Sadrazamın Üç Zarfı

 Sadrazamın üç zarfı hikâyesini bizim yaştakiler herhalde bilirler. Yeni nesiller ise bilmeyebilir veya duydularsa bile bu hikâyenin siyasi literatürümüze nasıl girdiğini bilmeyebilirler. O yüzden biraz gerilere, 80 öncesi dönemlere giderek hem gençleri aydınlatalım hem de orta yaş ve üstündekilerin de hafızalarını tazeleyelim.



1977 seçimleri gelmiş çatmıştı. Gidişattan memnun olmayan Türk halkı umut arıyordu. Kıbrıs Barış Harekatının sağladığı prestij, düzgün konuşması ve diksiyonu, halka hoş gelecek aşırı vaatleriyle rahmetli Ecevit iyi bir rüzgar yakalamıştı. Dağa taşa adı yazılıyor, ülkede bir Karaoğlan Efsanesi dilden dile dolaşıyordu. Sonuçta Ecevit’in CHP’si çok partili siyasi hayata geçişimizde bu yana aldığı en yüksek oy oranını yakaladı.



CHP %41 ile birinci parti, Demirel’in AP’si ise %36 ile ikinci parti olmuştu. Bu CHP’nin ilk ve son seçim zaferiydi, ancak çıkardığı milletvekili sayısı tek başına hükümet kurmaya yetmiyordu. Hükümeti kurdu ancak meclisten güvenoyu alamayarak düşürüldü. Bunun üzerine Başbakanlık görevi Demirel’e verildi ve o da ikinci MC hükümetini kurdu. Ancak çok kritik bir denge vardı, Aralık ayındaki mahalli seçimlerde Ecevit İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyükşehirleri de alınca elini iyice güçlendirdi. Adalet Partisinden 10 milletvekilini bakanlık vaadiyle ayartarak safına kattı buna bir de bağımsız eklenince, siyasi tarihimize Güneş Motel Hükümeti diye geçen Hükümet kuruldu. Ecevit 11 milletvekilinden onuna bakanlık vererek bana göre siyasi ahlaka sığmayan bir hükümet modeli ortaya çıkardı.
Ehil olmayan ellerde ekonomi hızla dibe vurmaya başladı, döviz darboğazı had safhaya çıktı, Merkez Bankası rezervleri yurt dışı temsilciliklerde çalışanların maaşlarına bile yetmiyordu. Benzin, mazot, tüp gaz, sigara, margarin gibi temel ihtiyaç maddeleri adeta yok olmuştu.



Piyasalarda ikili fiyatlar oluşmuş, karaborsa hortlamıştı. Merkez bankası kurlarıyla, Tahtakale piyasasındaki kaçak döviz işlemleri arasında adeta uçurumlar oluştu. Enerji Bakanı Deniz Baykal Akdeniz’de seyreden tankerleri İzmit’e yönlendiriyor, anlaşma fiyatlarının 2 misli fiyatla petrol bulmaya çalışıyordu. Memnuniyetsizlik had safhaya ulaştı, halk burnundan soluyordu, yoksul halkın günleri kuyruklarda geçiyordu.

 
Muhalefetin eleştirileri karşısında ise Ecevit “enkaz devraldık” diyerek kusuru kendinden önceki hükümetlere yıkmaya çabalıyordu. Muhalefet ise “enkaz değil, on kaz devraldınız” diyerek karşılık veriyordu. İşte o günlerde Ecevit’in bu tavrı üzerine gazeteciler ana muhalefet lideri Demirel’e soru yöneltirler. Demirel ise gazetecilere sadrazamın üç zarfı hikayesini anlatır. Hikâyeyi anlatacağım elbette ama önce bugün bu nereden aklına geldi diyebilecek olanlara cevap vereyim.



Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek TGRT Televizyonunda katıldığı bir programda “Eğer bugün emekliler düşük maaş alıyorlarsa bunun sorumlusu Demirel’dir” buyurmuş. El insaf! 15 yıldır bu ülkeyi tek başınıza yönetiyorsunuz, parlamento desteği arkanızda niye çözmüyorsunuz.



1991 seçimlerine gidilirken çalışanlar “mezarda emeklilik mi olur” diye soruyordu. Demirel de emeklilik yaşını düşüreceğini vaat etti, seçimi kazandı ve vaadini yerine getirdi. O zaman kimse çıkıp da itiraz etmedi, Emekli Sandığı, Bağ -Kur ve SSK kaynakları yeterliydi. Siz 15 senedir ne yaptınız? Bu kurumları lav edip SGK’yı kurdunuz varlıklarını satıp savdınız, fonlarını yönetemediniz, tahsilât yapamıyor ikide bir de af çıkarıyorsunuz, kaynakları heba ediyorsunuz, milyonlarca emekliye de yoksulluk sınırı altında maaş veriyorsunuz. Sonra da sıkılmadan 26 yıl önce çıkardığı kanundan dolayı Demirel’e kusur buluyorsunuz. Demirel bugün hayatta değil size cevap veremez, ama onun anlattığı üç zarf hikâyesini ben size anlatayım.



Geçmiş zamanlarda işler iyi gitmeyip, halk burnundan solumaya başlayınca fatura sadrazamlara kesilirmiş. Padişaha kesilecek hali yok ya! Bir gün gene böyle bir durumda Padişah sadrazamı azletmiş yerine de daha genç bir sadrazam atamış. Devir teslimde eski sadrazam yerine gelene üç tane zarf bırakmış ve demiş ki; “başın sıkıştığında bu zarfları sırasıyla aç”. Yeni sadrazam önce umursamamış zarfları sümen altına koymuş. Önceleri işler iyi giderken birden çıkmaza girmeye başlamış. Birden zarflar aklına gelmiş, hemen ilkini açmış. Zarfın içindeki pusulada “olur olmaz vaatlerde bulun, halkı teskin et” yazıyormuş. Aynısını yapmış, bakmış ki halk yatıştı çatlak sesler azaldı.



Bir süre sonra vaatlerin boş olduğu anlaşılınca halk gene kazan kaldırmaya başlamış. Çaresiz sadrazam ikinci zarfı da açmış. Onda da “kendinden öncekileri suçla, bu durumun kendinden kaynaklanmadığına halkı ikna et” yazıyormuş. Sadrazam aynısını yapmış biraz zorlansa da halkı ikna etmeyi başarmış.



Ancak bu da çare olmamış, bir zaman sonra işler gene düzelmeyince halk iyice gerilmiş, sarayın kapısına kadar dayanmış. Bu sefer işin ciddi olduğunu anlayan sadrazam derhal sümenin altındaki üçüncü zarfı açmış. Üçüncü zarfta ne yazıyormuş acaba tahmin edebildiniz mi? Zihninizi fazla yormayın ben söyleyeyim:
“Üç zarf da sen hazırla”
Kalın sağlıcakla… 
Naci Akın

- - - -

YORUM EKLE
YORUMLAR
ahmet öksüz
ahmet öksüz - 7 yıl Önce

tabi başkalarını suçluyorlr eger sattıkları devlet kurumlarının hesanını veremezler yazıklar osun allh sorsun hesabı

Aziz Özbey
Aziz Özbey - 7 yıl Önce

Naciciğim, Bunlar reisleri ile bu iş yürütemiyorlar ancak eskileri kötülemekle milleti kandırıyorlar.Galiba üçüncü zarfı hazırlıyorlar...
Bayramınız şimdiden mübarek olsun

Ali ulvi mutlu
Ali ulvi mutlu - 6 yıl Önce

sadrazam doğrusunu yapmış.