Sevr’in Işığında Filistin Meselesi

Son iki haftadan bu yana dünya savaşlarını aratmayacak görüntülere şahit olmaktayız.

Gazze’de hiçbir vicdan sahibi insanoğlunun görmeye bile katlanamayacağı büyük bir insanlık dramı yaşanmakta.

Kimlere hizmet ettiği tartışmalı Hamas’ın sivilleri de içine alan saldırıları sonrası terör devleti İsrail’in hedef göstermeden, kadın, erkek, çocuk, okul, hastane ev demeden yoğun bombalamaları İslam âlemi başta tüm insanlığı büyük bir üzüntü ve korkuya sevk etmiştir.

Bu kirli savaşta ABD’nin hiçbir şart koşmadan İsrail’in yanında yer alması korkuyu daha da büyütmektedir.

Hristiyan batının nerdeyse eksiksiz olarak İsrail’in yaptıklarını görmezden gelmesi nasıl bir çirkinliğin içinde olduğumuzun diğer bir yönünü oluşturmakta, kan ve gözyaşının hemen durması konusunda bizleri şüpheye düşürmektedir.

Bu büyük insanlık dramı karşısında Türkiye harekete geçmiş, pek rastlamadığımız yoğunluk ve çeşitlilikte diplomatik atak yürütmektedir.

Durumdan kendine vazife çıkaran yöneticilerimiz başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bizzat bölge ülkeleri ve diğer önde gelen ülkeler nezdinde ateşkesi sağlamak için gayret göstermekteler.

Temennimiz bir an önce netice almalarıdır.

Türkiye bunlarla meşgulken basına düşen son derece manidar haberler de mevcut.

Bu büyük zulümden kaçan Filistinlileri Ürdün ve Mısır’ın sığınmacı olarak kabul etmeyecekleri haberleri inanılır gibi değildir.

Hele, hele Mısır’ın Gazzeliler Sina çölüne geçsin, İsrail’in yapacağı temizlik, kontrol ve ileriye yönelik alacağı tedbirler sonrası tekrar evlerine dönsünler mahiyetindeki önerisi ise tam bir Yahudi yalakalığıdır.

Suriye’de benzer şeyler yaşanırken Arapların kurtuluşu akraba ülkeleri yerine Türkiye’de görmelerini de unutmayalım.

Yaşanan süreci tarihi gerçekler üzerinden değerlendirdiğimizde temelinde Filistinlilerin Yahudilerin dünyanın dört bir tarafından gelerek yerleşmelerine izin vermelerinin olduğunu görürüz.

İstiklal savaşı öncesi Anadolu topraklarında bir Ermeni devleti oluşturmak isteyen batıya Türk Milletinin Gazi M.Kemal Atatürk önderliğinde mücadeleyle verdiği cevap bölge ve dünya tarihi açısından da ibret vesikasıdır.

O gün aziz milletimiz Sevr’i yırtıp atmasa ABD’den, Fransa’dan, Rusya’dan hatta Ermenistan’dan gelenler de hiç şüpheniz olmasın Anadolu Türklüğüne aynı zulmü yapacaktı.

Geçmişte yok olma tehlikesini başarıyla atlatan Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyet’i şimdi başka bir tehlikeyle karşı karşıyadır.

Büyük bir imparatorluktan kalan küçük bir coğrafyada çeşitli kökenlerden gelenleri Türk Milli kimliği potasında bir araya getirmeyi büyük oranda başaran ülkemiz bu gün dün bağrımızı açıp yurdumuzu paylaştığımız yabancıların yarattığı büyük bir yakın tehditte maruz kalmıştır.

Sayıları 13-17 milyonla ülke nüfusumuzun nerdeyse %20’sine ulaşan, doğurganlık oranı yüksek, bir gayri milli oluşumla karşıyayız.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından günlük su tüketimi üzerinden yapılan hesaplamalara göre çeşitle isim ve statü altındaki yabancıların İstanbul’daki sayısı da yukarıda belirttiğim oranı teyit eder mahiyettedir.

Bu açıklamada İstanbul’da yaşayan yabancıların sayısı 2,5 Milyon olarak ifade edilmekte.

Duyduğumda inanamadığım başka bir rakamın da İstanbul’da yaşayan yabacıların bazı ilçelerdeki yoğunluğunun Gazze’yi geçmiş olduğunu göstermesidir.

Dünyanın en yoğun yaşam alanı olarak kabul edilen Gazze’de 1 kilometrekarelik alana 21000 kişi düşerken İstanbul’un bazı ilçelerinde bu sayı 40-41 Bin olarak ifade edilmektedir.

Bir tarafta 10km. Genişliğinde, 40km. Uzunluğunda toprak parçasına sıkıştırılmış, yaşam mücadelesi veren Gazze’liler, diğer tarafta ülkemizde milli bekayı tehdit eden milyonlar!

Bu gün Türkiye’nin milli varlığına yönelen en büyük tehdit ülkemize kontrolsüz kabul edilen yabancılardır.

Dünyada emsaline rastlanmayan böylesine büyük yabancı varlığını hiçbir ülke kabul etmez.

Sadece günü kurtarma peşinde olanlar geleceğimizi ateşe atmaktadırlar.

Hey hat Türkiye’yi yönetenler büyük bir gaflet içindedirler.

Yaşanan gerçekleri yorumlamadan aciz yöneticiler Filistin’deki büyük zulümden belki ders çıkarırlar.

Bugünden yarına hiç zaman kaybetmeden, oyalanmadan Türkiye, bütün imkânlarıyla yabancılar sorununu halletmeye odaklanmalıdır.

20 Ekim 2023

Ahmet Orhan

YORUM EKLE