Hayatı ıskalamış bir evlattan anneye mektup

Bugün "Anneler Günü" her yıl olduğu gibi bu yıl da anneleri, kadınlarımızı mutlu etmeye çalışacağız. 
Başta sosyal medya kutlamaların ilk adresi olacak.

Pandemi günlerindeki kısıtlamalardan sonra sanırım ilk kez herkes annesine gidip, çiçeğini hediyesini verip, ona sarılıp öpemeyecek.


Bu yıl anneler gününde telefon diplomasisi ile annelerle konuşulacak, "anneler günü" kutlanabilecek.
Dünyayı kasıp kavuran bu pandemi  normal yaşantı şartlarına öylesine etkiledi ki, sanırım önümüzdeki Ramazan bayramında da tıpkı bugün anneler gününde olduğu gibi, bayram kutlamaları da yine aynı kısıtlılıklar içinde yaşanacak.
Anne kavramı üzerine yıllardır çok şeyler yazılıp çizildi. 


Yılın annelerinin seçildiği kentlerde, o annelerin fedakarlıkları, yavruları için kendi yaşamları pahasına yaptıkları yazıldı çizildi.
Biz gazeteciler böyle günlerde yaşamın farklı kesitlerinden, bugüne kadar işlenmemiş anne temalı bir çok olayı, daha farklı  bakış açılarıyla yansıtmak için çalışır didiniriz.


Bugün bu yazımda bu anneler gününde yine hayatın karanlıklarında cılız kalmış, bir başka anne ve evlat hikayesini sunacağım.


Geçtiğimiz günlerde "Demirci'de geçmişini arayan kadın" adını verdiğim bir yazı dizisi ile Demirci'de 40 yıl önce yaşanmış bir cinayetin ardından bir yaşam öyküsünü paylaşmıştım.


Yazı dizisinin kahramanı Bayan H. 'nin ıskaladığı bir hayatı, başına gelen talihsizlikleri, acılarını, yaşayamadıklarını, tüm detaylarıyla yansıtmış, hayatın içinden bir insan manzarasını, döneme ait resimlerle ve dönemin şahitlerinin ifadeleriyle, önünüze koymaya çalışmıştım.


Annesi ve ablasının babasını hunharca öldürmesinin ardından, 8 yaşında bir çocuk olmanın tüm masumiyeti ve saflığı içinde, evlatlık verildiği sürede de şefkat ve sevgi görmemiş, döneminde iyiniyet ile başlayan bu evlatlık hikayesinin onun yaşamına ızdırap dolu yıllar kattığını da anlatmıştım.


O dönem anne özlemi içinde yüreği yanan, şimdilerin 50 yaş grubundaki bir kadının duygularını çocuk, genç kız, kadın, evreleriyle  nefes alıp verdiği, art arda dizdiği yılların tecrübesi içinde dinlemek, beni de oldukça etkilemişti.


Hayatı ıskalayan, geçmişindeki gerçekleri  gözlerinin önüne  çekilen yalanlarla dolu bir kara perde ile görmediği için çocuk saflığıyla kandırılan, bugünün aklı başında bir kadının, hikayesini size sunmak istiyorum. 


Onun yıllarca narin çocuk yüreği  ve zihninde zaafiyeti haline gelmiş, "anne özlemi" şefkat ve sevgi hasretini  bile, "nasırlaşmış vicdan bünyeli insanların" nasıl kullandığına şahit olacaksınız.


Onlara  kavuştuğu anda da sorup sorgulamayı dahi aklından geçirmemiş, anne özlemi, abla sevgisi içinde yıllarca süren bu hasretliğin harareti içinde kendisine anlatılan "yalanlar"  perdesiyle kamuflaj edilmiş, yaşamının geçmiş kesitini yok sayarak, hayatına devam etmişti.


Geçmişini, gerçekleri bilmeyen, gözünün önünde ortaya çıkan bazı çelişkileri bile  uzun yıllar içinde kalan özlemlerle göremeyen bu kadının bugün anneler günündeki ruh halini bilmenizi istiyorum.


Küçük bir tesadüfle geçmişini deşeleyen, deşeledikçe yalan yılların içinde yaşadığı gerçeğini ve hayal kırıklığını da yaşayan bu kadının, hayatın tüm evrelerinde normal insanların yaşadıklarını nasıl es geçtiyse, anne olmayı da son anda ıskaladığına şahit oluyoruz.


Bayan H. 1981 yılında daha 8 yaşında iken başlayan dramının değişik versiyonlarını bugün gerçeklerle yüzleştiği gün bile çekmeye , çilesini doldurmaya devam ediyor. 


Diğer beş  kardeşinden ayrı kaldığı hasretliği de iliklerine kadar yaşamıştı.
 Anne hasretiyle yanıp tutuştuğu günlerden sonra kavuştuğu , kötü bildiği babasını öldüren annesi ve ablası için yaptığı fedakarlıklar onu o dönem hiç yormamış. 


O hep onlar için fedakarlıklar yaparken, kendi yaşamından bir şeyleri vermeye feda etmeye de devam etmiş. Bunu ibadet saymış.


40 yılın ardından günümüzden 5 ay önce öğrendiği gerçekler ise şu anda içini acıtıyor. Yıllarca anne hasreti, abla sevgisiyle ritim tutmuş yüreği, şu an bu öğrendiği gerçekler yüzünden için için kanıyor.


Onunla ilgili yazı dizimizi takip eden okurlarım hatırlayacaklardır Bayan H. için "gözyaşlarını içini akıtma becerisini edinmiş" diye bir benzetme yapmıştım.


O kadın bugün artık tek başına iken de olsa, gözyaşlarını dışına akıtmayı da öğrendi. Öğrendiği gerçekler, özünü ağlattığından, gözünün yaşını da artık dışına verdirmeye başladı.
O aftan yararlanarak cezaevinden çıkmış, idamla yargılanmış, müebbet hapis cezası yemiş anne ile şu an yine bir araya gelemiyor. 


Kendisine anlatılanlar dışında  babası ile ilgili öğrendiği gerçekler, mahkeme dosyasının içinde kendisine yıllarca anlatılanlar ile çelişkileri soluduğu şu günlerde, kendisinden çalınan bir hayatın olduğunu da fark eden, isyanları oynayan bir kadın var şimdilerde.


Bu öğrendiği gerçeklerle yine anne ve baba katili abla ile yüzleşmek isteyen bu kadın, onlara yine ulaşamıyor.
Sanki bir kovalamaca dolu film senaryosu gibi Bayan H.'nin yaşadıkları. Anne sürekli yer değiştiriyor ve kaçıyor. Bulunma ihtimaline karşı anne mahkemeden uzaklaştırma kararı bile almış. Düşünsenize bugün cep telefonu ile annesinin anneler gününü bile kutlasa , yasal olarak suç işlemiş sayılıyor ve cezai müeyyidelerle muhatap oluyor.


Bayan H. mücadelesine devam ediyor. Geçmişiyle yüzleşmeye, aradan geçen 40 yılın içinde karanlıkta kalmış, yaşamına dair küçücük emarelerin bile peşinde olmaya devam ediyor.


Bugün bu duygularını yazıya dökmüş, bana göndermiş. İşte bu bana yazdıkları ve benim bunu yayınlamam hukuken suç değil.

 Kendisiyle sürecin başından itibaren, yazı dizisinin yayınlandığı günlerde biliyorsunuz ki adeta bir kader birliği ettik.


Ben hayata dair bir insan kesitini keşfetmiş gazeteci heyecanında, insan olarak etkilenmiş bir bünyede iken, o da kendisini dikkatle, gözlerinin içine bakarak dinleyen, sürekli sorular soran, ortaya çıkardıkları çelişkilere, onunla birlikte kafa yoran, çabalayan birini bulmanın samimiyeti içinde belki.


Onun yazdıklarını size aynen göstermek istiyorum.

Hayatın tüm şanssızlıkları, talihsizlikleri, acıları bir bünyede toplanmış görüntüsü içinde, körelmeyen insani duyguları ve merhameti beslemeye, yaşatmaya çabalayan bu kadının yazdıkları, eminim sizlerinde okurken yüreğini burkacak.


40 yıl sonra babasının mezarını bulup ilk fatihasını okurken yanında olduğum, onunla hayatımda ilk kez bu anı soluduğum, geçmişiyle ilgili dönemin şahitlerini dinlerken onunla birlikte pür dikkat kesildiğim, şaşkınlıklarını ve üzüntülerini yaşadığında teselli olmaya çalıştığım, bu kadının duygularını empati yaparak, anlamaya çalışalım.

Ömür törpüsü vefasızlıklardır. Kalleşçe bir insanın hayatını karartmaktır diyeceksiniz.


Bu duygular içinde anne olmayı başarmış herkesin gününü kutluyorum.


Bu yazının kahramanı Bayan H. bugün senin gününü de özel olarak  kutluyorum. 


Çünkü biliyorum ki, senin yüreğin bir anne merhameti salgılayacak kadar anne, kedisine bile " aşk" ismini vermiş bir kadının, anne olamasa da anneler günü kutlanmalı diye düşünüyorum ve hatta bunu çok istiyorum.

Zira insanlara, bitkilere, hayvanlara bile ılık ılık sevgi pompalayan yüreğinle sen iyi bir annesin.

Günün kutlu olsun.

09 Mayıs 2021

Mustafa Temiz

YORUM EKLE