyen bir Alman.

Sular seller gibi Ana dili Türkçe ve devlet dili Rumcadan sonra Almancayı da ana dili gibi konuşmaya başlıyor. 7 sene leyli meccani okuduktan sonra ver elini ODTÜ.  

Aynı dönemlerde ODTÜ’de okuduk, ben İşletmede o Mühendislikteydi.

Yurtta kolejden arkadaşlarımla aynı odayı paylaştığı için sık, sık karşılaşır, sohbet ederdik. İlk kez Batı Trakyalı Türk çocuklarına Türkiye’de okuyabilme şansı tanıdığı için merhum Süleyman Demirel’e hep minnet ve şükran duygularını ifade ederdi.

*

Geçen gün bir arkadaşımız ondan alıntı yaparak bir yazıyı paylaşmış. Paylaşım çok hoşuma gitti. Kendisini aradım yazısında adı geçen gazete kupürü ve Türkçesinin tam metnini istedim. Sağ olsun hemen gönderdi.

Almanya’da çalıştığı yıllarda müzayededen 1929 yılında yayınlanmış “Gazi Mustafa Kemal” isimli bir kitap satın alıyor. Kitabın arasından Atatürk’ün cenaze törenine katılan bir Alman gazetecinin gazetesinde yaptığı haberin kesilip, katlanarak saklanmış, kupürü çıkıyor. Alman gazetecinin yazdıklarından çok etkileniyor defalarca okuyup, gözü gibi saklıyor.

*

Ne zaman ki; bazı meczuplar Atatürk’e dil uzatmaya, tarihi olayları çarpıtmaya kalkıyor, “keşke Yunan kazansaydı” diyebilecek kadar alçalabilen hainler türüyor o zaman bu kardeşimiz de Alman gazetecinin yazdıklarını tercüme edip yayınlamaya karar veriyor ve sosyal medya hesabında 2015 yılında paylaşıyor.

Ben metnin tamamını virgülüne dokunmadan paylaşacağım ama önce Sayın Topaçoğulları’nın bir sitemini dile getirmek isterim.

*

Diyor ki; bu yazıyı paylaştıktan sonra yüzlerce kez başkalarınca da paylaşılmış. Bazıları aynen paylaşmışlar onlara teşekkür ediyor ama bazıları ise ismini silerek kendilerininmiş gibi paylaşmışlar onlara da teessüflerini iletiyor. Ne yazık ki içlerinde bazı ADD şubeleri de var. Nerede kaldı, emeğe, telif hakkına saygı? Nerede kaldı, sosyal demokratlık, halkçılık, hak şinaslık?

“Fraurer um Atatürk” başlıklı haberi aynen aktarıyorum:

*

ATATÜRK İÇİN YAS -Ankara'da cenaze töreni - Ankara, 21 Kasım 1938

Atatürk'ün cenazesi onun son zaferi oldu. Cenaze töreninde tüm tezatlar susmuştu. Türk ve Alman askerleri na’şının arkasında yürüyorlardı. Stalin ve Hitler'in temsilcileri aynı sıradaydı. Valencia ve Franco çelenk göndermişlerdi. Na’şının önünde faşistler, demokratlar ve komünistler eğildiler. Türk halkının her kesimi ağlıyordu. Fakir ve zengin, alt ve üst arasında hiçbir fark yoktu. Ankara bugün dünyanın şimdiye kadar gördüğü en etkileyici cenaze törenine tanıklık ediyordu.

Tören, bir süvari bölüğü tarafından açıldı. Onların arkasından bir topçu bölüğü ile ellerinde bayraklarla ve bando ile cumhuriyet muhafızları geliyordu. Sonra askeri okulların öğrencileri ve alfabetik sırayla önce Almanlar olmak üzere Bulgarlar, İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, Romenler, Ruslar ve nihayet Yugoslavlar’dan oluşan birlikler yer alıyordu. Her dilde komutlar yükseliyordu.

Almanca komutu Farsça komut, Yunanca komutu Rusça komut takip ediyordu. Ruslar Karadeniz filosunun bir müfrezesini göndermişlerdi. Çelik miğferli ve SS üniforması içindeki Baron v. Neurath, kolu yukarıda, Prusya merasim yürüyüşüyle geçen Alman bahriye birliğini selamlıyordu. Yabancı birlikleri Türk denizcileri takip etti.

Bando, Chopin'in cenaze marşını çalıyordu. Onların arkasından büyük ölünün na’şını taşıyan top arabası geliyordu. Top arabasının her iki tarafında kılıçlarını çekmiş on iki general yürüyordu. Mütevazı giyimli yaşlı bir kadın, tek aile üyesi olarak Atatürk’ün kız kardeşi, eşinin kolundaydı. Onları, kanunun öngördüğü şekilde yalnız olarak cumhuriyetin yeni başkanı İsmet İnönü takip ediyordu.

Onun arkasında tek sıra halinde millet meclisi başkanı, başbakan ve Türk ordusunun genelkurmay başkanı geliyordu. Yabancı özel misyonların renkli üniformaları harika bir görüntü teşkil ediyordu. Dünyanın tüm ülkeleri temsil ediliyordu. İtalyan heyetine eski Milletler Cemiyeti delegesi Baron Aloisi, Fransız heyetine içişleri bakanı Sarraut, Yunanistan heyetine ise Başbakan Metaksas başkanlık ediyordu.

Onların arkasından Türk hükümeti üyeleri, milletvekilleri, devlet memurları ve subaylar geliyordu. Bir bölük piyade ile görkemli cenaze alayı son buluyordu.

Cenaze alayı saat on ikide, Atatürk’ün şanına layık bir anıtkabir yapılıncaya kadar geçici istirâhatgâhı olan etnografya müzesine ulaştı. Yaşamında imkânsızı mümkün kılmış olan Kemal Atatürk ölümünde de aynı şeyi yaptı. Onun na’şının arkasında ilk defa birbirleri ile savaşan İspanyol cumhuriyet hükümetinin temsilcileri ile Franco’nun resmi olmayan askeri idaresinin temsilcileri yürüyorlardı.

Müzenin önüne gelindiğinde tabut generaller tarafından top arabasından alınarak salona taşındı. Orada, cumhurbaşkanı ve Atatürk'ün kız kardeşinin yanı sıra yüksek yetkililer toplanmıştı. Üç dakikalık saygı duruşunda salona sessizlik hâkimdi, hiç konuşulmadı.

Cumhurbaşkanının müzeyi terk etmesiyle resmi cenaze töreni tamamlandı. Dünyanın her yanından çelenkler gönderilmişti. Türk gazetelerinin tahminlerine göre bunların sayısı yirmi bini buluyordu. Bunları Ankara’ya getirmek için sekiz vagon gerekmişti. Müze içinde na’şın her iki tarafına sadece devlet başkanlarının gönderdikleri çelenkler konuldu. Diğer çelenkler, yaşamı sırasında kendisi için yapılan anıtlarda yerlerini aldılar.

Tören sırasında bazı ufak hadiseler de yaşandı. Yunanistan başbakanı General Metaksas bayıldı ve subayları tarafından cenaze alayından çıkarılmak zorunda kaldı.

Türkiye'de, 10 Aralık’a kadar ulusal yas tutulacak. Tüm okullar sekiz gün daha kapalı. Anıtların önünde meşaleler yanıyor ve halk önderinin heykellerini seyrediyor. Yas sadece devlet başkanı için değil, aynı zamanda cumhuriyetin kurucusu ve şekil vereni için de.  Atatürk’ün na’şını taşıyan top arabası geçerken askerler gözyaşlarını tutamadılar; aynı imparatorluk muhafızlarının Napolyon’la vedalaşırken ağladıkları gibi.  

*

Turhan kardeşimizin etkilendiği kadar var değil mi? Etkilenmemek mümkün mü? Dünya lideri dediğin, ölümünden sonra bile komünistini, faşistini, demokratını, aristokratını, liberalini, totaliterini esas duruşta dikebilmelidir.

Bugün 10 Kasım’dı.

Ben bu yazıyı gece yazıyorum. Bugün ömrüm boyunca gördüğüm, yaşadığım, bizzat katıldığım törenler, anma programları, saygı duruşlarından farklı olarak ulusça sahip çıkma, adeta bir yerlere, bir şeylere tepki koyma vardı. Elektrik direğinin tepesinde asılı vaziyette bir TEDAŞ çalışanı, 97’lik bir yaşlı amca, asker selamı veren başörtülü bir teyzemiz, kundakta bebeği kucağında bir bacımız, tören alanlarını çevreleyen demir bariyerlerin ardına toplanmış binlerce vatandaş, kilometrelerce uzayıp giden zincirler, gözleri buğulu analar, dedeler, işte bu tepkinin sahiplenmenin kanıtıydı. Bir de bugüne kadar hiç görmediğimiz çoklukta, çalışılmış, kafa yorulmuş, emek ve para harcanmış, adeta birbirleriyle yarışan sanat eseri nitelikli reklam filmleri.

*

Siz daha Atatürk’e mevlit okutmak için Ayasofya’yı tahsis etmeyin, sizin daha kulağınız ağrısın, siz daha meczup cenazesine gidin ama protokol icabı bile olsa Anıtkabir’e gitmekten imtina edin, siz daha milli bayramlara rastlayan Cuma hutbelerinde Atatürk’ün adını ağzınıza almayın. Siz öyle yaptıkça her geçen gün sevgi seli artıyor.

Kalın sağlıcakla…

11 Kasım 2021

Naci Akın

YORUM EKLE
YORUMLAR
Okan TOPAÇ
Okan TOPAÇ - 2 yıl Önce

Sn. Naci AKIN Bey,
Turhan TOPAÇOĞULLARI (Amcam baba yarım) her zaman ailemizin gururu olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Yazınız için çok teşekkür ederim. Saygı ve sevgi ile sağlıklı günler dilerim, yolunuz hep açık olsun.

Munevver şendur celikturk
Munevver şendur celikturk - 2 yıl Önce

Çok teşekkür ederim bu yazıyı Türkçe çeviri yapıp yayınladığınız icin