” Dünyayı değiştirmek istiyorsan ilk önce kendinden başla”. Mahatma Gandhi

CHP’de bu yaz çok sıcak geçecek gibi görünüyor. 

İster İlahi adalet deyin, isterseniz silahın sahibine geri dönmesi deyin ama gerçekten çok ibretlik bir tablo ortaya çıktı.

Yıllardır rakibini tek adamlık ve hatta diktatörlük ile suçlayan “tek çözüm değişim “ diyen hatta “Değişim”i seçimler süresince dilinden düşürmeyen Kılıçdaroğlu aldığı yenilgi sonrası kendisi de aynı suçlamalara maruz kalıyor. 

Türkiye’nin sorunlarına duyarlı her Türk vatandaşı gibi Ana Muhalefet partisindeki bu sıcak gelişmeleri yakından izlemeye çalışıyorum.

Kaybedilen seçimler sonrası eleştirilerin ağırlık kazandığı süreci çok normal ve sağlıklı bir durum olarak görmek doğru olandır.

Ne var ki bazı eleştiriler gerçekten çok sert, gerçeklerden uzak ve yarardan fazla CHP’ye zarar verecek boyutta.  Bunların başında kulaklara fısıldanan ve haksız olduğuna samimiyetle inandığım Tuncelili Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ten Şeyh Sait-dersim başkaldırısının intikamını aldığı dedikoduları gelmektedir.

Atatürkçü ve Ulusalcıları tasfiye ettiğini, her yere hemşerilerini yerleştirdiği ve inanç temelli tercihlerde bulunduğu ise diğer önemli bir iddiadır.

Söz konusu ekiple beraber partinin HDP çizgisine yaklaştırıldığını ve aslından uzak bambaşka bir partiye dönüştüğü kanaati de kamuoyunda yaygındır. 

Tabii bu eleştiriler parti içinden yükselen ve bizim ilk defa duyduğumuz iddialar...

Çoğu dayanaktan yoksun olsa da CHP’ye hâkim kadronun HDP çizgisine yaklaştıkları, Atatürkçü ve ulusalcıların parti yönetiminde azaldığı dışardan da açıkça görülebiliyor. 

Zafer Partili Ümit Özdağ’ın önlerine koyduğu protokol aslında aynı zamanda durum tespitiydi.

Anayasanın ilk dört maddesi hususunda koyduğu şartlar CHP’nin geldiği noktayı gözler önüne seriyordu.

Ümit hocanın o günkü tavrı bugünkü parti içi muhalefeti tetikledi. 

Bununla beraber konu geçmişin intikamına gelince, “orada adama dur” derler. 

Atatürk’ün devlet anlayışına ve vatanperverliğine dil uzatmak o kişilere bir kaç gömlek büyük gelir.

Atatürk, gerektiğinde devletin demir yumruğunu göstermekten hiç çekinmemiştir.

Menemen’de gepegenç Türk subayı katledenler içinde durum böyledir, Tunceli’de 33 askerimizi haince şehit edenler içinde böyledir. 

Unutulmasın ki Atatürk sadece CHP den ibaret değildir.  Eğer bir rövanş söz konusu olursa 85 milyondan intikam almaları gerekir. 

İsterseniz fazla dağıtmadan konumuza geri dönelim...

Şimdi parti içi muhalefet, seçim sloganı olan “DEĞİŞİM “ söylemiyle Kılıçdaroğlu’nu istifaya davet ediyor.  

Görünen şekliyle çıkış noktaları doğru olsa bile bu hareket eksik ve içi boş görünmekte.

Nasıl bir değişim öneriyorlar detaylandırmaları gerekiyor. Genel başkan dâhil, sadece isimlerin değişmesi yeterli olacak mı? 

Kanaatim o dur ki olmayacaktır!

Bu türden bir değişim CHP de daha önce de yaşandı.

Sonuçta başarı gelmedi.

Hatırlayacak olursak Deniz Baykal döneminde de parti %25’lerdeydi.

Yani tabloda bir değişiklik yok. 

2018 seçimlerinde Muharrem İnce aday yapıldı; Millet İttifakı bileşenleri oy toplamı %47 oldu, şimdi de %48 yani pek bir şey değişmedi. 

Hem genel başkan değişti hem de Cumhurbaşkanı adayı değişti ama sonuç yine aynı.

Demek ki değişmesi gereken başka bir şeyler var. 

CHP önce bunu tespit etmek zorundadır.

Çözümü isim değişikliğiyle kısıtlı bir alanda aramak yerine isim değişikliğiyle beraber zihniyet ve yaklaşım değişikliği, bakış açısı değişikliği de aranmalıdır. 

Yıllardır toplumu değiştirmeye ve istediği çizgiye çekmeye çalışan CHP, bu kez köklü bir değişiklik yaparak kendini değiştirmeyi denemelidir. 

Mahatma Gandhi’nin şu sözleri ile bu bölümü sonlandıralım;

” Dünyayı değiştirmek istiyorsan ilk önce kendinden başla”

17 Haziran 2023

Ahmet Orhan