Keşke Barış Manço’yla Cici Kızlar Yarışsaydı

 Barış Manço çocukluğumuzun, gençliğimizin hatta olgunluk dönemlerimizin idollerindendi. Cici kızlar ise, 1974 Erovizyon şarkı yarışmasıyla parlamış, o dönemin çocuklarının ve gençlerinin sevdiği sempatik kızlardı. Tarzları bambaşkaydı, Barış Manço hem sanatkar, hem feylosof, hem de eğitmendi. Allah gani, gani rahmet eylesin. Cici kızlar ise gençlerin kanını kaynatıyor, eğlendiriyor, tasadan, kederden uzaklaştırıyor, streslerini alıyordu. Durduk yerde konu etmedim bunları, elbette sebebi hikmeti var.



16 Nisanda ülkede sistemi kökünden değiştirecek hayati bir halk oylaması var. Tarafların sözlerine bakıyorsunuz, ortalık toz duman. Hoşgörü kaybolmuş, birbirlerini, ihanetle, darbecilikle, teröristlikle suçluyorlar. Evet diyen de, hayır diyen de kendi açılarından bu ülkenin geleceğinin nasıl şekillenmesi gerektiğine dair kanaat belirtecekler. Kimsenin kimseye bu suçlamaları getirmeye hakkı yoktur. Görüşü, kanaati, tercihi ne olursa olsun bu vatana, bayrağına, milletine sadakatle bağlı herkes bu ülkenin evlatlarıdırlar.



Evet diyenler, neden evet dedikleri hakkında halkı bilgilendirmekten, aydınlatmaktan kaçıyorlar. Varsa, yoksa hayır diyenleri, hainlikle, teröristlikle, darbecilikle suçlamak, yeri geldiğinde gözdağı vermek. Keşke bunlar hiç konuşulmasaydı. İşte onun için keşke Barış Manço’yla Cici Kızlar yarışsaydı diyorum. Barış ve huzur içinde bir kampanya geçirseydik.



Evetçiler çıkıp “Hayır dersem belki demek, belki dersem evet anla” diye Cici Kızların şarkısını çalıp salınsaydı caddelerde. Buna mukabil hayırcılar da “Hayır, Hayır yüzbin kere hayır, inanmıyorum sana” diyen Barış Manço’nun şarkısıyla dolaşsaydılar. Ulaştıkları mekanlarda da neden evet, neden hayır güzel güzel anlatsalardı. Madem son sözü millet söyleyecek, tehdit, baskı, itham, iftira yerine böylesi daha güzel olmaz mıydı?



Liderler, kin, nefret, öfke, itham ve tehdit dilini kullandıkça toplumda geriliyor, kendini bilmez meczuplar çıkabiliyor ortaya. Yazık değil mi bu millete? 



Daha birkaç gün önce Sinop’ta AKP’nin yönetim kurulu üyesi, “Musa bey ne yapacağız hayırcılara” diye soruyor ve ardından da bir şarjör boşaltıyor boşluğa. Utanmadan da medyada paylaşıyor. Görevinden istifa etmiş, bana ne? 


Meral Akşener meydanlarda, Çanakkale’ye gidiyor önceden planlanmış izinli bir toplantı için. Son dakikada toplantı iptal ediliyor, Akşener direnince toplantı salonunun elektrikleri kesiliyor. Kalabalık dağılmıyor, cep telefonlarının aydınlatmasıyla, megafonla hitap ediyor vatandaşlara.


MHP’nin Iğdır eski Milletvekili Sinan Ogan bir üniversitenin salonunda konuşuyor, neden hayır diyeceklerini anlatıyor. Aniden meczubun biri çıkıyor, saldırıyor Ogan’a. Birileri de kalkıp, “ülkücü başladığı işi yarım bırakmaz” diyebiliyor. Yani kınama yok, geçmiş olsun yok, toplum iyice gerdiriliyor. İşin daha kötüsü yakalanan faili de salıveriliyor


Manisa’mızın adını kara çıkaran adamın biri çıkıyor Soma’da AKP Gençlik kolları toplantısında “Hayır çıkarsa 16 Nisandan sonra iç savaşa hazır olun” diyebiliyor. Alenen iç savaş çığırtkanlığı. İstifası isteniyor ve istifa ediyor ama bana ne? Laf ağızdan çıktı bir kere.


Meydanlarda silahla poz verip “gelecekleri varsa görecekleri de var” diyen ve bunu da sosyal medyada paylaşanlar mı ararsınız? Faili belli olmayan saldırılar mı ararsınız? HAYIR' diyen milliyetçi sendika Kamu-Sen'e bağlı Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş'a silahlı saldırı düzenlendi. 


Domuz bağıyla bağlayıp hunharca cinayet işleyen, sırf kadın haklarını savunuyor diye İslamcı bir kadını kaçırıp katleden, Diyarbakır’a huzur getiren Gaffar Okan cinayetini işlediği söylenen Hizbullahçılar evet deyince teröristlikten sıyırıyor. Ama öbür yanda, HAYIR diyen; bütün darbelere muhatap olmuş demokratlar, hukuk devleti savunucuları, milliyetçiler, hürriyetçiler, liberaller, yeşiller, insan hakları savunucuları hain, darbeci oluyor öyle mi?


İç savaş çağrısı yapanlar, silah sıkıp tehditler savuranlar, kürsü basanlar, toplantı yasaklayanlar, silahlı saldırı düzenleyenler vatansever, tek adam zulmünü yaşamış, 27 Mayısın çilesini çekmiş, gençliğini Yassıada zindanları ve Kayseri cezaevi kapılarında geçirmiş, darbelere sükunetle ve metanetle göğüs germiş 91 yaşındaki anam hayır dediği için hain, darbeci oluyor öyle mi?


Keşke yukarıda saydığım bu haince hareketler hiç olmasaydı. Keşke o kin ve nefret saçan sözler hiç söylenmeseydi. Keşke her iki taraf da centilmence mücadele edip birbirlerine zeytin dalı uzatsaydı. Keşke, huzur, güven, barış ve kardeşlik içinde bir kampanya yürütülse insanlar birbirlerine düşman edilmeseydi.


Keşke meydanlar, Barış Manço’nun ve Cici Kızların şarkılarıyla çınlasaydı.

Kalın sağlıcakla…   

Naci Akın
YORUM EKLE