Golü Kim Yedi?

İlçenin birinde uzun yıllar belediye başkanlığı yapmış biri, kentin en işlek caddesinde bir kahvenin önüne oturmuş, etrafında da vatandaşlar, böbürlene, böbürlene siyasi geçmişini anlatıyordu. “Biz siyasette ne goller attık“ diyerek siyasetin çirkin yüzünü de göstermekten de çekinmiyordu. Rakip partilerin yönetim kurullarında ve meclis üyeleri arasında şehrin en muteber kişileri, yüksek tahsilliler, saygın iş insanları olurken onun belediye meclis üyeleri sorgulamayan, düşünmeyen Reis ne derse tartışmasız oy verenlerden oluşurdu. Bunu da ballandıra, ballandıra anlatıyordu. 


Diyordu ki: “Bana okumuş adam lazım değil, parmak kaldıracak adam lazım, benim meclise sunduğum önergeleri koşulsuz destekleyecek kişileri ben seçerim. Desteklemeyen olursa da golü atar, kırmızı kartı da gösteririm”. Golü nasıl attığını da anlatmaktan kaçınmıyor. Meğerse belediye meclis üyesi adayları belirlenirken her adaydan boş imzalı kâğıt alırmış, mecliste kendine karşı çıkan olursa da üzerine şahsın istifa dilekçesini yazar meclisten düşürür yedeğini çağırırmış. 


Bir gün gene keyifle attığı golleri anlatırken önlerinden rakip partinin duayenlerinden biri geçmekteymiş. Alaylı bir edayla, onlara da nasıl gol attıklarını söylemek istemiş. O da hemen karşılık vererek asıl golün kendi kalelerine nasıl girdiğini anlatıvermiş. Rakip partinin lideri o ilçeye gelecekmiş, partililer de kenti baştanbaşa bayraklara donatıyorlarmış. Miting alanı da şehrin en büyük meydanıymış. Meydana açılan bütün caddeler, sokaklar gelin gibi süslenmiş. Ancak yüksek direklere çıkmak hem tehlikeli hem de zahmetliymiş. Reisi arayarak itfaiyedeki teleskobik uzun merdiveni rica etmişler. Reis de lafı mı olur, gidin alın demiş ama ardından da itfaiyeyi arayarak merdiveni saklayın gelirlerse de sakın vermeyin diye talimat vermiş. Tabi gidenler eli boş dönmüşler ama oradaki vicdan sahibi bir görevli gizlice reisin talimatını anlatmış ve bizi ekmeğimizden etmeyin diyerek özür dilemiş. 


Reis bu olayla rakip partiye gol attığını düşünüp keyiflenirken o gün Dodge pikabın kasasında merdiveni almaya giden gençler öyle bir hınçlanmışlar ki, tehlikeye rağmen o yüksek direklere boy bayrakları astıkları gibi planda olmayan her yere ve ta liderlerinin helikopterden ineceği yere kadar her tarafa bayrak asmışlar ve her direğe liderin posterlerini ve parti logolarını yapıştırmışlar. Sabaha kadar da her evin kapısına mitinge davet eden el ilanlarını bırakmışlar. Dolmaz dedikleri büyük meydan da hınca hınç dolduğu gibi, meydana açılan sokakların köşe başları da küme, küme yemenileriyle, beyaz tülbentleriyle canım Anadolu kadınlarıyla doluymuş. Bunları anlattıktan sonra rakip partinin duayen ismi de reise sormuş “söyle bakalım reis şimdi golü kim yemiş?” 


Bir yıl sonra yerel seçimler gelmiş çatmış, reis karşısında oluşan muhalefetten ürkmüş aday olamamış. Diğer partiler en güçlü adaylarını çıkarmışlar fakat reis hep rakip gördüğü tarafla uğraşmış diğerlerini umursamamış. Kendileri kaybettiği gibi hiç beklenmeyen biri aradan sıyrılıp çıkmış reisin partisi de yıllar içinde yok olup gitmiş. Şimdi tekrar soruluyor bu soru: “golü kim yedi?”
Yıllar sonra iki rakip parti birleşmeye karar verince bizim reis de günah çıkartıp “ben milliyetçiyim ve Atatürkçüyüm gelin el ele verelim şu partiyi ayağa kaldıralım memleketi, cumhuriyet düşmanlarından, yobazlardan, ekonomiyi mahvedenlerden kurtaralım” dediyse de fiiliyatta ucundan hiç tutmamış. 


Son yaşanan bir olay ise kafaları iyice karıştırdı… 
Orman yangınlarında başarılı olamayan, Türk çiftçisini perişan eden, gıda enflasyonunun bu denli yükselmesine neden olan hatalı tarım politikalarını uygulayan ve beceriksizliği yüzünden görevden affedilen eski tarım bakanı bu kente gelmiş. Hani dünyada kendi kendini doyurabilen 7 ülkeden biriyken hayvanlarımızı bile doyuramayıp Bulgaristan’dan saman ithal eden bir ülke haline gelmemizin müsebbibi, buğday,  bakliyat ve birçok tarım ürünü ile başta tekstil sektörümüzün baş girdisi pamuğu ve daha birçok endüstri bitkisini bile ithal etmemize neden olan bakan var ya! İşte o. Tabi önce babasıyla uzun yıllar siyaset yapan reisi de ziyaret etmeyi ihmal etmemiş.  
Bir rivayete göre reis, sabık bakana “beni bu işe karıştırmayın” demiş. Bir başka rivayete göre ise Ticaret Odası başkanına akşam yemeği organizasyonunu bile o yüklemiş. Gene bir rivayete göre de sabık bakan reisin evine danışmanı ve iki polis göndererek yemeğe çağırmış. Bir başka deyişle mevcutlu getirtilmiş, sonra da toplantılarına katılmış, orada da şimdiki reis bıyık altından gülerek “bu kez golleri biz attık” der gibiymiş. Rivayet muhtelif ama doğrusu nedir reisin ağzından duymak sanırım herkesin de hakkıdır. Zira bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir denir, reis de mertçe çıkıp işin doğrusunu açık ve net bir şekilde kamuoyuna açıklamalıdır. Bir de tercih yapmalıdır. Ya kendi babasının hatırını sayacak Atatürk’ün, Menderes’in, Demirel’in adalet, hürriyet, demokrasi ve refah arayanların yolundan gidecek. Ya da sabık bakanın ve Fetöcü rektörün babasının hatırını sayacak. 


Bunları sadece bu hikâyeye konu olan reis için yazmıyorum. Kafası karışan, ne yapacağı konusunda tereddütte kalan, başkalarının ağzına bakan, yalanlara kanan ne kadar kimse varsa onlar için de söylüyorum. Yoksa bu sefer golü yüce Türk milleti yiyecek ve emin olun bu golün telafisi de yok. 


Rabbim hep doğruların, doğru yolda olanların yanında olsun. İnanıyorum ki 28 Mayıstan sonra her şey çok güzel olacak. Kalın sağlıcakla…
22 Mayıs 2023
Naci Akın

 

YORUM EKLE