Macar Altılısı ve Macar Salamı / Ahmet Orhan Yazdı..

En çok bilinen Macarlarla ilgili sözlerin başında Macar Salamı gelir.

Manisa Son Haber
Macar Altılısı ve Macar Salamı / Ahmet Orhan Yazdı..

Son zamanlarda buna bir de Macar 6’lısı eklenmiş durumdadır.
Takip edenler bilecektir geçtiğimiz hafta sonu Macaristan’da genel seçimler yapıldı.
Seçimin sonucu ise mevcut başbakanın önderliğini yaptığı 2 partili ittifakın zaferi şeklinde gerçekleşti.
6 partili muhalefet ise kaybeden taraf oldu.
Neticenin böyle tecelli etmesi Türkiye’de heyecan yarattı.
Seçime giren 2 ittifaktan birinin tıpkı Türkiye’deki gibi 2 partiden diğerinin ise 6 partiden oluşması gelecekteki Türkiye seçiminin provası olarak değerlendirildi ve ilgiyle takip edildi.
Seçimin ülkeyi 12 yıldır yönetmekte olan başbakan Orban’ın zaferiyle neticelenmesi Türkiye’yi
20 yıldır yöneten Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nda geleceğe dair memnuniyete sebep oldu.
İşin aslına bakarsanız Macaristan örneği Türkiye ile nüfus gibi bazı büyüklükler dışında çok büyük benzerlikler göstermektedir.
Anayasal kurumlardaki değişiklikler, uygulanan kamu ihale modelleri, iktidara yakın güçlü sermaye oluşturma faaliyetleri, kuvvetler ayrılığı prensiplerini zaafa uğratan kurumsal değişiklikler, popülist ekonomi uygulamaları gibi birçok ortak özelliği saymak mümkündür.
Ancak Macaristan’ı Türkiye’den ayıran farklı göstergeler de yok değildir.
Bunların en başında 2021 yılı itibariyle Türkiye’deki kişi başına düşen milli gelir 9000 dolar( dolar kuru 8,5 lira olarak alınmıştır)  seviyesinde olmasına rağmen Macaristan’da kişi başına düşen milli gelir 18.500 dolar olarak gerçekleşmiştir.
Ne yazık ki Türkiye’de enflasyon %50’nin üzerinde seyrederken Macaristan’da tüketici enflasyonu yıllardır %5’in altında gerçekleşmektedir.
Diğer önemli bir rakamsa asgari ücreti göstermekte olup Macaristan asgari ücreti Türkiye’nin yaklaşık 2 katı kadardır.
Tarafsız araştırmacılara göre enflasyonun %100’ü geçmiş olduğu Türkiye’de seçimlerin Macaristan seçim sonuçlarına bakarak 22 yıllık AKP iktidarının net bir zaferiyle neticeleneceğini ummak çok gerçekçi olmasa gerekir.

MART ÇIKTI AMA DERT ÇIKMADI

Açıklanan mart ayı enflasyon rakamları ekonomi uzmanlarını şaşırtmamakla birlikte ne kadar köklü bir ekonomik bunalımla karşı karşıya olduğumuzu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Mart ayında tüketici fiyatları yüzde 5.46 arttı. 
Yıllık enflasyon yüzde 61.14 oldu. 
Tüketici enflasyonunda böylece son 20 yılın zirvesi görüldü.
Diğer bir ürkütücü göstergede ÜFE’nin Mart ayı itibariyle %115 olması, yüksek tüketici fiyat artışlarının gelecek aylarda da devam edeceğini ortaya koymasıdır.
Bakan Nebati’nin 3 ay içinde fiyat artışlarının duracağı söyleminin enflasyonun yılsonunda artış göstermeyeceği söylemine dönüşmüş olması da bu mevcut krizin daha epeyce bir süre devam edeceğinin doğrulanması olarak görülmelidir.
Türkiye enflasyonla yaşamaya alışık bir ülke olmasına rağmen fiyat artışlarının yüksek oranlarda neredeyse günlük olarak gerçekleşmesi halkta büyük bir yılgınlığa ve geleceğe dair ümitsizliğe neden olmaktadır.
Geleneksel olarak Türk aile hayatını kolaylaştıran sebzelerin bile en ucuzunun 10 liranın üzerinde satın alınabilmesi derin bir yoksulluğun yayılmasını hızlandırmaktadır.
Bundan birkaç hafta önce 2 liraya satılmakta olan kuru soğanın 10 liraya, patatesin kilogramının12 liraya satılmakta olmasını sadece akaryakıttaki yüksek fiyat artışlarına bağlamak mümkün değildir.
Mübarek Ramazan’da vatandaşlarımızın iftar ve sahur sofralarında bulundurmayı alışkanlık haline getirdiği sera ürünü domates ve salatalık gibi sebzelerdeki fiyatlar ise dudak uçuklattıracak büyüklükte olması da cabasıdır.
Buna benzer bir çok üründe görülen aşırı fiyat artışlarının izahı yoktur.
Türkiye’de uygulanmakta olan ekonomik sistem piyasa mekanizmalarına dayalı olmasına rağmen rekabet ortamının ortadan kalkmış olması dışında etkin bir fiyat denetiminin de yapılamadığını göstermektedir.
Uygulanmakta olan ekonomik model ülkemizin derdine derman olamamaktadır.
Ülke ekonomisini faiz lobilerinin insafına terk etmemek ve üreticilerimizi koruma için uygulanmakta olan düşük faiz politikasının sonuçları hiç de ümit vaat edici değildir.
Merkez Bankası, bankaları %14’den fonlarken hazinemizin %28’den borçlanmak durumunda kalması kabul edilebilir bir durum olamaz.
Ocak-Şubat döneminde banka karlarının %323 artmış olması ise tam anlamıyla bir adaletsizliğin ve soygunun alameti olarak görülmelidir.
Ekonomimizin acıklı halini gösteren bunun gibi birçok örnek ve göstergeden bahsetmek elbette mümkündür.
Şurası kesin ki gelinen nokta itibariyle hükümet başarısız olduğu gibi gelecekle ilgili de güven vermekten giderek daha fazla uzaklaşmaktadır.
Onun için zaman kaybetmeden güvenilir bir kadro yönetiminde üretimin her alanından başlayarak finans ve tüketim ayaklarında da yeni tedbirlerin yürürlüğe konulma mecburiyeti vardır.
Ayrıca hayat pahalılığı altında ezilen tüm toplum kesimlerini rahatlatıcı tedbirler alınmalı ücretler adil bir külfet-nimet ilişkisi temelinde yeniden gözden geçirilmelidir.
Ne çiftçilerimizin ne de emekli, işçi, memur, emekli başta diğer toplum kesimlerinin beklemeye tahammülü kalmamış durumdadır.


 

Güncelleme Tarihi: 05 Nisan 2022, 09:47
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER