Mis Kokulu Suriyeli, Pis Kokulu Türkler

Geçtiğimiz Cuma günü Konya Tahir Büyükkörükçü Camisinde yaşanan olaya ait haber ve video görüntülerinin bir çok kişi tarafından ilgi ve şaşkınlıkla takip edildi.
Hoca efendinin anlattığı hikayenin şaşkınlık yaratmaması söz konusu olamaz.
Hoca efendi vaazında arkadaşlarından duyduğunu iddia ettiği olayda;
“Hatay depreminden sonra oradaki hoca kardeşlerimiz şöyle anlatıyorlar:
3-5 hafta geçti, cenazeleri yıkıyoruz, cenazeler kokmaya başladı. İçlerinden bir tanesi mis gibi kokuyor.  
Araştırdık, Suriyeli bir kardeşimizmiş" demektedir.
Hoca efendinin doğruluğu meçhul bu olaydan çıkarmamızı beklediği gereken ders, geçici statüdeki koruma amaçlı Suriyeli sığınmacılar ne kadar muhterem ve Allah tarafından sevilen kullar oldukları mıdır bilmem ama aynı yerlerdeki diğer cesetlerin Türklere aıt olacağından hareketle biraz ağır olacak ama leş olduğu iddiasıdır.
Kısaca ifade etmek gerekirse Türklerin cesetleri doğal olarak ağır kokarken Suriyelinin cesedi Allah nezdinde yüksek mertebeli olduğu için 1 ay sonra bile mis gibi kokuyormuş.
İmam efendinin yaptığı düpedüz Suriyeli yüceltilirken aziz milletimize hakaret mahiyetindedir, kabul edilmesi bir tarafa hoş görülmesi dahi düşünülemez.
Yüce dinimize göre depremde ölen iman sahipleri şehittir.
Milletin memurunun millete hakaret etmesi kabul edilemez.
Muhakkak bu uydurma hikaye nedeniyle kendisine gereken ceza verilmelidir.

Türkiye her geçen gün kötü etkilerine maruz kaldığı kronikleşen bir sığınmacı olayı ile karşı karşıyadır. 
En son yapılan AB açıklaması tam anlamıyla skandal hüviyetindedir.
AB ve ülkemiz arasında yapılan geriye iade anlaşması kapsamında Türkiye’ye ödenen kişi başı 5 milyon avroya yakın desteğin varlığı, bu işin çözümüne kafa yoranlar arasında şaşkınlıkla karşılanmıştır.
Olaya nereden bakarsak bakalım ortaya çıkan bu durum ahlaken ve devlet onuru acısından korkunç bir durumdur.
Kaçak Suriye vatandaşlarının Türkiye’de koruma amaçlı geçici olarak bulunabilmesi için AB başta olmak üzere bir çok kaynaktan para alındığı kamuoyumuz tarafından bilinse bile meblağın tahminlerin üzerinde olabileceği değerlendirilmektedir.
Suriyeli sığınmacı sorunun çözümü ve gelenlerin geri gönderilmesinde hükümet tarafından ayak sürümenin birden fazla sebebi vardır.
Her ne kadar sayıları tarafsız gözlemciler tarafından hükümet açıklamasının bir kaç kat üzerinde olduğu tahmin edilen kaçakların büyük bölümünü çocuk ve kadınlar oluşturmaktaysa da bu şahıslar kalifiye olmayan iş gücü olarak çok düşük maliyetlerle kullanılmaktadır. 

Yeni zengin Erdoğan taraftarları bu durumun değişmemesi için adeta hükümeti baskı altına almaktadırlar. 
Söz konu iş adamları dinimizin “Ensar-Muhacir” ilşkisini istismar ederek onların ülkemiz de tutulması gerektiğini söylemektedirler.
Hiç bir vergi ve prim ödemeden çalıştırabildikleri yabancılar sayesinde servetlerine servet katmaktalar.
Onlar için Türkiye’nin yakın gelecekte sosyal, ekonomik ve güvenlik hatta milli BEKA acısından ne büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacağının hiç bir önemi yoktur.
Erdoğan, Hükümetinin devamının, onlarsa servetlerini kolay yoldan büyütmenin peşindedirler.
Dışardan gelen milyarlarca tutarındaki yardıma rağmen belirli bir bölgemizde ve kamplarda tutulması en akla uygun çözüm olmasına rağmen kaçakların sosyal ve ekonomik hareketin nispeten fazla olduğu şehirlerimizin tamamında bulunmasına göz yumulmasının en belirgin nedeni iş gücü üzerinden kolay yoldan zenginleşme hevesidir.
Sığınmacılar için masrafların büyük kısmı hazinemizden yapılırken gelen yardımlar karar mercilerinde olanların  haksız zenginleşmesinde kullanılmaktadır.
Içişleri bakanın açıkladığı Ülkelerine dönen sığınmacıların sayısı Türkiye’de doğan bebeklerin sayısından daha azdır.
Yapılan çeşitli tahminlere göre şartlar değişmezse ülke nüfusumuzun yüzde onuna ulaşacağı  tahmin edilmektedir.

Neredeyse hiçbir kurala tabi olmadan vatandaş olarak kolayca oy kullanma hakkına sahip olan sonradan olma yurttaşlarımızın yüzde yüz olarak Erdoğan ve AKP’ye oy vereceği gerçeğini de akıldan çıkarmamalıyız.
Hayat tarzı farklılığı gibi muhtemel bir çok sorunun dışında Suriyeli gettolaşmasının ne kadar büyük bir güvenlik zafiyetinin olabileceği de unutulmamladır.
Yakın gelecekte bol miktarda Suriyeli çetelerin mafyaların olması kaçınılmazdır.
Bir ülke olarak Turkiye'yi bırakın bu kadar büyük bir sığınmacıyı onlarca ülkenin sığdırması mümkün  değildir. Türkiye’yi bu büyük  tehlikeden kurtarmak için bir an önce harekete geçme zorunluluğu vardır.

03 Ekim 2023

Ahmet Orhan

OKURLARIMIZA ÖNEMLİ NOT

Ahmet Orhan'ın işbu yazısı yayınlandıktan kısa bir süre sonra Diyanet İşleri Başkanlığı, Konya’da görev yapan personel Hoca efendinin sosyal medyaya yansıyan ifadelerine ilişkin inceleme başlattı.

YORUM EKLE