Ronaldo ve Aslanköy’ün Kadınları

 Son günlerde reklam filmlerine iyi emek ve para harcanıyor, ortaya da kaliteli yapımlar çıkıyor. Reklamın amacı sadece halkı kandırarak pazarladıkları ürün veya hizmetin satışını artırmak değildir elbette. Zaten bu tür reklamlar çıktığında izleyici hemen zaplıyor. Akılda kalan, tüketiciyi etkileyen, toplumsal bir mesaj veren reklamlar ise sonuna kadar izleniyor ve beğeniliyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle çekilen Filli Boya reklamı da büyük ilgi gördü, sosyal medyada yüz binlerce kez tıklanarak alanında bir rekora imza attı.



Son günlerde yeni bir reklam filmi dönüyor ekranlarda. Portekiz Milli Takımı kaptanı ve Real Madrid’in yıldız oyuncusu Christiano Ronaldo “Hayal et” diye başlıyor söze. Sonrasında “Toros yaylalarının eteğinde şirin bir dağ köyünden Ümmiye teyze de hayallerinin peşinden gitti” diye devam ediyor. Bunu der demez, bu köy olsa olsa Aslanköydür demeğe kalmadan ekranda yazıverdi. Film Ronaldo’nun “süpersin Ümmiye teyze” sözleriyle son buluyor. Aslanköy neden mi aklıma geldi? Çünkü Aslanköy’ün kadınları bundan tam 70 yıl önce tüm dünyaya örnek olan bir destan yazmışlardı. Onlar direndiler, başardılar, cesaretleri, azim ve kararlılıkları tüm kadınlara da örnek oldu. Önceki yazılarımda bundan söz etmiş, öykülerini ise ileride anlatacağıma söz vermiştim.

Kısmet bugüneymiş.



Dönem tek adamlık, milli şeflik dönemiydi. Hileli, şaibeli 1946 seçimlerinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş, Hükümet tüm yurtta muhtar seçimlerinin yapılmasına karar vermişti. Vermişti ama Demokratların muhtarlıkları ele geçirebileceği endişesiyle olmadık baskılar uygulanıyor, Kaymakam, Bucak Müdürü ve Jandarma komutanları adeta tek parti iktidarının şubesi gibi hareket ediyorlardı. Köyde ilk defa sandık kurulup muhtar seçilmesi atamayla gelen CHP’li Tahir Şahin’i telaşlandırmıştı. Koltuğunu bırakmamak için devlet görevlilerinin de yardımıyla türlü, çeşitli entrikalara başvuruyordu.



Nihayet 21 Şubat 1947 günü Halkevine sandık kuruldu, ancak ne diğer aday ne de Demokrat Partililer sandık mahalline yanaştırılmıyordu. Adeta mevcut Muhtarın taraftarları dışındakilere oy kullandırılması yasaklanmış, diğer adayın çalışmaları engellenmiş, taraftarları ise hain ilan edilmişti. İtirazlar olur, gürültü kopar, diğer adayın taraftarlarıyla baş edilemeyince seçim ertelenir iki gün sonra biraz daha adil olunarak sandık köy odasına kurulur. Bu arada seçimin ertelenmesi muhtar Tahir Şahin’ın işine gelmiş köyü terk ederek Mersin’de sandık dışı yollarla muhtarlığını muhafaza etmenin yollarını aramaktadır.



Oylar kullanılır, tam sayıma geçileceği esnada bucak müdürü yorulduğunu ve rahatsızlandığını bahane ederek sayımın ertesi güne kalacağını ve sandığın jandarmaya teslim edileceğini söyler. Aslanköylü kadınların direnişi işte o an başlar. 46 seçimlerinden tecrübeli olan kadınlar sandığın üstüne oturarak jandarmaya teslim etmezler, sabaha kadar da başını beklerler. Ertesi günü sandıklar açılır DP’li aday mevcut muhtar Tahir Şahin’i adeta sandığa gömer, fark çok büyüktür(566-54). Ancak tam sonuçlar zapta geçirilecekken eski muhtar Tahir Şahin bir bölük jandarmayla birlikte köye gelir ve İçel Valisi Tevfik Sırrı Gür’ün imzasını taşıyan seçimlerin iptal edildiğine dair yazıyı teslim eder. İşte o anda olaylar yeniden başlar Aslanköylü kadınlar sandığı teslim etmezler ve direniş başlar. Jandarma Yüzbaşısı ateş açtırır ve erata süngü taktırır ama kadınlar yılmazlar, direnişe devam ederler. Sonunda bütün kadınları toplarlar götürürler, hapse atarlar, haklarında dava açılır.



Adalet Bakanı, ilde infial yaratabileceği bahanesiyle davanın Konya ağır ceza mahkemesinde görülmesini sağlar ve kadınlar kucaklarında bebeleriyle beraber Konya hapishanesine nakledilirler. 8 aylık mahpusluğun ardından dava günü gelir çatar.



Aslanköylü kadınları İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin ve Konya’dan DP üyesi onlarca avukat savunur. İçlerinde bazı CHP’li avukatlar da vardır onlar da yapılan adaletsizliğe karşı demokrasi adına savunmaya iştirak ederler. Yurt içinden ve dışından yüze yakın gazeteci duruşmayı izlemeye gelir. Savunma avukatlarına Konya garında olağanüstü bir karşılama ve tezahürat yapılır. İçlerinden Samet Ağaoğlu, Osman Kapani, Muhittin Erener, Refik Şevket İnce gibi birçok avukat 1950 seçimlerinde DP’den milletvekili seçilir, bazıları bakan olur.



Dava konusu, devlet güçlerine mukavemet, toplu isyan kalkışması, seçim güvenliğini ortadan kaldırmak ve benzeri mesnetsiz iddialardan oluşmaktadır. İddianame okunduktan sonra tanıkların dinlenmesine geçilir. Olay tarihinde jandarma birliğinde görevli olan ve daha sonra terhis olan asteğmen halkın anayasal hakkını kullandığını, olaylar Yüzbaşı Sıtkı’nın sebep olduğunu, askere süngü taktırdığını ve gelişi güzel ateş açtırarak halkı tahrik ettiğini söyler. Sonra diğer tanıklar ve sanıklar dinlenir. Sanıkların profili ve savunmaları çok ilginçtir, içlerinde olay tarihinde iki günlük lohusa olan da vardır, sırf seçilen muhtarın akrabası olduğu için tutuklandığını söyler. Bir diğeri biz Fransız işgalinde de direndik, köyümüzü teslim etmedik ama o gün bile bize ateş açılmadı der.
En ilginç savunma ise sanık Elif Bozdoğan’a aittir. Elif Bozdoğan ayağa kalkar, bebeğini koltuğunun altına alır, bacaklarını iki yana açar ve zor bir soru sorar "Hakim bey, rey demek ırz demektir. Soruyorum sana, cevap ver, ırzımızı mı teslim edek, oyumuzu mu teslim edek?" Sonra parmağıyla boğazını gösterip "darağacına kadar yolu var" diyerek meydan okur. 



İkinci günün sonunda mahkeme kararını verir, kadınlar diğer bütün suçlamalardan beraat ederler, yalnızca resmi makamlara mukavemet suçundan küçük bir ceza verilir yattıkları süre göz önünde bulundurularak tahliye edilirler ve özgürlüklerine kavuşurlar. Adalet yerini bulmuştur. O gün bile böyle cesur bir karar imza atacak tarafsız yargı vardı.



Aslanköy’ün yiğit kadınları gibi bugün de meydanlarda yiğit kadınları görüyoruz. Kınasını yakmış Meral Akşener sallıyor ortalığı. Selin Sayek Böke, siyasetçi olmasa da Piraye Antika hak ve özgürlükler adına, Cumhuriyet adına koşuyorlar. Valiler engelliyor, rektörler engelliyor ama yılmıyorlar. 70 yıl sonra aynı noktaya geri mi dönüyoruz acaba sorusu akla geliyor, ama içiniz rahat olsun tek adamlık devrinin zulmünü yaşamış bu halk, 14 Mayısta tek adam rejimini yıkan demokratların torunları buna müsaade etmez. 
Kalın sağlıcakla…

-

YORUM EKLE