Memleket Hikayeleri-Türk Beklenendir

 Bugünkü internet sitelerinde şöyle bir haber var:
"Komşu ülkenin toprağını çaldı. Letonyalı bir adam eskawatörle girdiği sınırda, Estonya toprağını kazıp Letonya tarafına attı"

Bu matrak haberi, yazıya giriş yapayım dedim.

Ankara'da Iğdırlı Âzeri bir komşumuz kadından dinlediğim hikâyeyle tıpatıp aynı. 
-Çocuktuk, inek güderdik. Her gün tel örgünün altından girer, Rus ve Ermeni toprağını eteğimize doldurup doldurup kendi tarafımıza Türkiye'ye döker, kendi toprağımızı çoğaltır toprak kazanırdık. Şimdi aklıma gelince o günkü hâlime bir güler, bir kıvanırım...

Toprak kazanmanın, metre küple değil metre kareyle, ya da gönüllere girmekle olduğunun farkındalar ya da değiller, bu insanlarda aslında tam bir milliyeçilik ruhu var ama; bu tür bencil bir milliyetçilik etrafına her an ateş sıçratacak türden bir milliyetçilik olabilir. Her an itfaiyenin hazır tutulması gerekir..

Bu ruhun sahibi, ülkesi için tam bir hazır asker ve fedaidir. Ancak  kontrolsüz bırakıldığında hesap dışı yangınlara sebebiyet verebilir.

İşte bu "biz ve diğerleri", sonra "ben ve ötekiler" duygusu dünyayı insanlara zindan etmiştir.

Bilhassa Hristiyan Batı, dünyayı ganimet, insanı amelesi-kölesi olarak görmüştür. Dünyayı vatan ve huzur diyarı görmek yerine, maden deposu ve köle pazarı olarak görmüştür. Doğanın sünnetullaha uygun yapısını bozmuş, doğal felâketlerin hazırlayıcısı olmuştur. İnsanlık tarihini bir trajediye çevirmiştir. Afrika'daki açlara, orta doğudaki ateş cehennemine bakınca bu günkü dünyanın hâli budur.

Meselâ islâmi fetihler yağmacı bir istilâ hareketi olmamış, gittiği yerlere ilây-ı kelimetullah düsturuyla gitmiş ve âdalet, vicdan, merhamet, insanı önceleyen bir himaye fütühatıyla hareket etmiştir. Kanayan bir yara değil, ağlayan iki göz olmuştur.

Garodi'nin şu sözü kapitalist batıyı  ne kadar net tanımlar:
"Dünyada gidilecek bütün yollar tükense bile, onlar dünyanın en hızlı arabasını yaparlar ve insanları sersemleterek onlara yine bu hızlı arabayı satarlar.

Demek istediğim şu: rabbenâ hep bana dünyası yaşanmaz bir dünyadır. Dünyayı bu hâle döndürenlere karşı da düzenleyici bir hâkim ve hakem güç olmalıdır. 

Biz Türkler tarihte buyduk; yine bunun için güçlü olmalıyız, var olmalıyız. Bosna dağlarında kimsesiz bir ihtiyar kadına yardım paketi götüren Türk subaylarını görünce:
-Türk müsünüz.?
-Evet.
-Geleceğinizi biliyordum.. !
 Diyen o yaşlı kimsesiz kadının  beklediği gibi ve göz yaşlarıyla sulanan hasret  gibi;
TÜRK BEKLENENDİR.
25 Aralık 2018
İhsan Temel
YORUM EKLE