Güce tapma hem sor hem sorgula

Yazık bu ülkeye, ülkemizin etrafı fokur fokur kaynarken, ekonomik şartlar her geçen gün kötüye giderken, piyasada para yokken, biz referandumla uğraşıyoruz.

2010 yılında AKP ‘nin önümüze getirdiği anayasa paketinin içindeki o tehlikeli 2 madde değiştiği an, Türkiye kırılma noktası yaşayacak demiştik.
Kırılma noktasını yaşadık mı?
Hem de dibine kadar yaşadık!
Cemaat devletin içindeki yapılanmayla, çelik gibi olan devlet yapısını alüminyuma çevirdi.

17/25 Aralık denilen sürecin başlangıcı da yine bu 2010 anayasa paketinde verilen “evet” oylarıydı.

‘Evet”  oylarıyla yürürlüğe giren anayasadaki maddelerle yargıda belli noktalara gelen savcısı hâkimi uyduruk davalarla bu milletin vatansever evlatlarına cezaevi süreci yaşatmadılar mı?

Biz söylemiştik demekten, haklı çıkmaktan haz almıyorum, ancak o dönem bu sakıncaları öngörülerimizle belirtmemize rağmen, inadına cahilce evet oyu verenlere “bugün olsun vicdan yapın bak gene aynı hatayı yapmayın” demek istiyorum. 

Bu defa da bizler doğruyu söylüyoruz.
Güce tapmayın.
AKP iktidarı döneminde hezeyanla biten, ülkemizde mağdurlar yaratan, aileleri dağıtan, cümle âleme bizi rezil eden uygulamaları göz ardı etmeyin.
Recep Tayyip Erdoğan o 2002 ‘de bildiğiniz aynı adam değil.
Ülkeyi götürdüğü yer yine uçurum.

Çözüm sürecinde bu ülkenin her tarafını cephanelik eden, cemaatle olan sıkı fıkı ilişkiler ve onların önünü açan kanunları yürürlüğe koyup, ülkemize acılı günler yaşatan yine aynı adamın yani Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesiydi.

Bu anayasa paketinde halk yok.
Bu paketin içinde o her zaman öne çıkardıkları “ halkın iradesi “ olmayacak.
Sandığa gidip, mühürü basıp, sandığa atan elbet vatandaş ancak, verilecek her “evet” oyu vatandaşın bundan sonraki süreçte kendi kendini pasifize etmesi anlamına gelecek.

FETÖ ile ilgili soruşturmalar devam ediyor.
Mahkemelerde bugüne kadar gözaltına alınan insanların suçları ortaya konulmaya başlandı.
Yargı bu insanlarla ilgili son sözünü söyleyecek.

Binlerce insan ekmeğinden oldu. Açığa alınıp, devletteki görevinden ihraç edilip, boynunu büküp, kara kara düşünen insanları herkes yakın çevresinde görebiliyor.
“Benim başörtülü kardeşim” ifadelerini hatırlıyor musunuz?
Ya peki son süreçte o başörtülü kardeşlere kelepçeyi takanları da yan yana koymayı zihninizde becerebiliyor musunuz?

Ülkenin çelik gibi iradesini, cemaatin devletin içine sızmasına vesile olan kanun ve uygulamalarıyla mahvedenler, bugün kendi bozdukları sistemden şikâyet edip, yeni bir düzenleme için milletten evet oyu istiyorlar.

Bu düzeni bozanlar zaten kendileriydi.
Yolsuzluk iddialarına rağmen, bakanlarını yargıdan kaçıranlar, milletin cemaate yakınlığıyla bilinen öğretmen sendikasına üye oldu diye öğretmenini, cemaatin dersanesinde eğitim gördü diye doktorunu, düz memurunu bile işten atan, onları kaderleriyle baş başa bırakanlar yine aynı irade değil mi?

Dünyanın hiçbir ülkesinde tek bir modeli olmayan bu partili Cumhurbaşkanlığı sistemi ülkenin iflası olacaktır.

Cumhurbaşkanının partisinden olmayan, oy vermeyen vatandaş yok hükmünde sayılacaktır.

14 yıldır bu sistem yürürlükte olmamasına rağmen, AKP’ye oy vermeyenler “ onlar” diyerek yine RTE tarafından ayrıştırılmadı mı?

Evet, çıkarsa bu ayrıştırma bu defa daha keskin ve kalın bir çizgiyle belirlenmiş olmayacak mı?

Devletin imkânlarından, ihalelerden, mahalli anlamda Demirci ‘de bile bu nimetlerden yararlananlara bir bakın.

AKP gayriyasal olan, ahlakla bağdaşmayan hele hele muhafazakâr söylemleriyle hiç örtüşmeyen “ kul hakkı” meselesini hiç önemsedi mi?

“İktidar onlarda, istediklerini yaparlar” gibi aciz ve güce tapan bu zihniyete hepimiz karşı çıkmalıyız.

Kabullenmemeliyiz!
Türkiye Demokratik Hukuk devletiyse bu milletin teslim ettiği emaneti kötü kullananlara karşı çıkmalıyız.
Sorarak, sorgulayarak sandıklarda bunun hesabını sorabilmeyi başarabilmeliyiz.

Menfaat için AKP’nin arkasına takılanlara sesleniyorum!
2010 yılında bir kere oturup okumadığınız ve inadına gidip “evet” oyu verdiğiniz bu anayasa yüzünden sizler de vebaldesiniz.

Geçen anayasa referandumunda “ hayır “ oyu kullananlar bakın şimdi ve geldiğimiz tüm süreçlerde nasıl başı dik ve özgürce gezebiliyorlar.

Ama ya sizler AKP’li kardeşlerim.
Vicdanınız sızlıyor biliyorum.
AKP içinde yer aldığınız günlerde ucundan kenarından cemaate bulaşmış olanlarınız var.
Siz 2010 ‘da evet için kaç takla atmıştınız hatırlayın.
Ne oldu? Uzun bir süredir cezaevlerinde kalan, ihraç edilen, açığa alınan kendi yakınlarınızın bugünkü durumlarını oluşturanlarla birlikte işte 2010 ‘da verdiğiniz “evet” oyu buna sebep olmuştu!

Bu defa vicdan yapın!
2010 ‘de verdiğiniz “evet” oyu yüzünden memleketimizin yaşadığı süreçler ve hatta size de dokunan bu süreci telafi etmek ve hatta günah çıkarmak için 16 Nisan’da “Hayır” oyu verin.
İnanın vereceğiniz “Hayır” oyu vicdanınızı temizleyecek.
Vereceğiniz “Hayır” oyu günlerdir sizi rahatsız eden vicdan azabından kurtaracaktır.

AKP’de siyasi beklenti içinde olan arkadaşlar, iki kelamda sizin için yazmak istiyorum.
21 ay görev yapabilen, 2 defa seçim kazandığı halde, görevden alınan ve tamamen RTE’nin iradesiyle bir anda üstü çizilen Ahmet Davutoğlu şimdi nerelerde?

Bülent Arınç nerelerde?
TV’ye bile çıkarılması yasaklanan, AKP’nin Bülent ağabeyi niye pasifize edildi?
Abdullah Gül nerelerde?
“Evet” kazandığı gün adam öğütme makinesi gibi çalışan AKP’de sizin de piliniz bitecek.
Şimdilerde  “şu fetöcü, bu fetöcü” diye ihbar edilenler gibi yarın sizler de “ şu Bülentçi, bu Abdullahçı, bu Ahmetçiydi” diye ihbar edilip fişiniz çekilecek bak demedi demeyin.

Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi uygulamaya geçtiği gün.
Devletin bütün kapılarının anahtarı bu tek adama teslim edilmiş olacak.
O ne isterse, ne lütfederse onu yapacak.
Şu an ki sistemde bile resmen anayasa ihlali yapabilen bir Cumhurbaşkanı RTE’yi, bu yetkilerle donatılmış olarak düşünebilmek bile insanın uykularını kaçıracak kadar dehşet verici, inanın bu aynen böyle ifade edilebilir bir durum olacak.

Korkutulmuş, ekmekle tehdit edilmiş, ezilmiş ne kadar insan var ise onlara son sözüm şu olacak.

Bak bu memleket hepimizin, dünyada her şey birbirine zıt yaratılmıştır.
Benzinle kibrit bir araya gelirse yangın çıkar, su ile ateş bir araya gelirse yangını kontrol etmek mümkün olur.
Senin elinde bu yangına karşı vereceğin “hayır “ oyu su olacak.

Hiçbir demokratik ülkede kontrol edilemeyen, denetlenemeyen, hesap sorulamayan bir sistem yoktur.
Geçmişte güce taptın, gaza geldin, bir iki dilim ekmek buldun gittin “EVET” verdin.
2010’da verdiğin işte o evet oyu bugün bize 15 Temmuz’u yaşattı.
Süreci tetikleyen, felakete son sürat götüren o verilen “evet” oyları oldu.
Aklını başına devşir kardeşim, başka Türkiye yok.
Yörüklerin dediği gibi “ Köpeksiz köy buldu, değneksiz geziyor” dedirtme.
16 Nisan günü geleceğimiz ve insanlık onuru için “Hayır” olsun.

Mustafa Temiz
YORUM EKLE