İbret Alınsaydı Tarih Tekerrür Eder Miydi?

Devlet Bahçeli’nin ani erken seçim çıkışı akıllara 2002’deki hezimetini akıllara getirdi. Kimileri hala ders almadığına işaret ederken, kimileri de tarih tekerrürden ibarettir sözünü hatırlattı. Bizim konumuz tabi ki Devlet Bahçeli’nin bu tutumu değil. Ne de olsa ucu millete de dokunsa, ceremesini kendi çekiyor. Ben seçmen davranışları bakımından olayı analiz etmeye çalışacağım.

Tarih tekerrürden ibarettir denir ya! Bakın bu hususta Mehmet Akif Safahatında ne söylemiş. “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi?” Gördüğüm kadarıyla gerçekten de güçten zehirlenenler ibret almıyorlar. Tabi tarihin tekerrür etmesi de kaçınılmaz hale geliyor. Nasıl mı? Bunun için yakın tarihimizdeki önemli saydığım bazı seçimleri hatırlamak gerekiyor.

Yıl 1946; Türkiye ilk kez çok partili bir genel seçime gidiyor. Demokrat Parti kitleleri takmış peşine geliyor. Halk baskı altında ama yılmıyor, Bayar ve Menderes’in mitingleri insan seli gibi. Valiler, kaymakamlar, kolluk kuvvetleri engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar, halkı adeta tehdit ediyorlar ama nafile. Oy verme günü halk oluk, oluk sandıklara koşuyor ve mührü DP’ye basıyor. Ancak, sistem garabet; aleni(açık) oy, gizli tasnif. Kapalı kapılar ardında oylar yer değiştiriyor, CHP devlet zoruyla yeniden iktidar yapılıyor. DP listesinden Mareşal Fevzi Çakmak’ın oyları bile başkasına yazılıyor. Halk ayaklanınca düzeltmek zorunda kalıyorlar. İsmet Paşa dört yıl bu ayıpla iktidarda kalıyor ve bu ayıbı ortadan kaldırmak için gizli oy açık tasnif sistemine geçiyor, baskı ve tehditler nispeten azalıyor, daha hoşgörülü bir ortamda seçim yapılıyor. Sonuç 14 Mayıs 1950’de DP % 58 ile iktidar. Halk yaşadığı baskı ve zulmün acısını sandıkta çıkarıyor, çalınan oylarının hesabını soruyor.

Yıl 1961; 27 Mayıs darbesi sonrası ilk kez serbest seçim yapılıyor. Darbeciler Demokrat Partinin devamı niteliğindeki Adalet Partisine baskı üstüne baskı uyguluyor. Dahası oylarını bölmek için af umuduyla Yassıada avukatlarını kandırarak Yeni Türkiye Partisini kurduruyorlar. Öyle ki; avukatlar vasıtasıyla Menderes’in evlatlarını bile bu partiye katılmaya ikna ediyorlar. Halk yemiyor tabi ki. Sonuç CHP 1957 de aldığı %41.09 oyu bile alamıyor. Bünyesine kattığı Hürriyet Partisinin % 3.84 oyunu da hesap edersek CHP’nin 1957 seçimlerine göre oy kaybı toplamda, %8.94. DP’nin devamı AP ise bölünmeye rağmen % 34,79 oyla devletin ve ordunun desteğini alan CHP ile başa baş çıkıyor. Üstelik YTP’ye bölünen 13.73 oyu da eklersek 1957 seçiminde aldığı oyları bir puan artırıyor. Oylarını artıran diğer bir parti de Osman Bölükbaşı’nın CKMP’si, onlar da %14 oy alıyorlar. Bu oy Bölükbaşı’nın tarihte aldığı en yüksek oy, partisini kaptırdığı Alpaslan Türkeş sağlığında bu oya yaklaşamadı bile. Hal baskıya, sebepsiz tutuklamalara, tehdit ve dipçiğe rağmen darbenin, idamların, haksızlıkların faturasını CHP’ye kesti ve demokratların arkasında olduğunu tüm dünyaya ilan etti.
Gelelim 1983 seçimlerine. Güya siyasi faaliyetler serbest bırakılıyor, partilerin kurulmasına izin veriliyor ama sadece ikisi icazetli. Turgut Sunalp paşanın MDP’si ile Necdet Calp’in HP’si. Demirel’in kurdurduğu Büyük Türkiye Partisi keyfi olarak kapatılıyor, yerine geçen DYP ile Erdal İnönü’nün SODEP’i türlü cambazlıklarla seçime sokulmuyor. Turgut Özal’ın ANAP’ını ise fazla önemsemiyorlar.  Ancak Özal televizyonlardaki sempatik tavırları ve mitinglerdeki coşkun kalabalıklarıyla darbecilerin radarına yakalanıyor. Seçime iki gün kala darbe lideri Kenan Evren televizyonda yaptığı konuşmada alenen Turgut Özal’a oy verilmemesini MDP’nin desteklenmesini istiyor. İşte bu konuşma Özal’ın zaferinin habercisi oluyor. Halk bir kez daha darbecilere ders veriyor, baskı ve tehditlere boyun eğmeyeceğini sandıkta gösteriyor. Sonuç Özal tek başına iktidar.
2002 de tarih tekrar tekerrür ediyor. Öncesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bir mitingde ünlü şair ve fikir adamı Ziya Gökalp’in bir şiirinden pasajlar okuyor. Okuduğu mısralar halkın kin ve nefret duygularını körüklediği gerekçesiyle hakkında dava açılıyor. Nahak yere mahkûm ediliyor, belediye başkanlığı düşürülüyor ve hapse atılıyor. Tabi bu olay aklıselim sahibi tüm halkımızın vicdanlarını kanatıyor. Erdoğan, hapisten çıktıktan sonra Fazilet Partisinin yenilikçileriyle beraber parti kurma çalışmalarına başlıyor. Çektiği eza, cefa, haksız yere mahkûm edilmesi nedeniyle halktan ilgi görüyor. Kimileri muhtar bile olamazsın diyor, ama yılmıyor. Sonuç partisi AKP tek başına iktidar oluyor.

Bugün ne oluyor? 
Geçmişte kendi ayağına takılan çelmelerin nasıl bir sonuç verdiğinden ders çıkarmayanlar baskın seçimle aynı çelmeleri Meral Akşener’e takma peşine düştüler.  Bunun adı baskın seçimdir. Ertesi günü sosyal medyada YSK’ya atfen İYİ partinin seçime katılamayacağına dair sahte bir evrak dolaştı. Sahte olduğunu ilk bakışta anladım, zira hiçbir yargı kurumu varsayımlara göre karar vermez. Üstelik mütalaa da vermez, vaka önüne gelirse toplanır karar alır. Vaka daha önüne gelmemiştir, seçim kararı meclisten geçip resmi gazetede yayınlanmamıştır, dolayısıyla seçim takvimi de başlamamıştır. Takvim işlemeye başlayınca elbette elindeki dokümanlara göre Ocak ayında ilan ettiği seçime katılacak partiler listesini güncelleyecektir. Nitekim gelen tepkiler üzerine YSK resmi açıklama yaparak paylaşılan belgenin sahte olduğunu ilan etmiştir.
Peki, bu belge nereden çıkmıştır, maksadı nedir? Meral Akşener’den ciddi anlamda korkulmaktadır. Bu belge ile İYİ parti cephesinde panik yaratarak B ve C planlarının açığa çıkması istenmiştir. Böylelikle o yolların da tıkanması planlanmıştır. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamıştır, kamuoyunda büyük tepki doğmuş, YSK açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Panik beklentisini aksine, Sayın Akşener de dün Fethiye’deki “Gök kubbeyi başlarına yıkarım” söylemiyle puan toplamıştır.

Türkiye OHAL altında seçime gidecektir bu durum 1946 seçimlerindeki baskıları hatırlatmaktadır. Referandumda mühürsüz oy pusulaları hakkında verilen karar da vicdanları sızlatmıştır. Vatandaş seçimlere hile karışabileceğinden endişe duymaktadır. 83’de DYP ve SODEP’e yapılan seçime sokmama tezgâhı bugün İYİ partiye yapılmak istenmektedir. Dün Sayın Erdoğan’ın ayağına takılan çelmeler bugün de Sayın Akşener’e takılmak istenmektedir.

Tarihten ders çıkarılmadığı takdirde tekerrür edeceği aşikârdır. Sayın Akşener mağdur edilmek istenmektedir, halkımız hep mağdurun yanında yer almasını bilmiştir. İYİ parti seçime sokulmazsa DP çatısı açıktır. İYİ Parti ile merkez sağın gerçek çatısı DP birlikte olursa oy patlaması gümbür, gümbür gelir. Buna Saadet ittifakı da eklenirse işte o zaman Bahçeli için 2002 sonuçları kaçınılmaz olur.
İbret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi? 
Kalın sağlıcakla…
Naci Akın
20.04.2018
    
YORUM EKLE
YORUMLAR
Yusuf tura
Yusuf tura - 6 yıl Önce

Fazla hayalperest bir yazı.zaman kaybı oldu benim için