Yanlıştan Dönmek Erdemliliktir!

 Beni tanıyanlar, bilenler bilir. Hiçbir zaman laf olsun diye konuşmam, muhalefet olsun diye de eleştirmem. Doğrulara doğru, yanlışlara da yanlış derim. Nitekim AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren ekonomide yapılan reformlara, iyileştirmelere alkış tuttuk. Daha iyisi yapılamaz mıydı? Diye de sorduk. Ama hatada ısrarcı olunursa da vatandaş olarak eleştirmek, doğruları söylemek de en tabii hakkımızdır. Hele, hele Sayın Başbakanın, bürokratları, danışmanları onu hataya sürüklüyorlar, yanıltıyorlarsa o zaman da doğruları ortaya koyup uyarmak da vazifemizdir. Tabi herkesin doğrusu farklı olabilir, ona da saygı duyarım ama istatistiki verilerde yanlış kabul edilemez. Sonradan da, kandırıldım, yanıltıldım demek hiçbir şeyi çözmez.



Geçen haftaki zeytin ağacı ilgili, Kuran Ayetlerine dayanarak yazdığım yazı çok beğenilmiş. Zeytincilikten geçimini sağlayan birçok AKP’li dostum da arayarak tebrik etti. Biz teşkilatlarımıza söylüyoruz bu işin yanlışını ama kimse de milletvekillerimizi,  bakanları uyarmaya cesaret edemiyor, diyorlar. Zeytin ve Zeytinyağının Türkiye’deki en yetkin kurumu UZZK ve diğer meslek örgütleriyle de görüşmelerim oldu beni birçok konuda aydınlattılar, eksiklerimi tamamladım, güncel rakamlara ulaştım.   



Benim tek bir zeytin ağacım bile yok ama Tarkan’ın da söylediği gibi zeytin ağacı bu ülkenin değeridir, hazinesidir. Kuranı Kerimde de ifade edildiği gibi onu korumamız, özen göstermemiz herkesin ortak görevi hatta vecibesidir.



Muhalefet sözcülerinin de bu konuda haklı çıkışları üzerine sanırım Sayın Başbakan da sıkılmış, cevap vermek gereğini duymuş. Oysa cevap vermeden önce acaba haklılar mı diye konuyu bir kere daha incelese, bilenine sorsa daha iyi olmaz mıydı? Tarım Bakanlığı bünyesinde bu işi çok iyi bilen uzmanlar var, Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü bunun merkezi, üniversitelerin ziraat fakültelerinde de çok iyi bilenler var. TARİŞ de Ticaret Bakanlığının denetimi altındaki bir kuruluş. Bunların uzmanlarından bir komisyon kursa, çok değil yarım saatini ayırsa herhalde daha farklı ve doğru cevaplar verebilirdi. Neden mi böyle söylüyorum? Sayın Başbakan’ın medya temsilcilerine verdiği iftar davetindeki konuşmasında verdiği rakamların birçoğu yanlış, sapla saman birbirine karıştırılmış. Hiç olmazsa kameraların karşısına çıkmadan önce çapraz kontrol yaptırsa hatalı ve aldatıcı rakamlarla çıkmazdı kamuoyunun önüne. Bunları tek tek inceleyeceğiz. 



Sayın Başbakan zeytinyağı üretimimizin 1 milyon 730 bin ton olduğunu söyledi. Televizyonda kendi sesi ve görüntüsüyle izlerken hayretler içinde kaldım. Dünyada en fazla zeytinyağı üreten ülke İspanyadır o da ancak 1 milyon 600 bin dolayında üretir. Türkiye’nin üretimi ise Devletin resmi rakamları ve UZK raporuna göre 2015-2016 sezonu için 143 bin tondur. Bu biraz artar biraz eksilir kabaca 150 bin ton diyebiliriz. Peki o zaman başbakanın verdiği rakam nedir? O rakam tane zeytin tonajıdır. Bunun bir kısmı sofralık zeytindir. Geri kalanı ise yağlıktır. Yöresine ve cinsine göre değişmekle beraber bir kilo yağ elde edebilmek için 5 ila 8 kilo zeytin sıkılması gerekir. Anlaşılan o ki Sayın Başbakanın danışmanları veya bürokratları zeytini sadece kahvaltıda zeytinyağını ise market rafında görmüşler.






Başbakanın ağaç sayısı hakkında söylediği ise doğrudur. Ancak, önemli olan ağaç sayısı değil elde edilen verimdir. 2000 yılında çıkarılan Tütün Kanunundan sonra başta Akhisar olmak üzere Manisa’nın bütün elverişli yörelerinde, Çanakkale’de, Milas ve çevresinde, Aydın, İzmir, Balıkesir ve daha birçok yörede, baraj göllerinin yamaçlarında tütün tarlalarına onbinlece ağaç dikildi. Bir taraftan dikim yapılırken, diğer taraftan da verimli ağaçların çoğu, otoyollara, maden işletmelerine, termik santrallere ve daha birçoklarına feda edildi. Bunlar olmasın mı? Elbette yol da, enerji de, sanayi de, madenler de önemlidir ama bütün bunlar yapılırken doğanın dengesi, zeytin varlığımız azami şekilde korunarak yapılmalıdır. Hoyratça davranılmamalıdır. Bir zeytin ağacının meyve verebilmesi için en az 5 yıl geçmesi gerekir, o da en elverişli topraklarda bizde ortalama ise 6-7 yıl dolayındadır. Verim de çok önemlidir maalesef bizde bakımı, budaması, toplaması fenni şekilde yapılmadığı, toplamada hala sırık kullanıldığı için verimimiz İtalya ve İspanya gibi ülkelere göre düşüktür. Halbuki AB ülkeleri zeytin ağacının bakımı ve korunması için AB’den milyonlarca avro hibe desteği almaktadır. Biz ise dikimde fidan başına verdiğimiz teşvikle iş bitti sanıyoruz.



Sayın Başbakan bir başka konuşmasında ise zeytin mi önemli, yoksa tesis mi? Diye sormuş. Bence bu soruyu hiç sormamalıydı. Tesis yapılacak binlerce dönüm kıraç arazi varken zeytinliklerin dibine yapılması mecbur mudur? Sanayi devi İtalya’da tesisler nereye yapılıyor acaba, onu bir incelesek de sorsak olmaz mıydı? 



TARİŞ Genel Müdürlüğüm döneminde Türkiye zeytinyağı üretiminde İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın ardından dördüncü sıradaydı. Üstelik aramızdaki makas da bu kadar açık değildi. Kuzey Afrika ülkeleri ve Suriye’nin bizi yakalamaları ise mümkün değildi. Oysa bugün Sayın Başbakan gururla 5. Sırada olduğumuzu söylüyor. Beğenmediğimiz Esat Suriye’de olağanüstü bir zeytin dikimi gerçekleştirerek 2015-2016 sezonunda 215 bin tona ulaşarak bizi sollayıp geçmiş. Suriye’ye yetişebilmemiz için genç fidanların verim vermeye başlaması için dua edeceğiz artık. Ya Tunus? Tunus da 2011-2012, 2012-2013 ve 2014-2015 sezonlarında bizi geçmiş. Geçtiğimiz sezon ise Tunus’un yok yılı olmasına rağmen 140 bin ton üretim gerçekleştirmiş yani bizden sadece 3 bin ton eksik. Bu verdiğim rakamlar Devletin resmi rakamları kaynağı ise UZK.



Sayın Başbakan sofralık zeytin üretiminde ise dünya ikincisi olduğumuzu gururla söylüyor. Doğrudur ancak şunu da unutmamak gerekir ki; dünyada bizden başka kahvaltıda zeytin yiyen millet yoktur. Yunanlılar bile bazı yöreleri hariç hiç tüketmezler. O nedenledir ki sofralık zeytine önem veririz, AB’ye olan ihracatımız ise orada yaşayan milyonlarca yurttaşımızın tüketimi içindir.



Ben bu satırları yazarken, ajanslar Kanun tasarısının AKP tarafından komisyona geri çekildiği haberini geçtiler. Aklın yolu birdir sonunda doğru yolu buldular. Teşekkür ederiz hatadan dönmek erdemliliktir.



Bundan sonra izlenmesi gereken yol, karşı çıkanları muhalefet ediyorlar diye değerlendirmek değil istişare etmek, ortak aklı yakalamaktır. Hem Devletin kademelerinde, hem de özel sektör ve üniversitelerde bu konuda yol gösterebilecek yetkin isimler mevcuttur. 



Bir kere daha tekrar etmekte yarar var. Sağduyunun sesini dinlemek ve hatadan dönmek erdemliliktir. Benim gayretimin de bunda bir katkısı olduysa kendimi mutlu sayarım.

Kalın sağlıcakla…  
Naci Akın

- - - -

YORUM EKLE