Seçim mi, geçim mi?

Cepheleşmenin her alanda olduğu ülkemiz de alın size bir kutuplaşma konusu daha.

Çoğunluk cephesi geçim, geçim diye haykırırken iktidarından muhalefetine neredeyse tüm siyaset ehli seçim, seçim diye adeta melemekte!

Halkın gündemi ve hayatın gerçeklerinden kopuk böylesine bir siyaset kurumunu inanıyorum ki dünyanın hiç bir köşesinde bulamazsınız.

Günümüz Türkiye tablosuna baktığımızda gördüğümüz manzara;

Milletimizin % 80-90’ını oluşturan kesimin her gün rekor düzeyde artan her türden ürün ve hizmet karşısında hayatını idame ettirmesi daha zorlaşmakta.

Vatandaş açısından tarihimizde emsaline az rastlanan bir durum söz konusuyken siyaset erbabının(!) sadece partilerin koltukları ve belediye başkan adaylarının tespitine odaklanması hoş görülmesi, makul karşılanması mümkün değildir.

2024 yılı 31 Mart tarihinde yapılacak seçimlere kadar muktedirler rahatlarını bozmadan sahip oldukları demokrasi dışı güçlere güvenerek üyelerini çoğunlukla sözde kongrelerle oyalamaya yönelik süreci başlatmışlardır.

Önümüzdeki günlerde yapılacak Büyük Kongrelere ve Kurultaylara dikkat kesilmiş, en küçüğünden en büyüğüne politikacıların halkın imdat çağrılarını duyacak ne kulakları ne de gönülleri vardır.

Ne yazık ki Türkiye’de siyaset tıkanmıştır.

Çare üretecek ne mecali ne de teklifi kalmamıştır.

Olur, mu öyle şey derseniz, ben de size 20 kusur yıldır günü birlik değişebilen söylemlerine ve hayat pahalılığının zirve yaptığı günlerde olmamıza rağmen AK Partinin birinci olduğunu hatırlatırım.

Emsalimiz olan ülkeler uygun adım ilerlemeye devam ederken Türkiye’nin milletler liginde aşağıya doğru pozisyon kaybetmesi iktidar açısından başarısızlık değil de nedir?

Dünyada son bir yılda gıda ürünleri fiyatları düşerken Türkiye’de gıda enflasyonunun %100’ü aşması açık bir yönetim başarısızlığından başka ne olabilir ki?

Sınırlarımız kevgire dönmüş, milyonlarca kaçağı barındırmak durumunda kaldığımız yalan mıdır?

Bundan 10 yıl önce kişi başına milli gelirin 15 bin dolar seviyesine yaklaşmış olmasına rağmen 10 milyon kaçağı da nüfusumuza ilave ettiğimizde karşımıza çıkan 10 bin dolar son derece çarpıcı değil midir?

Nüfusumuzun %90’ı için ev almanın hayal olduğu da yalan mıdır?

Ailesinin ikamet ettiği şehir dışında eğitim alan bir gencin özellikle barınma ve beslenme giderlerinin bile asgari ücrete ulaştığından haberi olmayanımız var mıdır?

Ya 40 lirayı geçen mazot fiyatına rağmen çiftçimizin üretmekten vazgeçeceği gerçeğini görmeyen akıl ve mantık sahibi olabilir mi?

Bugün itibariyle sayıları 16 Milyonu geçmiş olan emeklimizin 10 milyonun aldığı 7500 lira ile en iyi şartlarda bile pazarlarda ancak maliyetine satışların yapılma ihtimali olan akşam saatlerinde alışveriş yapabileceğini kabul etmeyen vicdan sahibi aramızda bulunabilir mi?

Velhasıl kelam kendinizin sorup, kendinizin cevaplayabileceğiniz onlarca soruyu sıralamak elbette çok mümkündür.

Siyah rengin ve tonlarının hâkim olduğu Türkiye tablosu bundan ibarettir.

Ülkemize çöken, içimizi karartan bu kara bulutları dağıtmak için hükümetin arayış içinde olduğunu görmemek haksızlık olur.

Ne var ki hükümete yön vermek durumunda olan muhalefetin yokluğu demokrasimiz açısından umut kırıcıdır.

Hükümetin enflasyonla mücadelede acımasız kapitalizmin zengin yerine fakiri daha fakir yapan, hayat karşısında milyonları çaresiz bırakan yöntemleri uygulamaya koymasını önleyecek tek mekanizma muhalefettir.

Bu gerçeğe rağmen yokluklarının nelere mal olacağını görmemek için ya hükümetin işbirlikçisi ya da kör olmak gerekmez mi?

Ana muhalefetin koltuk kavgalarında oyalanması hükümetin keyfi hareket etmesinin önünü açmaktadır.

Organize olamayan dezavantajlı kesimlerin taleplerine hükümet kulaklarını tıkamış, adeta köpeksiz köyde değneksiz dolaşmaktadır.

İyi Parti ise yerel seçim stratejisini tespit çalışmasını yegâne faaliyet alanı haline getirmiş, tek başına seçime girmenin faziletlerini halkımıza anlatmaya çalışmakta.

CHP’nin taşıyıcı annelik yaptığı diğer partilerin durumundan haber alınamamakla birlikte, onların da CHP sayesinde belki birkaç belediye almak gibi plan ve arzuları olabilir.

Körün istediği bir göz Allah vermiş birçok göz!

Erdoğan Allah’tan böyle bir muhalefetten başka ne isteyebilir ki?

O da muhtemelen Rabbim verdikçe veriyor diye Allah’a şükrediyordur.

Netice itibariyle Türk Milleti enflasyonla imtihanda.

Allah encamımızı hayreylesin.

17 Eylül 2023

Ahmet Orhan

YORUM EKLE