İlmi Siyaset Ustası, Mehmet Naci İzmirli’yi Sonsuzluğa Yolcu Ettik

Bir zamanlar Demirci Pazar mahallesinde Sülemiş (Söylemiş) camiini geçip Hasırpazarı sokağı yokuşunu tırmandığında sağlı, sollu İzmirizadelerin (İzmiroğulları) evlerini görürdünüz. Bunlardan en görkemli olanı da büyüklü küçüklü Demirci yangınlarında ayakta kalmayı başarmış ancak 1969 depremine dayanamamış nice tarihi olaylara tanıklık etmiş Kuvayı Milliye Reisi Hacı Nurullah Efendi konağıydı. Burası daha sonra oğlu, dedem Ekrem İzmiroğlu’naitikal etmişti. Bitişiğimizdeki ev ise gene İzmiri zadelerin müezzinler kolundan Ethem İzmirli’ye aitti. 

****
Ben oldum olası Demirci’yi çok severdim. Tertemiz, bol oksijenli havası, güzel insanları, kendine has şivesi, sabahları kirkit sesleriyle uyanılması hep özlem duyduğum taraflarıydı. Hele sabah namazı öncesi birbiri peşi sıra başlayan ezan sesleri, adeta ilahi bir koroydu. Biri bitmeden diğeri başlıyor tepeler üstünden yankılanarak kente yayılan yanık sesler adeta çok sesli koroyu andırıyordu. Ne kızıl ordu, ne Madrigalne de Devlet çok sesli müzik korosu hiçbirisi bu büyülü atmosferi yaratamıyorlardı. Yakın zamana kadar da bu sürdü. Demirci’ye gelen misafirlerimizin çoğu da bu büyülü atmosferden etkilendiler ama ne yazık ki şimdi artık kimse minarelerden canlı ezan okumuyor. Birçok yerde zaten merkezi sistem, hele o amfiyi kapattıktan sonra çıkan o dat, dat, dat sesi yok mu? O ezanın bütün büyüsünü alıp götürüyor.

****
Ben henüz okula başlamadan dedemin evinde kalmaktan çok keyif alırdım. Eski bir hamamdan bozma mağazamızda arkadaşlarımı da alıp, ilme çuvalları üzerinde yuvarlanmak da çok hoşuma giderdi. Dedem kızdı mı da, doğru soluğu babaannemin evinde alır halamla ve babaannemle beraber olurdum. Bazı günler babaannemle, bazı günler de anneannemle kalır her ikisini de gönüllerdim. 27 Mayıs darbesi sonrası babam 4 sene iki ay hapse mahkum edilince Anneannemin Karşıyaka’daki evine yerleştik. Okul tatil olunca anneannem beni alır Demirci’deki eve götürürdü, bazen de hep beraber Kayseri cezaevine gider uzun süre kalırdık.

****
O günlerde dikkatimi çok ilginç bir olay çekmişti. Giriş katında sıra sıra yatak odaları geniş bir sofa, köşesinde küçük teyzelerimin odaları ve devamında yaz odası adı verilen 60-70 m2 büyüklüğünde geniş bir salon vardı. Alt katta da odalar vardı ama boştu, eskiden evdeki yardımcılar kalırmış. O katta eğilerek geçilebilen küçük bir kapıcık vardı ve o kapı müezzinlerin evine açılırdı. O kapı her iki taraftan da tırkırazla girilip çıkılır, uzun süreli ayrılışlar dışında asla kilit vurulmazdı. Anneannem bir yere giderken beni evde yalnız bırakır, Hacer teyzeye de ara sıra kontrol etmesini tembihlerdi. Hatta bazen de belirli bir süre sonra ocaktaki yemeğin altını kapatmasını bile isterdi. Bu nasıl bir güven duygusudur ki; yüz yılı aşkın sürmüş, babadan oğula da devretmiş. Yıkılmamış olsa belki hala o usulü bizler sürdürüyor olacaktık.

****
İşte İzmiroğlu evinin o gün için en küçük torunu ben ve İzmirli evinin de en büyük oğlu Mehmet Naci İzmirliydi. O çocukluk günlerimde benim gözümde kocaman adam görünürdü, o yüzden hatırlamıyorum desem yalan olmaz. Sonraki karşılaşmamız 1976 yılının 6 Kasım günüydü. Ben taze bir ODTÜ öğrencisiydim, o da son döneminde AP Demirci gençlik kolu başkanıydı. Manisa delegasyonu beni genel başkan adayı Hamdi Üçpınarlar’ın listesine önermiş şimdiki DP Teşkilat başkanı Ahmet Uyanık da listenin en başına yazıvermişti. Kısmetmiş seçildik. O gün bugündür de yolumuz hiç ayrılmadı. Her zorluğa birlikte göğüs gerdik. 1991 seçimleri arifesinde abimi elim bir kazada kaybedince onu da abim yerine koymuştum. Demek ki; tam 46 yıldır, ölüm bizi ayırana dek, beraber, gülmüş, beraber ağlamış, kederde, tasada, kıvançta hep bir olmuş, aynı çorbaya kaşık sallamışız. Mekanı cennet olsun.

****
Onun milliyetçi, muhafazakâr, hürriyetçi ve demokrat çizgideki sivil toplum hareketlerinde başlayıp hiç sapmadan 55 yılı aşan siyasi mücadelelerinden söz etmeyeceğim zira onu tanıyanlar zaten biliyorlar. Bugün bazı yaşanmışlıkları ilginç bazı olaylara değineceğim.
Demirci rahmetli Edip Beyin zamanından beri, önseçimde omuz verdiği kişiyi mebus yapmış, oy verdiği adayı da il başkanı seçtirmesini bilmiştir. Zaman zaman Örnekçiler, Çakmakoğulu’cular; Önolcu’lar, Çağlar’cılar gibi hizipler olsa da seçim zamanı geldiğinde ortak akla başvurulur, kararlar oy birliği ile alınır, Demirci’nin çıkarı gözetilirdi. Bu birliği Manisa’da yapabilecek, delege üzerinde mutlak hakimiyet kurabilecek Kırkağaç’ta Hacı Kazım’dan başkası da yoktu. İşte bu birliği bozmak, gücü dağıtmak için ucuz siyaset peşinde koşanlar Demirci’de hep muhalif hareket yaratmaya çalışmışlar ama muvaffak olamamışlardır. 

****
Bir keresinde az daha bu birliği bozmaya çok yaklaşmışlardı. Demirci’yi hiç sevmeyen, siyaseti bilmeyen asker kökenli bir milletvekili bir ağabeyimizi kendine bağlamasını bilmiş, ondan gelen işleri anında yaparak güya ona güç kazandırıp, İzmirli’yi de yıpratacağını sanmıştı. İlçe kongresi için şimdi maalesef yerinde yeller esen sinema binasından içeri girdiğimizde salon hıncahınç doluydu, İzmirli’nin rakibi iyi çalışmış köy delegeleri ilk defa şehir delegelerinden fazla gelmişti. Salondaki hava İzmirli’nin seçimi kaybedeceği yönündeydi. Kongre açıldı divan başkanlığı için İzmirli beni aday gösterdi. Rakibinin adayı yoktu ama itiraz etti, Sümer Oral’ı aday gösterdi. O kongre sonunu beklemeyeceğini söyleyerek kabul etmedi. Sırayla diğer milletvekillerini söyledi ama hiç kimse bana saygısızlık olmasın diye kabul etmediler. Sonunda divana ben çıktım ama o adayın lehindeki hava da birden tersine döndü. Hatta onun listesindeki isimleri çoğu divana dilekçe vererek adaylıktan çekildiklerini beyan ettiler. Konuşmalara geçildi ilk sözü alan rakip aday DYP iktidarının bütün yaptığı hizmetleri kendi yapmış gibi anlattı ve kürsüden indi. Listesindeki üyelerin hiçbirini de sahneye çıkaramadı.

****
Son sözü Mehmet Naci İzmirli aldı. Yapılanları rakip arkadaşının ayrıntılı olarak anlattığını, kimsenin bundan kendine pay çıkarmaması gerektiğini, bunların tümünü parti olarak hep birlikte yaptıklarını söyledi ve sadece bir hikaye anlatıp ineceğini söyledi. Anlattığı hikaye herkesin bildiği bir hikaye idi ama o kahramanının adını kasten değiştirerek “incili çavuş” olarak anlattı. 

****
Hikayemiz bir köyde geçer, köyden birisi vefat etmiştir aksilik bu ya köyün imamı da başka köye tayin olmuş, cenaze namazı kıldıracak kimse kalmamıştır.Tam o sırada saçlı, sakallı incili çavuş oradan geçmektedir. Hemen ondan cenazeyi kaldırmasını isterler. Adam sarhoşum dese de kimse dinlemez. İncili çavuş zorla cenaze namazını kıldırır, kabristana doğru cemaatle birlikte yürür. Bir ara tabutun kapağını kaldırır cemaatin meraklı bakışları arasında mevtaya bir şeyler söyler. Cenaze dağılır çavuşun etrafını saran ahali merak içinde ne söylediğini sorar. İncili çavuşun cevabı tek cümledir: “Gittiğin yerde yukarıda ne var ne yok? Diye soran olursa incili çavuş bizim köye imam oldu, dersin herkes anlar”

****
İzmirli hikayeyi tamamladıktan sonra salona döner “aziz delegeler, eğer rakip arkadaş seçilirse, siz de öbür tarafa göçtüğünüzde, size sorarlarsa, siz de incili çavuş bizim ilçede DYP’ye başkan oldu dersiniz başka söz gerekmez” der ve kürsüden iner. Tabi salona girerken var olan hava birden tersine dönmüş ve Mehmet Naci İzmirli açık ara seçimi kazanmıştır.

****
Bu kongreden sonra kongreye katılan bazı milletvekili ve bakanlar ona “ilmi siyaset ustası” adını vermişlerdir. 
Birlikte geçirdiğimiz yıllarda daha nice güzel hatıralar ve anekdotlar var. Onları da bir başka gün paylaşacağım.
Kalın sağlıcakla…

10 Ağustos 2022

Naci Akın


 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Cafer Oğuz
Cafer Oğuz - 2 yıl Önce

Kalemine sağlık Nur içinde yatsın başkanım