Kültür Politikaları Bağlamında İnönü Dönemi ( 1938-1950) / Doç. Dr. Rasih Erkul Yazdı...

M. Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, kendi kadrosunu oluşturarak Türkiye’nin siyasi ve kültürel hayatına şekil vermeğe başlar. Özellikle kültürel hayattaki uygulamalar, Atatürk dönemi uygulamalarına göre farklılık gösterir.

Kültür Politikaları Bağlamında İnönü Dönemi ( 1938-1950) /  Doç. Dr. Rasih Erkul Yazdı...

M. Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, kendi kadrosunu oluşturarak Türkiye’nin siyasi ve kültürel hayatına şekil vermeğe başlar. Özellikle kültürel hayattaki uygulamalar, Atatürk dönemi uygulamalarına göre farklılık gösterir. Esasen Cumhuriyet dönemi kültür politikalarının kültür ve medeniyet ile ilgili tartışmalar çerçevesinde yürütüldüğü söylenebilir. Üzerinde tam olarak bir uzlaşma sağlanamayan kavramlardan olan kültür ve medeniyet ile ilgili tartışmalar, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yoğunluk kazanır ve günümüze kadar da devam eder. Milli kültür mü yoksa evrensel kültür mü?

Kültür ve medeniyeti birbirinden ayrı kavramlar olarak düşünenler, milli kültür politikasına daha çok önem verirken, bu kavramların aynı anlama geldiğini savunanlar ise Avrupa kültürlerinin de, mevcut kültüre aktarılmasını isterler. Bu anlayış ve yaklaşımlar içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk, Avrupa kültür ve metotlarından yararlanmanın şart olduğunu ve bunun için Türk aydınlarının bu medeni âlem ile temas etmelerinin ve kültür alışverişi yapmalarının zaruretine işaret eder.

M. Kemal Atatürk, milli bir kültür oluşturma hedefi doğrultusunda bir takım yeniliklere imza atar. Modern ve milli bir kültürel gelişim süreci, bu dönemde ön plana çıkar; millet-devlet ve milli kimlik inşasına dayalı kültür politikasıyla Türk kültürünün modernizasyonu ilke haline getirilir. Türkiye Cumhuriyetinin inşasında milli kültür, bu politikanın temeline oturtulur. Eğitim, dil, tarih, edebiyat, sanat, yayın, iletişim, spor, müzecilik, halk evleri çalışmalarında milli unsurlar, ihmal edilmemeye çalışılır.

M. Kemal Atatürk’ten Sonra

M. Kemal Atatürk dönemi kültür politikasından vazgeçilen İnönü dönemi (1938-1950) aynı zamanda, Atatürk’ün kültür politikalarının da tartışılmaya başlandığı bir süreç olur.1940lı yıllardan itibaren sosyal değişim politikalarının önü kesilirken Atatürk devrinin en belirgin özelliği olan Türkçülük-milliyetçilik, geri plâna itilir, milli kültürden vazgeçilip dünya insanı profili yaratılmaya çalışır. Atatürk’ün yapmaya çalıştığı Türk kültür inkılâbı kesintiye uğratılır. Onun koyduğu kültür politikaları yeni bilgilerle geliştirip, toplumca benimsenmesi sağlanamaz. Bunun sonucu olarak Türk kültür inkılabı kalıcı hale getirilemez.

Atatürk’ten sonra, İsmet İnönü döneminde (1938-1950), Türk modernleşmesinin temelini Hümanizm düşüncesi oluşturur. İkinci dünya savaşı ve sonuçları, Batı dünyasının ve sisteminin yükselmesi İnönü dönemini de etkiler. “Eski Yunan ve Roma Medeniyetine inmek” olarak tarif edilen hümanist düşünce, Hasan Ali Yücel döneminde, bir kültür politikası olarak kabul edilir.

Kültür politikalarında önceden beri devam eden milliyetçilik vurgusu yanında Batı ve hümanizma vurgusuyla Türk kimliği ve Batının bütünleştirilmesi çabaları etkili olur. Kültürel hayatta, önceki dönemin milli ve halkçı kültürün yanında hümanist kültürel öğeler yer almaya başlar. Savaşın sıkıntılı günlerinde eğitim ve kültür hayatında hümanist düşünce, temel ilke olarak kabul edilir ve geniş bir eğitim seferberliğine girişilir.

Atatürk’ün kültürel alanda “milli kültürü” ön plana çıkaran anlayışı yanında Türk kültürü ve Türk tarihi ile ilgili çalışmaları da, hümanist anlayışın ortaya çıkış sebeplerinden biri olarak görülebilir. Milletleşme olgusundan vazgeçilerek milli olmayan Yunan ve Latin köklerine yönelişte, tümüyle insanın kendini gerçekleştirebilme, yetkinleştirebilme ülküsü olmasa da dinin ve geleneklerin şekillendirdiği bir toplumdan laik ve akılcı bir toplum yaratılmasının hedeflendiği söylenebilir.

Batı İnsanı ve Hümanizma

İlk olarak M.Ö. I. yüzyılda, Roma döneminde görülen hümanizm; 14. Yüzyılda, temelde din/kutsal dışlanmasıyla insanı merkeze koyan, insanın ne olduğunu ve ne olması gerektiği gibi soruları temel alan bir dünya görüşüdür. Avrupalılar, hümanizma adı altında, hıristiyan taassubunun, kilise baskısının, siyasî, ekonomik baskıların kaldırılması, insan üzerindeki baskının kaldırması ve insani değerlere dönüş yolu olarak eski Yunan, Latin kaynaklarına dönüş ile gerçekleşeceğini düşünürler. Antik çağa dönerken doğaüstü her şeyi bir kenara bırakır, tanrı merkezcilikten, insan merkezciliğe yönelirler. Eski Yunan felsefe ve düşünüşlerini tanınma imkânı bulan hümanistler, insanın kutsallığından ziyade her kutsalın insan için feda edilmesi gerektiğine inanırlar.

Hümanizm düşüncesi, Ortaçağda, skolâstik düşünceyle ve yine Avrupa’da kilisenin etkisi altında içeriğini kaybeder. Rönesans çalışmalarıyla İtalya merkez olmak üzere tekrar canlanmaya başlar. Hümanistler, ilk olarak klâsik eserleri, Yunan ve Latin edebiyatına ait kitapları araştırıp inceledikten sonra bu çalışmalarını geniş alanlara yayarlar.

Tanrı olmadan da hayatın anlamlı olduğunu savunan hümanizm için, bu dünya dışında bir hayat yoktur. Bu görüş, sadece bu dünya mutluluğu ve refahı peşinde koşan bencil bireyler ortaya çıkarır. Kiliseden özgürleşen ve kutsallaştırılan insanın değeri yine kendisi, kılavuzu ise akıl ve bilimdir. Batıda meydana gelen bu gelişmeler, Avrupa modernleşme hareketlerine temel unsur olur. Bu çalışmalar sonucunda, Batı toplumu birçok millet tarafından yenilik hareketlerine referans olarak gösterilir.

İnönü Dönemi Kültür Politikaları

Hümanist çalışmalar Osmanlı Devleti’nde özellikle II. Mahmut döneminde uygulanmak istenirse de istenilen düzey yakalanamaz. Cumhuriyetin ilk dönemi olan Atatürk dönemi kültür politikalarında, hümanist bir anlayıştan daha çok milli çizgide, gelişme kaydedilir. Hümanist anlayışın, Türkiye’de en yoğun olarak yaşandığı dönem ise İnönü dönemi olur. Bu dönem, milli kültürden hümanist kültüre geçişte bir köprü vazifesi görür.

1938 -1946 arası İnönü dönemi temel kültür politikaları, Türk kültürü temelinden Grek-Lâtin kültürüne dayanan “hümanist kültür” temeline kaydırılır. Hümanizmin ateşli savunucusu olarak başlığının altında “Hümanizmanın Arayıcılığı ile Kendimizi Bulmak …” cümlesi yazılı olan Yücel Dergisi yayınlanmaya başlanır.

Yekpare kültür kuramı yerine Batı’ya daha açık bir kültür politikası yaklaşımının geliştiği İnönü döneminde, Atatürk döneminde yapılan inkılâpları hümanizma fikri ile bağdaşacak şekilde değiştirilir. Hümanizm doğrultusunda yeni Türk ulusu inşa edilmeye çalışılır ve bu çalışma daha okul öncesinden başlayarak yükseköğrenim sürecine ve toplumun her kesimine ulaşmak amacıyla basın yayın ve diğer kültürel yapılarına kadar uzanır.

1938-1950 arası ortaokul ve lise müfredatlarında, Türk tarih ve medeniyetinden daha çok Yunan-Roma tarih ve medeniyeti, yer almağa başlar.

1940 yılından itibaren hümanist kültür politikasına uygun olarak okul kitapları yeniden yazılır.  1931 yılından itibaren liselerde okutulan tarih kitaplarının yerlerine yeni kitaplar yazdırılır.1947 yılından itibaren de hümanist anlayışı merkezine koyan, Yunan-Latin medeniyetini anlatan bölümlerin yer aldığı tarih kitapları okutulmaya başlanır.

Nurullah Ataç, Suat Yakup Baydur gibi Batı hümanist kültür savunucularının görüşleri çerçevesinde, 1942-43 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi Yunan ve Latin Filolojileri açılır, Ankara, İstanbul ve İzmir’deki birkaç lisede Latince öğretimine başlanır. Latince eğitimi ile ilgili olarak 1943 yılı sonunda lise klâsik kollarına “Devlet Olgunluk İmtihanları”nda Latince sorular sorulduğu görülür.

Hümanistlerin milliyetçiliğe bakışları, milliyetçilerin tepkisinden kaçamaz. 1942 yılında yeniden yayınlanmaya başlanan Türk Yurdu Dergisi, bu tepkide öncü olur. Hümanizm, Komünizmin beşinci kolu olarak düşünülür, bununla ilgili materyalist tarihçi veya hümanist felsefi akımları savunanların yabancı ideolojileri temsil ettiği, bununla beraber memlekette fikir ve iman propagandacılığı yaptıklarından bahsedilir.

Hümanist çerçevede ilerleyen İnönü dönemi politikaları ile ilgili olarak: “… Ancak bu romantizm; Kemalist ideolojiyi, Anadolu’nun kalkınması sürecinde realizmin çizgisine getireceği bir sırada, Atatürk’ün erken ölümü ile bu defa sisteme ters düşen bir yol izlemeye yöneltmiştir. Bu da, ‘Kültürde Hümanizma’ akımıdır. Anti Kemalist bir kadronun yönetimi ele almasından sonra ortaya çıkan bu akım, milli kültüre, ‘kendi kendini arama’ hareketlerine karşı, ‘Yunan ve Latin’ köklere dönülmesini gündeme getirmiştir. Artık Kemalizm, tabir yerinde ise, belirli sınırlar içerisinde kalıcılığını yitirmiş, ancak faturası, yine kendisi üzerine yazılacak olan, bu günkü Anadolu Medeniyetlerinin de temelini teşkil edecek ütopyaya dönüştürülüyordu.” diyen Orhan Türkdoğan, İnönü döneminde, Atatürk dönemi milli kültür anlayışından uzaklaşılarak, Latin/Yunan kültürünü temel alan bir anlayışa yönelik çalışmaların ağırlık kazandığını dile getirir.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün ölümünden sonra kuruluş felsefesi  “Türk milliyetçiliği” temelinden giderek uzaklaştırılır. Türk kültür inkılâbı, kesintiye uğrar, kalıcı hale getirilemez. İnönü dönemi hümanizma hareketiyle Selçuklu ve Osmanlı yok sayılarak Yunan nitelikli bir kültür ve alternatif bir tarih oluşturulmağa çalışılır.

Meraklısına Kaynaklar

Burian Orhan (19989.  “Hümanizm ve Biz” Cumhuriyet Dönemi Düşünce Yazıları Seçkisi, Haz. Konur Ertop, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yay,

Çıkar Mustafa (1997). Hasan Ali Yücel ve Türk Kültür Reformu, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yay.

Elbir Bilal, Karakaş Ömer  (2007). “Cumhuriyet Dönemi Türk Kültür ve Edebiyatında Hümanizmin Etkileri”, Turkısh Studıes, C.2, S.4.

Gök Hacı Veli (2011). Atatürk ve İnönü Dönemi Kültür Politikaları, T.C Ahi Evran Üniversitesi, SBE. Kırşehir. (Doktora tezi)

Güngör Erol (1989).  Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, İstanbul: Ötüken Yay,

Sönmez Şinasi (2000). Eğitim ve Siyasette Hasan Ali Yücel, Ankara:  T.C. Kültür Bakanlığı Yay.

Şeker Kadir (200.) İnönü Dönemi Kültür Hayatı (1938-1950) Isparta. (Yayımlanmamış Doktora Tezi),

04 Ocak 2024

Doç. Dr. Rasih Erkul

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER