Muhalefet Nerede?

Artık hayatımızı sürdürebilme açısından içine düştüğümüz kötü durumu tanımlayacak sözcük bulmakta zorlanıyorum.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından başlayan zam yağmuru, tıpkı Libya gibi bir çöl ülkesinde binlerce kişinin ölümüne neden olan “Daniel Kasırgası”nın etkisini dahi aşacak şiddette devam ediyor.

Daha üç ay önce makul sayılabilecek fiyata satın alabildiğimiz milli içeceğimiz çayın kg’ı 200 liraya dayanmış durumda.

Pirinç, milli yemeğimiz kuru fasulye hazretlerinin fiyatını ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Çiftçinin buğdayı 5000 lira/ton satılmışken ekmeğin fiyatını 7,5 lira olmasına ne sizin aklınız ne de benim aklım bir türlü ermiyor.

Kalite teneke tulum 300’e satılırken, deri tulumu bana hiç sormayın. Son zamanlarda ben izine rastlayamadım.

Etin kırmızısını, beyazını merak ediyorsanız malum onlarda da durum çok vahimden öteye büyük tehlike var.

Bir yılda yem fiyatları 3 kat artmış olmasına rağmen çiftlik sütünün satışından üreticinin eline geçen ise yalnızca %35 artmış.

19-20 milyon seviyesinde olan büyük baş hayvan varlığımız her yıl milyon seviyesinde azalarak 15 milyona kadar gerilemiş durumda…

Vallahi ben söylemiyorum ABD Tarım Bakanlığının rakamları!

Demem o ki ithalata dayalı yüksek fiyata et almak zorunda kalacağız.

İlkokula yeni başlayan bir çocuğun masrafı daha ilk günden 5000 lirayı geçmekte.

Sıcak yaz günleri süratle geçiyor kış kapıya dayandı.

Erdoğan’ın hediyesi yaklaşık 25 liralık doğal gaz desteğinin de sonuna geliyoruz.

Birkaç binlik faturalara hazırlanın ya da giysi üstüne, yorgan, battaniye yaşamaya hazırlanın.

Ödemek zorunda kalacağımız su ve elektrik faturalarını da bu minval üzerine siz tahmin edin.

Çerçevesini çizdiğim bu tablonun içinde ilgi alanınıza göre siz diğerlerini doldurun.

Bu açıdan bir cümle daha ilave etmek isterim.

Oldu oldu gözlerim doldu.

Mazotun litre fiyatı 40 lirayı buldu!

Akaryakıtta tıpkı menkul kıymet borsasında olduğu gibi bir eşik(!) daha aşıldı.

Mazotta ilk hedef 50 lira!

Valla zam rekorları aşmakla bitmez.

Erdoğan geldiğinde paramızdan 6 sıfır atmıştı.

Kendisini tebrik etmek lazım 21 senede 2 sıfırı yerine koymayı başardı.

Öyle değil mi ama 1.5 liralık dolar 30’a dayandı say.

Şurada 100’e ne kaldı ha gayret.

Ekonomi yönetimi sadece rakamlara odaklanmış olarak enflasyonla mücadele ettiğini zannediyor.

İnsanı yok sayan hiçbir yöntem saygıdeğer olamaz.

Zenginin ve fakirin aynı oranda vergi verdiği bir ülkede adaletten bahsetmek vicdansızlıktır.

Trilyona yaklaşan KKMH’den kaynaklı faiz yükünü makul seviyelerde tutabilmek için dövizi baskılamak sürdürülebilir bir durum değildir.

Onun için Kur Korumalı Mevduat Hesaplarından sonra dövizde geciktirilmiş yükselişlerin şok halinde gelmesi kaçınılmazdır.

Verdiğim rakamlar bugün için size abartılı gelse de 31 Mart 2024 sonrasında belki yazdıklarımı hatırlarsanız bana hak vereceğinize eminim.

Hangi birini sayayım;

Bir taraftan iklim değişikliğine dayalı doğal afetler, bir taraftan sadece seçim kazanmaya ve yandaş zenginleştirmeye dayalı yönetim anlayışı, güzel ülkemizin geleceğindeki bilinmezleri arttırmış durumdadır.

Litresi 40 liradan mazotla tarlayı ekime hazırlamanın maliyeti birim başına 1000 lirayı bulduğu bir ortamda 5000 liralık buğday üretmeye çiftçiyi ikna etmek olası değildir.

Bu maliyet sadece akaryakıt maliyetidir.

Tarımsal girdi fiyatlarının %100 arttığı vasatta tane mısıra verilen %5 zam ise tam anlamıyla felakettir.

Mısır şurubundan üretilen içeceklerde zamlar birkaç ay içinde %100 artmışken, mısır üreticisine bu zammı vermek Allah’tan reva mı?

Neyse tabloyu uzatmayayım.

Zaten tüm bunlar sizin de yaşadığınız şeyler.

Gelelim esas meramıma.

Türkiye’de milyonlar bir kuruş zam almadan bu ağır durumun pençesinde inim inim inlerken, halkın sözcüsü olmakla görevli muhalefet nerede?

Yahu kardeşim vatandaşa kredi kartı üzerinden birkaç ay rahatlamayı bile çok gören ekonomi yönetimini hedef tahtası haline getirmeniz gerekmez mi?

Kredili Mevduat Hesabı ve Kredi Kartı faizleri %3’ü aşmışken bu suskunluğunuzla kime ne mesaj vermektesiniz?

Ne gönlünü, ne de oyunu alamadığınız vatandaşa “beter olun” mesajını mı vermek istiyorsunuz?

Yoksa siz de hükümet gibi “Londra tefecilerine”(ifade Erdoğan’a aittir) şirin görünme peşinde misiniz?

Tamam, anladık harman yerinde dirgen yediniz, can havliyle 6 sonra olacak yerel seçimlere hazırlanıyor, aday belirlemeye çalışıyorsunuz.

İyi de vatandaşın sorunlarını önceleyen siyaset anlayışı yerine “ne kadar belediye kazanırım”a odaklanırsanız hezimet kaçınılmazdır.

Testi kırılmadan benden söylemesi.

Vatandaşa ulaşmanın yolunu bulup, onların gür sesi olacağınıza Kürşat Zorlu’nun ve Faik Öztrak’ın ilkokul müsamere çocuğu edasında okuduğu basın açıklamalarının etkili olacağını bekliyorsanız, hiç beklemeyin bu düşünce tam anlamıyla ham hayaldir.

Çıkın Ankara’dan, girin halkımızın arasına, varsın onlar öfkesini hükümet yerine sizden çıkarsın.

Sizi taşlasın.

Sözleriyle haşlasınlar sizi.

Kucaklaşın milletimizin müşkül durumundaki bireyleriyle.

En azından onlarla aynı havayı teneffüs etmiş olursunuz.

Hatırlayın rahmetli Demirel’in mahkûmiyet günlerinden sonra ve Erdal İnönü’nün “demir çarık, demir asa” Anadolu’da halkı nasıl arkasına almayı başardığını, güçlü Özal’ı nasıl devirdiklerini hatırlayın.

Yaşınız müsait değilse büyüklerinize sorun, arşivlerden okuyun.

Çıkın halkın huzuruna!

Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu çaresizlikte demokrasi adına başarmanın başka yolu yoktur!

13 Eylül 2023

Ahmet Orhan

YORUM EKLE