Evet-Hayır Sohbetleri

 Adam, AKP’nin fanatiği, sosyal medyada bir arkadaşın paylaşımının altına HAYIR diye yorum yapan bir başka arkadaşa cevap yazmış. Diyor ki; Kurtuluş Savaşı gibi bir zamanda düşman saflarında yer alacağınızı hiç beklemezdim.

Allah, Allah kim bu düşman? Senin bu milletin yarıdan fazlasını düşman ilan etmeye ne hakkın vardır? Biz kurtuluş savaşını emperyalist güçlere karşı kazandığımızı biliyoruz. Ne zamandan beri kendi milletine karşı kurtuluş savaşı açtınız? Memleket işgal altında da bizim mi haberimiz yok. Eğer öyle düşünüyorsanız 15 yıldır bu ülkeyi siz idare ediyorsunuz, demek ki ülkeyi siz işgal ettirdiniz. Evet! Kurtuluş savaşı gibi bir oylama yapıyoruz ama tercihlerimiz farklıdır. Biz bu ülkeyi, kanıyla, canıyla savunmuş, Cumhuriyeti kurarak halkın egemenliğine giden yolu açmış, ay yıldızlı bayrağımızı yere düşmekten kurtarmış, Ezan-ı Muhammedinin ebediyen semalarımızda çınlamasını sağlamış kahramanlarımızın emanetini korumak için mücadele ediyoruz. Kurtuluş Savaşının karşısına dikilen, İngiliz uşaklarının, Kürt Teali Cemiyetinin, Teali-i İslam Cemiyetinin, İngiliz Muhiplerinin, Amerikan Mandacılarının bugünkü takipçilerini senin gibi alkışlayanlara karşı veriyoruz bu mücadeleyi. 

Ege’de sivil direnişi örgütleyen, Galip Hoca kimliği ile köy köy gezen, halkı bilinçlendiren, Akhisar Cephesinde birlikleri bizzat kumanda eden, Atatürk’ün son Başvekili, Türkiye’nin ilk sivil Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kızı da “Hayır” diyor. O da düşman öyle mi? 
Öyle Kurtuluş savaşı falan gibi boyundan büyük laflar etmeyeceksin. Yoksa düşman görmek istiyorsan aynaya bak derler adama. Savunulacak tarafı varsa çıkar aslanlar gibi bu anayasa değişikliği metnini savunursun, ama yok ki. 

***
Bir dostumuz uzak bir köyümüzde DYP’nin delegesiydi hem de minibüsçülük yapardı. Kongre, miting, toplantı oldu mu, haber yollardık köylüyü doldurur getirirdi. Duydum ki evetçi olmuş. Telefon açtım sordum. Doğru abi dedi sonra da devam etti:

- Siz bir toplantı oldu mu çağırırdınız gelirdik. Mazot parasını gelenlerden topladığım 2-3 liralarla zor denkleştirirdim. Şimdi öyle mi? Adamlar çağırıyorlar gidiyoruz, önce depoyu dolduruyorlar, arkasından fazlasıyla yevmiyemi veriyorlar, üstüne üstlük kolilerle kumanya dağıtıyorlar, yemediklerimizi akşam çoluk çocuğun önüne koyuyoruz. Ben evet demeyeyim de kim desin? Dedi.

Tabi üzüldüm! Çünkü çok mücadeleci bir arkadaşımızdı, ama gerçekleri anlatmaktan da geri durmadım. Sonra da ilave ettim:
- Yahu sen bindiğin dalı kesiyorsun, ya da altın yumurtlayan tavuğu. Eğer evet çıkarsa bir daha sana ihtiyaçları kalmayacak ki. Ankara’da tek bir adam dilediği gibi ülkeyi idare edecek, kongre miting falan da hak getire.
Biraz durdu düşündü pişman olmuş gibi bir hali vardı hayırlısı abi dedi kapattı. Üç gün geçti dün aradı. Sen haklıymışsın abi, iyice okudum, düşündüm karar verdim ben de hayırcıyım artık deyiverdi. Demek ki, okuyunca, düşününce herkes doğru yolu buluyor.

***
Prof.Emine Gürsoy Naskali, merhum Celal Bayar’ın torunudur. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun genel başkanlığı döneminde, DP GİK üyesiydi. 2009 yerel seçimlerinde Sayın Soylu’nun Manisa gezisinde üç gün boyunca Manisa’nın dağını taşını gezmiş, Demirci’ye de birlikte gelmiştik. Yol boyunca seçim otobüsünde Emine Hanımla sohbet etme fırsatı bulmuş, dedesinden, babamdan, dedemden söz etmiştik. Kayseri hapishanesinde bir gün öğle yemeği sırasında görüşçüler dışarı çıkarılınca ben gizlice kaçmış ve koğuşların bulunduğu tarafa geçmiştim. Çocuktum tabi kimse de fark etmemişti, gardiyanlar gördülerse bile demek ki göz yummuşlar. Orada merhum Celal Bayar beni kucağına oturtmuş ve yaşımdan büyük sorular sormuştu, hepsine de o yaşıma rağmen düzgün mantıklı ve oturaklı cevaplar verince de beni rahmetli babama methetmişti. Bu olayı anlatınca Emine hanımın çok duygulandığını görmüştüm. Sonrasında internetten birkaç bilgi paylaşımı dışında bir görüşmemiz olmamıştı. Siyasette de olmadığı için acaba Soylu ile birlikte mi hareket ettiler kuşkusu vardı içimde, soramıyordum da. Ancak geçen hafta annesi ile birlikte referandum da HAYIR diyeceklerini açıklayınca yüreğime su serpildi. Önceki günkü Hürriyet gazetesinde Sayın Nilüfer Bayar Gürsoy’un tam sayfa ilanını görünce daha da sevindim. İşte Kuvayı Milliye liderlerinden, Milli Mücadele’nin Galip Hoca’sının kızına da bu yakışırdı dedim. 

***
Sohbetimizi bir fıkra ile sonlandıralım. Salihli Türk Ocağının konferansında İstanbul Milletvekili Sayın İlhan Kesiciden dinledim. 
Dört motorlu bir Amerikan uçağı tam da bir Arap ülkesi üzerinden geçerken motorun biri stop etmiş. Amerikalılar temkinlidirler, hemen kuleyi aramış acil uçuş izni istemiş. Kuleden üç motorla devam edebilirsin mesajı alınca çaresiz yoluna devam etmiş. Biraz sonra ikinci ve üçüncü motorlar da stop edince çok acil uyarısıyla tekrar kuleyi aramış. Kuledeki görevli gayet lakayt bir tavırla nereye gittiğini sormuş, cevabı alınca uzak değil 10 dakikada gidersin endişe etme denilmiş. Fakat fıkra bu ya aniden dördüncü motor da gidivermiş. Uçak çakılacak, pilot çaresiz çölde düzlük bir alana yumuşak iniş yaparak yolcuların hiç olmazsa bir kısmını kurtarabilir miyim umuduyla tekrar aramış kuleyi. Kuledeki Arap bu kez “hmmm, şimdi iş değişti lütfen söylediklerimi tekrar edin, yolculara da tekrar ettirin.” Demiş ve başlamış:

- Eşhedü en la İlahe İllallah……….
İşin latifesi bir yana Türkiye’nin üç motoru da stop etti. 16 Nisan günü dördüncü motoru kurtarabilmek için sandığa gidiyoruz. Ya motoru kurtarıp sağ salim ineceğiz ve diğerlerini tamir ettirip yola devam edeceğiz ya da …. Eşhedü en la…..
Hepinize Hayırlı günler dilerim. 

Kalın sağlıcakla.
Naci Akın 
YORUM EKLE