Sessiz Ortaklar - Belediye Meclisleri / Ahmet Orhan Yazdı...

Bu yazımda, belediyelerde yaşanan yolsuzluk vakalarında belediye meclislerinin görev ve sorumlulukları üzerinden bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Sessiz Ortaklar - Belediye Meclisleri / Ahmet Orhan Yazdı...

Türkiye, jeopolitiğinden nüfus yapısına, ekonomiden kültürüne kadar onlarca sorunla yaşamak zorunda olan bir ülkedir.
Bu gerçeğe rağmen, son günlerde ülkemizin neredeyse tüm sorunları belediyelerdeki rüşvet, irtikap, zimmet gibi suçlardan ibaret hâle gelmiştir.
Türkiye, uzun süreli güçlü hükümetlerle yönetildiği dönemlerde bu türden olayların en yoğun görüldüğü ülke olagelmiştir.
AKP ve Cumhur İttifakı hükümetleri döneminin en uzun süreli olduğu göz önüne alındığında, bu türden olayların da en çok bu dönemde olacağını tahmin etmek hiç zor değildir.

İktidar mensuplarının adli takibe uğraması beklenmesine rağmen, çoğunlukla muhalefete mensup kişiler hakkında soruşturma ve tutuklamaların gerçekleşmesi, yeni görülen bir durumdur.
Yaşamakta olduğumuz süreci toplum hayatımızın temizlenip arınması olarak değerlendirmek mümkündür.
Ne var ki, söz konusu yargılamaların açık ara ana muhalefet partisi CHP’den ibaretmiş gibi görünmesi, böyle düşünmemizi engellemektedir.

O zaman da gerçek amacın suçluları cezalandırmak ve suçu ortadan kaldırmak olduğuna inanmak güçleşmekte, akıllara siyasi rant arayışı gelmektedir.

Bu yazımda, belediyelerde yaşanan yolsuzluk vakalarında belediye meclislerinin görev ve sorumlulukları üzerinden bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Belediye meclisleri, tıpkı TBMM gibi yerelde en üst karar organlarıdır.
Üyeleri de şehrin sakinlerince doğrudan seçilir.

Başlıca görevleri şunlardır:

  • Plan ve bütçe yapmak

  • İmar planlarıyla ilgili karar almak

  • Belediye başkanının faaliyetlerini denetlemek

  • Personel alımına onay vermek

  • Alım, satım ve borçlanma konusunda karar vermek

Tüm bu görevler içerisinde, konumuz açısından en önemli olan ise meclisin denetim fonksiyonudur.

Yolsuzluk Yapısal Sorun Hâline Geldi

Türkiye’de belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluk vakaları artık münferit olaylar olmaktan çıkmış, yapısal bir soruna dönüşmüştür. Bunu önceki iki yazımda da ifade etmiştim.

Bu durumun en çarpıcı ve düşündürücü nedenlerinden biri ise, belediye meclis üyelerinin asli görevleri olan denetim yetkilerini ya yeterince kullanmamaları ya da bilinçli bir şekilde bu görevden kaçınmalarıdır.
Halkın temsilcisi olarak seçilen meclis üyeleri, halk adına kamu kaynaklarını denetlemekle sorumludur.
Ancak bugün birçok belediyede bu görev sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır.

Türkiye'de yerel siyasetin önemli bir çarpıklığı da burada baş göstermektedir:
Belediye meclis üyelikleri, denetlemesi gereken alanda maddi çıkarı olan kişilerle doldurulmaktadır.
Mimarlar, müteahhitler, inşaat mühendisleri ya da taşeronluk yapan kişiler belediye meclislerinde adeta kol gezmektedir.

Bu kişiler belediyelerin imar planlarına, ruhsat yetkilerine, ihale süreçlerine doğrudan ya da dolaylı şekilde bağlıdır.
Denetlemesi gereken işin doğrudan tarafı olan bu yapı, çıkar çatışmalarını meşrulaştırmakta ve yolsuzluğun kurumsallaşmasına neden olmaktadır.

Belediye başkanlarının usulsüz harcamaları, ihale oyunları, personel atamalarındaki kayırmacılık gibi konular, ancak güçlü ve tarafsız bir meclis denetimiyle önlenebilir.

Ancak meclis üyeleri çoğunlukla ya parti içi sadakat gerekçesiyle ya da şahsi menfaatleri nedeniyle sessiz kalmakta ya da çıkar ilişkileri içinde kendileri de bu kirli düzene dâhil olmaktadır.
Böylece sistem bir bütün hâlinde çürümekte, yolsuzluk sıradanlaşmakta, halkın vergileri ise ranta ve israfa kurban edilmektedir.

Denetim komisyonu raporları genellikle göstermeliktir.
Siyasi pazarlıklarla ya da “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla yazılan bu raporlar, gerçekleri gizleme aracı hâline gelmiştir.

Bu durum sadece belediye yönetimlerini değil, aynı zamanda belediye meclislerini de halk nezdinde güvenilmez kılmaktadır.

Bu yozlaşmanın sonucu ise çok açık:

  • Şeffaflık kaybolmuş,

  • Adalet duygusu zedelenmiş,

  • Yerel yönetim halktan kopmuştur.

Belediyeye güven azaldıkça insanlar kamuya, devlete olan inançlarını yitirir.
Ve en önemlisi; yolsuzluğun bedelini yoksul halk öder.

Çünkü çalınan her kuruş:

  • Yapılmayan bir sosyal yardım,

  • Eksik bırakılan bir altyapı yatırımı,

  • Geciken bir belediye hizmeti demektir.

Artık şu gerçeği yüksek sesle dile getirmeliyiz:
Yolsuzluğa göz yuman meclis üyesi de, yolsuzluğu yapan kadar sorumludur.

Belediye meclis üyeliklerinin; teknik uzmanlardan ya da sektörel çıkar gruplarından değil,
halkın içinden gelen, liyakatli, dürüst ve denetim bilinci yüksek kişilerden oluşması zorunludur.

Aksi takdirde, belediyeler sadece betonlaşmanın değil, aynı zamanda ahlaki çöküşün de merkezi olmaya devam edecektir.

09 Temmuz 2025
Ahmet Orhan

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER