Heyecan Artıyor

Geçen hafta, referandum sonuçlarını analiz etmiş, Türkiye siyasetinde merkez sağın yükselen değer olduğunu söylemiştik. Bir hafta boyunca gerek TV’lerdeki tartışma programlarında, gerek köşe yazılarında gerekse sosyal medyada bu konu çok konuşuldu. Elbette, yıllardır ısrarla dile getirdiğim bu konunun kamuoyunda ve entelektüel çevrelerde de kabul görmüş olması beni de fazlasıyla memnun etmiştir. Aklın yolu birdir, geç de olsa doğru yolun görülmüş olması memnuniyet vericidir.

Yıllardan beri konjonktüre göre değişim gösterse de hep %70-30 ya da %65-35 gibi sağ-sol, ya da, milletçi-devletçi gibi oy dengelerinden söz edilir. HDP’nin çıkışıyla birlikte etnik ve marjinal seçmenleri hesaba katarak bu oranı %100 üzerinden değil de %90 üzerinden hesaplarsak, 26-64 gibi bir oran ortaya çıkar ki bunu doğru kabul etmek herhalde yanlış olmaz.

Demek ki iktidarı elde edebilmek için 26 üzerinden değil 64 üzerinden hesap yapmak gerekir. Bu 64 içerisinde AKP dışında, MHP, SP, DP, BBP ve diğer bazı küçük partiler de vardır. MHP’nin anayasa değişikliği konusundaki tavrı nedeniyle oylarını büyük ölçüde kaybettiği aşikârdır. Bana göre bu oyların geri dönüşü de mümkün görülmemektedir. Nitekim referandum sonuçlarına göre 64’ün 23’ü de diğer 26 ile birlikte oy kullanmıştır. Bu önemli bir rakamdır. Kamuoyunun ve entelektüel çevrelerin de işaret ettikleri gibi 64 içerisinden en büyük payı alması muhtemel olan siyasi çizgi merkez sağdır.

Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi ve hatta ANAP için söylenen bir söz vardır. Bu partiler için, sabahın kör karanlığında, İstanbul’da gece kulübünden dönen partililerle, Erzurum’da sabah namazına kalkan partililerin birbirleriyle görüşebildikleri partilerdir denir. Bu partiler kitle partileridirler, çağdaş yaşam tarzını benimseyenler kadar, dindarlar, muhafazakârlar, milliyetçileri de kucaklarlar. Köylüler kadar, kentlileri, yoksullar kadar zenginleri de kucaklarlar. Milletiyle barışıktırlar, kimseyi hor görmezler, hoşgörülüdürler, kimse kimsenin özel hayatına, yaşam tarzına karışmaz, başının örtüsüne de eteğinin boyuna da, içtiği içkiye de karışmaz. Kimse kimsenin, etnik kökenine, mezhebine, inanç değerlerine aldırış etmez, insanlığına, dürüstlüğüne, iyi ahlaklı olmasına bakar. Fitne ve fesada pirim vermezler, ayrıştırıcı değil bütünleştiricidirler, kutuplaştırıcı değil kucaklayıcıdırlar. Herkesle, her kesimle diyalog kurabilirler, anlaşabilirler, uzlaşabilirler. Bunlar Türk halkının ortalamasıdır, merkez sağ siyaset anlayışı da bunu gerektirir. 

2002’de AKP bunları yaptığı için iktidara geldi, merkez sağ tabandan da oy aldı. İktidarlarının ilk yıllarında da bu tutumlarını sürdürdüler. Ancak ne zaman hukuk devletinden, demokratikleşmeden, hak ve özgürlüklerden, dünyayla barışık olmaktan, komşularla iyi ilişkilerden vazgeçmeye başladılar, küçülme sürecine de girdiler. Siz bakmayın, referandumda %51 oy çıktığına. O oyların maniple olduğunu sağır sultan bile biliyor. Kaldı ki % 51 içinde az da olsa MHP oyu var, Bağımsızlık hayalleri gören Barzani yanlılarının oyları var, onunla bir hareket eden Altan Tan ve Leyla Zana faktörü var, ama baskıyla, ama tehditle toplu oy kullanan aşiretlerin oyu var. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.

Hesap ortadadır.
Peki, merkez sağı harekete geçirecek, fitili ateşleyecek kişi veya kişiler kimlerdir? Ne zaman kuvveden fiile geçeceklerdir? Şu kadarını söyleyeyim geçtiğimiz hafta bu cenahta yoğun bir trafik vardı. Dahası CHP’nin de merkez sağ oyları konsolide edecek eylem ve söylemler geliştirmekte olduğu da duyuldu. Yani hedefte merkez sağ seçmenlerin olduğu ayan beyan ortadadır.

Merkez sağda trafiğin yoğunlaşmasıyla heyecan da giderek artıyor. Geçtiğimiz hafta hem DYP-DP kanadının hem de ANAP kanadının eski milletvekillerinin sözcüsü ve öncüsü konumundaki bazı abilerle müşterek bir toplantı yapıldı görüşleri alındı. 5-6 kişinin katıldığı bu toplantıya bakanlık, milletvekilliği yapmış bazı abilerle Sayın Meral Akşener adına hareket eden bir MHP milletvekili katıldı. İsimleri şimdilik bende kalsın, ama davet sahibinin halen milletvekili olan bir Ispartalı olduğunu manidar bulduğum için söylemeliyim. Merkez sağın abileri Meral Akşener’in temsilcisine ana gövdenin merkez sağ olması gerektiği tavsiyelerinde bulundular. 

Sayın Meral Akşener’in ise bugün ve yarın nezaket ziyaretleri olacak. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Adalet Partisi Genel Başkanı Prof.Dr. Vecdet Öz, DYP Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’yla görüşecekler. Amaç milliyetçi muhafazakâr kanadı da içine alacak merkez sağda herkesi kucaklayan geniş bir çatı oluşturmak.

MHP muhaliflerinden bazıları geniş çatı olayına pek sıcak bakmıyorlar. Az olalım biz olalım mantığı ile hareket etme sevdasındalar, ama bu mantıkla ancak Bahçeli’nin oylarına talip olabilirler. Oysa Doğu ve Güneydoğumuzda ne PKK terörüne ne de Barzani yandaşlarına boyun eğmek istemediği halde çaresizlikten HDP ve AKP tabanında sıkışıp kalmış yüz binlerce devletine, milletine bağlı merkez sağ seçmen var. Geniş çatı bu seçmenleri de kucaklayacak tarzda inşa edilecektir. Aksi takdirde doğmadan öldürürsünüz hareketi.

Sayın Akşener’in böyle bir zihniyette olduğunu asla düşünmüyorum, ne de olsa gözünü DYP’de açmış, devlet umuru görmüş, merkez sağ seçmenin gönlünü kazanmış bir değerdir. Ne Halaçoğlu, ne Özdağ ne de diğerlerinin de böyle sığ bir düşüncede olduklarını sanmıyorum. Ancak maalesef zihinleri hala 80 öncesinin sokak hareketlerinde kalmış bazılarının sosyal medyada esip gürlediklerini, hareketi baltalamaya çalıştıklarını görüyorum. Dünkü 3 Mayıs Türkçüler günü dolayısıyla yapılan bazı paylaşımlarda ve yorumlarda bunun izlerine rastlamak mümkün. Ayrıca rızaları olmadan birçok kişiyi de kendi guruplarına eklemiş olmaları da işin cabası.

Şunu herkes iyi bilmelidir ki; ne 1 Mayıs solcuların, ne de 3 Mayıs ülkücüyüm diyenlerindir. 3 Mayıs etnik kökeni ne olursa olsun “Ne mutlu Türküm” diyebilenlerindir. Mayıs ayı bu yıl rahmet, bereket ve vefa günleriyle dolu. Emeğe vefasıyla 1 Mayıs, Türklük gurur ve şuuruyla 3 Mayıs, Hıdrellez umuduyla 5 Mayıs, Beraat ferahlığıyla 10 Mayıs, Milli iradenin zaferiyle 14 Mayıs, gene 14 Mayıs annelere vefa ve saygı günü, gençlik coşkusu ve milli mücadelenin başlangıç günüyle 19 Mayıs, Ramazan bolluk ve bereketiyle 26 Mayıs, Fetih günüyle 29 Mayıs.
 
Bu günlerin her birine ayrı ayrı sahip çıkanlar olabilir. Ama biz hepsine birden sahip çıkıyoruz. Ülkemizin ve milletimizin birlik ve bütünlüğü adına, devleti ve milleti ile barışık bir Türkiye adına, kederde, kıvançta, tasada ortak bir ve bütün, barış, kardeşlik, huzur içinde ve kucaklaşmış bir toplum adına tüm milletimizi topyekûn kucaklıyoruz. 

Bu kucaklaşmayı sağlayacak olan merkez sağ hareketidir. Mayıs ayı aynı zamanda merkez sağın da diriliş ayı olacaktır. Kıspetler giyildi, davullar, zurnalar çalındı, peşrevler çekildi er meydanına çıkıyoruz. Heyecan artıyor, topuklu efe geliyor. 
Kalın sağlıcakla…   
Naci Akın
YORUM EKLE
YORUMLAR
Omer akın
Omer akın - 7 yıl Önce

Degerli kardeşim ortaya koydugun resim cok net
Ülkemize milletimize hayırlı uğurlu olsun