Koronalı günlerde hayata dair çelişkiler

Dünya öyle bir süreçten geçiyor ki, bugüne kadar yaşanmamış, görülmemiş şeyleri yaşıyoruz.
Koronavirüs salgını Dünya sağlık örgütünce pandemi ilan edildikten sonra, güncel hayatın içindeki toplumsal yaşayış biçiminde öyle etkileşimler yaşıyoruz ki, alışverişe gitme, mağazaya girme, pazardan sebzemizi birer birer seçerek torbaya doldurmaktan tutun da , apartmanın cümle kapısının kolunu tutmak, asansörün düğmesine basma şeklimizi, parmaklarımızı kullanma pozisyonlarımızı bile etkiledi. 
Doğa adeta intikam alıyor, sosyal medyada şehirlere kadar inen geyik, maymun ve hatta kurtlar, domuzlar bomboş şehirlerin bulvarlarında caddelerinde videolardan görüyoruz ki cirit atıyorlar.
Bu pandemi salgını sınıf ayrılıklarını, genç, ihtiyar, çocuk ve hatta kadın erkek cinsiyet ayrımcılığı kavramlarını bile alt üst etmiş durumda.
Zengin, fakir ayrımı, o mezhep bu mezhep, müslüman, müslümen, süslümen, hristiyan , ateist ayrımını da ortadan kaldırmış durumda.
Dünya görüşlerindeki çelişkileri de son yaşadığımız süreçte gördük.
Koronavirüs salgınını günlerce televizyonlarda anlatan profesörlerin  birbirleriyle çelişkiye düştüklerine şahit olduk.
Öyle bir hal aldı ki televizyonlardaki kelli felli profesörler önce maske takılmalıdır, takılmamalıdırı tartıştılar.
Vakalar artmaya başladı, Tv'lerden maskenin nasıl takılacağını göstere göstere bu millete anlattılar.
Virüsün aşısı, ilacı derken, toplum olarak böyle yaşamayı öğrendik.
Hiç ummadığımız ani ölümler, hiç ummadığımız insanların testlerinin pozitif çıkması , olumsuz ve acı şeyler yaşandıkça virüsün vahametini anca anca kavrayabildik.
Özgürlükleri savunanlar, özgürlükleri savunanlar gibi yaşamayanlar veya bu tür olguları pek umursamayanlar da korona günlerinde mutasyona uğradı.
Özgürlükleri savunan, belli elit kesim, kendilerini evlerine kapattı, alınan tüm tedbirleri ve kendilerince oluşturdukları izalosyonun içinde karşıdan bakınca özgürlüklerini kısıtladılar.
Daha umursamaz insanlar yani hayatı olağan yaşadığımız süreçte özgürlük, demokrasi, adalet olaylarında hassas olmayan, güce tapan daha duyarsız kesim ise, ilk günlerde cami önlerinden, parklardan, caddelerden bankları toplattılar. Yerlerinden sökülen banklara rağmen kaldırımlara oturdular, bu kez onları sokaklardan topladık. Olmadı ceza uygulamaları başlattık.
Oysa bu zorlamalar onların yaşaması, onların sağlığı içindi.
İnsanlık bu zor süreçte zorlu bir sınav veriyor.
Muhafazakar hayat görüşüyle yaşam süren kesim, Koronavirüs salgınının ülkeye girişinde etkili olan Umreciler gerçeğini anlamakta çok zorlandı.
Devletin aldığı karara rağmen, kapalı cami kapılarını tekmeleyip, içeri girip namaz kılacağım diye din iman üfürenler, "Allah'ın evine virüs mü girer?" diye bile sordular.
Koronavirüs ile konuşup onu tokatladığını, "Türkiye'ye gelmeyecek onu azarladım" diyen bir tarikat başı bile, testi pozitif çıktığı için karantinaya alındı.
Camiler bomboş, hastaneler doldu.
Hayatı sürdürme biçimi içinde, dünya görüşlerinin devlet politikasına yansıtılmasının bu orantının yaşamsal gerçekler üzere tesis edilmesinin önemini çıkardık bu koronalı günlerden.
Fen Liselerini kısıtlayıp, eğitimde çoğunluğun İmam Hatip alt yapısıyla devamı konusunda yapılan hamlelerin bundan 20 yıl önce yapılmış olsa bugünkü gerçeklerle nasıl çelişeceğini de çıkardık.
İmam ve din görevlileri elbette gerekli, ancak bu korona sürecinde tıp fakültelerinden çıkan hekimler, sağlık çalışanlarıyla bu sürecin mücadelesinin sürdürülebildiğini de herkes anladı.
Camiler boşken, Diyanete ayrılan bütçe ile Eğitim ve Sağlığa ayrılan bütçenin çelişkisini de yine bu koronalı günler bize gösterdi.
Özgürlükleri savunanlar evlerinde esarette, camiler boş, namazı herkes evinde eda ediyor. Din elden gitmedi ve dünya varoldukça da gitmeyecek. 1400 yıldır bitmeyen bir inancın, bugünden sonra elden gidecekmiş gibi devlet korumasına alınmasının ne kadar önemsiz olduğunu da virüslü geçen günlerde anlamış olduk.
Kısaca koronavirüs salgını pençesini gevşetse bile bundan sonra yaşamsal biçimimizi hep etkileyecek.
Önemli olan, yaşamsal gerçekler, dünyevi işler ile din iman işlerini orantılı yaşamak, ülkeyi bu orantıya göre tesis etmek aklımızdan çıkmaması gereken gerçekler olacak.
Camilerden ezan okunuyor, camilerden selalar veriliyor, her yatsı vakti dualar ediliyor. Namazlarını kılan kılıyor. Allah kabul etsin.
Hep birlikte dua edelim de camilerden kan anonsları, virüs anonsları günde 5 vakit yapılmasın.
Eskiler demişler ya" herkes yerinde sağolsun" 
Virüs gerçeği hayata bakış açımızı, bugüne kadar olmazsa olmaz denilenleri bile nasıl da " olabilir" dedirtti farkında mısınız?
Mustafa Temiz

YORUM EKLE