Paran kadar konuş Selami Selçuk!

Demirci belediye başkanı Selami Selçuk iktidar yanlısı televizyonlara çıkmaya devam ediyor. İşin başında söyleyeyim de hemen anlayın, bu seyrettiğiniz yok tanıtımlar, yok canlı yayınlar bedava değil parayla. Yani başkan har vurup harman savurmaya devam ediyor. Demircililerin parasıyla TV’ye çıkıyor, üstelik bizim paramızla, bize yani Demircililere TV’de de doğruları söylemiyor, doğru olan insanları da fırsattan istifade itibarsızlaştırıyor. Oysa başkanın hakaret ettiği siyasiler ve gazeteci doğru iş yapan adamlar, kanunla hukukla barışık olanlar.

EGE TV’de geçenlerde canlı yayın sırasında Kaçak Kent Meydanı Ucube sözde projesinden bahseden Selçuk, yine Demircililere doğruları söylemedi.

Programın formatı başlı başına facia. Program yapımcısı ve sunucusu Nurgül Yılmaz, Demirci’deki konulara hâkim değil, önüne yazmışlar vermişler o soruyor, süre dolsun, program bitsin, hemen gitsin, kâfi onun için.

Kamuoyunu bilgilendirmek, Demircililere doğru bilgileri sunmak için gayreti yok. Programda adı geçenler için cevap hakkı da verilmiyor. Bu nasıl televizyon yayıncılığıysa üstelik  canlı yayın olmasına rağmen. Bu nasıl objektif gazetecilik ise bu da ayrı bir konu.

Başkan Selçuk, programda milletin gözü önünde gerçekleşen mahkeme sürecini bile işine gelmediği için itibarsızlaştırıyor.

Manisa’dan hâkim gelmiş, bilirkişiler gelmiş, devletin yargı kurumu iş başında, o ise hala kifayetsiz, aciz cümlelerle yalan rüzgârı estiriyor.

Sunucu Nurgül Yılmaz, ucu yuvarlak sorularla konulardan bi haber vaziyette. Selçuk’un estirdiği yalan rüzgârının nefes aralarını sorularıyla adeta üfleyerek devam ettiriyor.

Başkan Selçuk, İYİ Parti ve CHP Demirci ilçe başkanlarını,  mahkeme heyetinin o ucube projeyi keşife geldikleri zaman  yargı kafilesine  refakat etmelerini veya memleketin işini takip etmelerini başkanları “ kasap kedisi” ne benzeterek, kaba saba bir ifadeyle kendine yakışır şekliyle hem belediyenin sitesindeki haberde hem de adı geçen TV canlı yayınında da tekrar ediyor.

Programda ne dediğini bilmeyen, Demirci gibi bir şehrin belediye başkanIığına yakışmadığını yine tescil eden Selçuk’un, fiziki engelli dediği de benim. Başkan vallahi bakın ilk kez doğru bir ifade kullanıyor, zira benim sağlık kurulu raporunda da böyle yazıyor. Bir defa ben engeliyle barışık adamımdır, bunu herkes bilir. Selami Selçuk bu kaçak, hukuksuz, kanunsuz, yargı kararıyla yok hükmündeki sözde proje ile benim engelli oluşumu bir araya getirip, gerekçe ve mazeret bulamayınca bunu ifade ederek, aslında beceriksiz başkan, işbilmez, kanunsuz, hukuk kararlarını tanımaz, İçişleri bakanı Süleyman Soylu’nun yargılanmasını onayladığı belediye reisi sıfatlarının yanına acizlik kavramını da ekliyor. Burada mesele ayak değil kafa, kafa Sayın Selçuk. O senin tekzip edemediğin, yalan diyemediğin, mahkemeye veremediğin haberler kafayla, bilgiyle yapılıyor, tıp diliyle polio sekeli denilen ayaklarla yapılmıyor, bunu hala anlamıyor musun?

Kendine güveniyorsan tüm kurmaylarını topla gel, bir TV programı da beraber yapalım. Nurgül Yılmaz da moderatör olsun. Bahaneyle soran sorgulayan gazetecilik örneği de vereyim kendisine. Canlı yayında söz hakkı doğanlara nasıl konuşma hakkı verilir göstereyim de objektif gazetecilik görsün. Söz hakkı doğanlar kendisine ulaşınca  “ video çek gönder” deyip, sonra hastalık bahaneleriyle geri vites yapmamayı da öğreteyim. Gazetecinin mazereti olmaz, hastalık bahane edilmez. Ortada söz hakkı var ise ve gazeteci, gazeteci ise kul hakkı sayar, yerine getirir, gereğini yapar. Adama video çektirip “kendi sosyal medyanızdan yayınlayın” diye akıl vermez. Gelsin Nurgül Yılmaz bilmediği memleketin sorunlarını, eline tutuşturulmuş kâğıttan okuyup soru soracağına, konulara hâkim yerel gazeteciyle başkanı programda bir araya getirsin. Hodri meydan.

Ben 3 dk. Konuşayım, sen 15 dk. cevap ver. Sayın Başkan, var mısın? Seni akılla, kanunla yere sererim yere, mahkeme kararları ve hakkında açılmış soruşturmalardan üstüne konfeti yağmuru yağdırırım haberin olsun.

Parayla TV getirtip, yandaş medyayı besleyerek konuşabiliyorsun. Bilgiyle, beceriyle, işle, icraatlarınla değil. Sözün bittiği yerde, engelliyle güya dar kelime dağarcığınla dalga geçiyor, sandıktan çıkmış seçilmiş insanlara da hakaret ediyorsun.

Yani paran kadar konuşuyorsun Sayın Başkan. Paranla konuştuğun içinde karşındaki sunucu müdahale edemiyor, “söz hakkı doğdu, ararsanız hakkınızı kullandırırız” da diyemiyor.

Daha önce aynı konuda yapılmış haberlerin yalanlanmasına zemin hazırlıyor, gazeteci meslektaşının emeğini hiç ettiriyor. "Sayın başkan peki 2 yıldır yayınlanan haberlere yalanlama yaptınız mı ?, gazeteci hakkında suç duyurusnda bulunabildiniz mi? Gazeteciyi mahkemeye verebildiniz mi?, tekzip kararı, erişim yasağı getirttiniz mi ?" diye de soramıyor. Sorsa bir gazetecinin hakkına ve mesleki itibarına da sahip çıkmış olacak. Soramıyor ki, eline verilen kağıttaki sorularda  bunlar yazmıyor ki... Para karşılığı yapılan bir programın böyle soru formatı mı olur? İşte bunun için paran kadar konuş Selami Selçuk diyemiyorum, zira bu paralar Demircililerin parası, sadece vicdanlı ve doğru konuş diyorum.

Aldığın kararlarla, yaptığın işlerle çok zarar verdin bu ilçeye çok.

Şimdi değil her gün TV’de konuşmak bile seni günü geldiğinde kurtaramayacak.

İhsan Temel’i seçimi kazandığın ilk gün adliyelere, savcılara düşürdün “belediyeden evrakları çalıyor” iftiralarınla. Savcı takipsizlik verdi. Senin giderayak adama iftira attığın adeta belgelendi. Şikâyetçi bölümünde senin ismin vardı, sakın buna olsun yalan deme emi! Fakat yalan dersen biliyorsun huyumu, belgeyi çakarım. Ama senin dönemin bittiğinde de burnun hiç adliyelerden kurtulamayacak bunu unutma! Bu adalet birgün mutlaka  ama mutlaka işleyecek.

TV’de işine gelmeyen veya ipliğini pazara çıkaranlara hakaret ederek, insanın becerisini yok sayıp, engeliyle dalga geçerek, seçilmiş başkanlara “ kasap kedisi” diyerek tahrik ediyor.

Benim abdesti bozmam için zorluyor aslında, haklıyken haksız duruma geleyim diye kendisine hakaret etmemi bekliyor ama ben bunları yemem. Yani tın…

Ben hukukun tokatıyla, yargının gücüyle ona cevap vereceğim. Ben gazeteciyim halkın ve hukukun yanında yaşamak zorundayım.  Ben akıllı adamım, onun gibi TV programında bile dan dun konuşacak kadar niye kalitemden ödün vereyim ki.

Resmi bayrama gelirken protokol kurallarına rağmen, ceket giymeyi unutup, tören müsamere yönetmeliği yüzünden ilçe Kaymakamının törene bile çıkarmadığı, dönemin ilçe milli eğitim müdürü Ebubekir Ermiş’in dar gelen, düğmeleri iliklenmeyen emanet ceketiyle törendeki selamlamaya çıkabilmiş adamla benim ligim ayrı, klasmanlar tutmuyor ki… Hem kötü söz sahibine yakışır. Öyle değil mi? Gün gelir belki dedikleri kendisine de yapışır. 

Benim yaptığım haberlerin hepsi doğru. Delikanlı isen, mertsen çık bu haberler yalan de, Sayın Selçuk, diyemezsin!

Ey Demircililer!

Selami Selçuk’un Kent Meydanı diye başlanıp, nefes sahası yok edilen, beton doldurulan o ucubeyle ilgili halka hem seçimde, hem TV’lerde söyledikleri ise doğru değildir.BURADAN BUNU BİR KEZ DAHA YAZIYORUM.

Sayın başkan ne diyor TV’de; Her şey yasalmış, bir bardak suda fırtına kopartılıyormuş.

Bir bardak suda fırtına yaratıyorsam haberlerimle çık cevap ver Sayın Başkan. Sorular şunlar;

  1. Seçimden beri niye o ucube yere tek bir çivi bile çakamadın? (MAHKEME KARARLARI YÜZÜNDEN) ama sen bunu doğru ve mertçe çıkıp söyleyemedin. SÖY-LE-YE-MEZ-SİN.
  2. Buranın müteahhiti kim? Bu şeyin proje veya ihale tabelası bugüne kadar neden yoktu? Buraya harcanan para ne kadar?
  3. Bu ucube inşaatta daha inşaat bitmeden 11 tane dükkânı satmak için belediye meclisinden yetki almak için gündeme madde koydurup, benim haberimden sonra bu işten vazgeçtin mi, geçmedin mi? Meclis gündeminin toplanma tebliğinde bu dükkânları satma yetkisi istemen yazmasına rağmen, oturuma geçtiğinde bunu gündemden çıkarttın mı? Çıkartmadın mı?
  4. Cengiz Ergün ile  ilk dönem MHP-AKP kavgası yaptığınızda Ergün, süper bir proje ile geldi niye kabul etmedin? Bu memleketin otoparka ve meydana ihtiyacı yok muydu? Dükkan ne ya..Mithat Başkan daha buraya 30 metre mesafedeki dükkanları satmadı mı? Sen neyin kafasını yaşadın o dönem. MHP'li militanlar dediklerinin yüzüne şimdi nasıl bakabiliyorsun?  Demirci’ye hem zaman, hem bankalardan kredi alıp belediyeyi borca sokarak niye zarar ettirdin? Demirci’nin bu geçen zamanla, elini cebine sokmadan büyükşehirin yapacağı senin güdük siyasetçi kafanla yaptırmadığın proje kaybı bedeli ve bankadan aldığın kredi zararını kim çekecek?

Selami başkan, gerine gerine, ıkınmadan, sıkılmadan ve de takılmadan pişkin pişkin “Bir bardak suda fırtına koparıyorlar” diyor programda. “Biz her işimizi sağlam yaptık” diyerek birde yalan kreması sürüyor yalan dondurmasına.

Senin “sağlam iş yaptık” dediğin yerde kepazelikler skandallar bir bir ortaya çıkmadı mı? diye soruyorum.

Senin “sağlam iş yaptık” dediğin yerde özel şahsa ait parsel işgal edildi mi edilmedi mi? Ben bunların haberini yapınca, belgeleri habere koyunca, belediyede köstebek aradın mı, aramadın mı?

Kamulaştırma yapmadan oraya inşaatı kondurdun mu kondurmadın mı? Suç işledin mi? İşlemedin mi? Daha sonra arkayı mı topladın, minareye kılıf mı diktin işi bir şekilde prosedürüne uydurup hallettin. Ne zaman? İnşaata başlayıp işgali yaptıktan, yaklaşık 2 yıl sonra…

Kamusal alanı ticari alan yapıp meclisten karar alıp Çevre ve Şehircilik bakanlığından resen onay aldın, bankadan 7 trilyon(eski parayla) krediyi borç aldın, inşaata başladın. Büyükşehir bu işi haklı gerekçelerle mahkemeye verdi. Mahkemeyi kazandı. Manisa1. İdare Mahkemesi bu mecliste aldığın kararla, kamusal alanın ticari alan yapılması kararı ve bakanlık onayını iptal etti. İstinaf mahkemesine gittiniz, yüksek mahkemede iptal kararını onadı. Yani mahkemeyi kaybettin başkan kaybettin. Ama sen ne ettin, seçimlere yakın olduğu için, siyasi ikbalin için hem yargı kararlarına uymadın,suç işledin, hem de yine memlekette saçı bitmedik yetimin hakkını hunharca harcayıp, bu hukuksuz yargı kararıyla yok hükmüne gelmiş yere para gömmeye, yandaşlara paraları vermeye devam ettin. Etmedin mi? Yalan mı?

Bu doğru olayı niye yokmuş gibi anlatıyorsun. Hiç mi sıkılmıyorsun, utanmıyorsun başkan?

Demircililere sesleniyorum. Bu olayı başkan çarpıtıyor, size doğruları söylemiyor. Hala anlamadınız mı?

Demirci’ye verdiği zarar nereye vardı?

Bunu sizler sorgulamayacak mısınız?

Susacak mısınız?

Siz sustukça bu yalan rüzgârı devam mı edecek?

Cengiz Ergün dün mahkemeye verdiği kazandığı bu işte bugün ittifak ayağına adeta amiyane tabirle “tükürdüğünü yerden yalayıp” karar çıkarıyor. Mahkeme kararlarını yok sayarak, hukuku çiğneyerek üstelik.

Biri de çıkıp “hayır bu iş hukuksuz, Demircililerin nefes alanına beton yığamazsınız, mahkemeler bile buna müsaade etmemiş, yargı kararı burası kamusal alan diyor” diyerek Büyükşehir meclis kararını yargıya taşıyor.

Mahkeme kuruluyor, bir minibüs adam başlarında yüksek mahkeme hakimiyle birlikte Demirci'ye keşfe geliyor, içlerinde bir tane Profesör, iki tane doçent şehir planlamacısı mimar var, durumu yerinde tespit ediyor. Memleket işlerini takip eden başkanlar refakat ediyor veya işi takip ediyor, gazeteci de haber yapıyor. Sonra kasap kedisi, fiziksel engelli, yok zihinsel engelli ha, hadi ordan, hadi ordan.

Geçen zamanın ve çöpe giden paraların ne günahı var? Bunu da gelen heyet gözden kaçırmamıştır umarım.. Yeterki tırnak kadar tutacak bir yer çıksın karardan, bak o zaman adliyenin merdiven basamaklarının sayısını ne çabuk öğreneceksin.

Demirci'de çarşıda oturacak yer bulamayan, eşiyle dostuyla bir çay içecek meydanı olmadığı halde, bu kepaze ucubeyi ve yılık göçmek üzere olan binayı görenler ve gıkı çıkmayanlar sizlere sesleniyorum.

Manisa ilçeleri içinde kent meydanı olmayan tek ilçede yaşamayı susarak, tepki göstermeyerek aslında hak ediyorsunuz.

Bu kadar mı duyarsız olur insan. Önünüze konan her yemi yiyip, kendinizden geçiyorsunuz.

Ey ahali!

Yahu kendinize gelin.

“Menfaat dünyası bu dünya” lafı doğru dedirtiyorsunuz bana.

Güç budalaları, her dönemin yalakaları, yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanların sayısı mı çoğaldı Demirci’de, ben mi farkında değilim.

İbret alın diye yaşanmış bir olayı aşağıya bırakıyorum. Anlayan anlar zaten.

Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar, öğrenci “Ali” diye cevap verir. Öğretmen bir anda,

“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der.

Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığını şaşıran Ali de sınıfı terk eder.

Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç birinden tek bir ses bile çıkmaz…

Hoca sınıftaki sessizlikle beraber ileri geri yavaş yavaş dolaşmaya başlamış bütün öğrencileri şöyle biraz süzdükten sonra, tabi bu arada herkes göz temasından kaçınıyor, başlamış derse.

Hoca: “Kanunlar ne için vardır?” diye sorar ve ders başlar…

Birçok cevap gelmiş, bir öğrenci düzeni korumak, diğeri toplumda yaşayan bireylerin hak ve hürriyetini sağlamak için, öbürü yaşam haklarını idame ettirmek, bir başkası devlete güveni, o devletin saygın bir vatandaşı olduğunu göstermek için, bir diğeri her yerde hakkını yasalar çerçevesinde arayacağını bilmek ve devletin vatandaşına haklarını nasıl arayacağını göstermek için…

Hoca başka diye tekrar sorunca bir öğrenci de “Adalet için” diye cevap vermiş.

Bu cevabı verene hoca parmağı ile işaret ederek işte aradığım cevap bu dercesine “peki az önce arkadaşınıza adaletsiz davrandım mı?”, herkeste aynı cevap “evet hocam”.

Öğretim görevlisi sınıf kapısını açarak dışarıdaki öğrencisini içeri alır ve teşekkür edip yerine geçebileceğini söyler, herkes bunun bir senaryo, oyun olduğunu anlar.

Fakat hoca son sözlerini söylememiştir henüz;

“Peki, buna hepiniz şahit oldunuz, neden tepki göstermediniz, bir açıklama istemediniz, arkadaşınızın hakkını savunmadınız!

Herkes susar çıt yok. Hoca bakın sevgili arkadaşlar, bu olaydan hepinizin çıkarması gereken bir öğüt var, bunu size 100 saat sınıfta ders versem anlatamazdım der ve son sözlerini söyleyip dersi bitirir.

“Asla bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetin de olmayın, o yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır.”

“Adaletsizliğe şahit olup göz yuman insanlar, haysiyet ve onurlarını kaybetmeye mahkûmdur.”

“Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir.”

Demircili hemşerilerim bilmem anlatabildim mi?

Veya anlayabildiniz mi?

Veya anladığınız halde yine susmaya devam mı edeceksiniz?

Her ne durumda iseniz, tek dileğim Allah müstehakınızı versin!

18 Ocak 2021

Mustafa Temiz

BU PROGRAM NEYİN NESİ DEYİP MERAK EDEN OLURSA DİYE BURAYA LİNKİ BIRAKIYORUM. PROGRAMIN 59. DAKİKASI İLE TOKİ BAŞLIĞI ARASINDA KALAN, BU YAZIMA KONU BÖLÜMÜ İZLEYEBİLİRSİNİZ..

YORUM EKLE
YORUMLAR
Sayın Temiz
Sayın Temiz - 3 yıl Önce

Artık adama ne yaptıysanız sana ve diğer siyasilere sovebilmek için para veriyor..