Zübük!

Zübük ne demektir? Hiç boşuna Türk Dil Kurumundan aramayın, yoktur. TDK, argo kelimeleri hatta yerel ağızdaki bazı bilinen kelimeleri bile sözlüğüne alır parantez içinde argo ya da başka bir meşruhat koyar. Hadi bakalım bir de gençlere meşruhat nedir onu açıklayalım. Meşruhat, şerh ten türemiş bir kelimedir, yani açıklama, belirtme gibi anlamlara gelebilir ama tam karşılığı nedir derseniz onu tanımlamak çok zordur. Kısacası Zübük Türkçede var olan bir sözcük değildir. O yüzdendir ki bilgisayarda yazarken bile otomatik olarak altına kırmızıçizgiyi çeker. Peki madem Türkçe değil Devletin dilinde ne arıyor? Derseniz artık son zamanlarda bazı şeylere benim aklım, havsalam yetmiyor. 


Türkçe'de, Türk Dil Kurumu sözlüğünde yer almasa da elbette ki zübük sözcüğüne yüklenen bir anlam vardır. Zübük sözcüğü Aziz Nesin’in aynı isimli romanından türemiş, sinemada rahmetli Kemal Sunal’ın harika canlandırmasıyla da herkesin diline pelesenk olmuştur. Herkes filminden ve romanından zübük için bir anlam yakıştırabilir ama gazeteciler, yazarlar ve kanaat önderleri bunu belki de gerçek hayattaki örnekleriyle açıklamaları yerinde olur. Zira her seçim kampanyası döneminde böyle zübüklere rastlamak mümkündür.


Aziz Nesin romanını Zübük-Kağnı Gölgesindeki İt olarak adlandırmıştır. TDK sözlüklerine bakarsanız da Zübük kelimesinin karşılığında Aziz Nesin’in bu gülmece romanı olarak yazar. Yani Zübük kelimesinin bir karşılığı yoktur.


Romanda ve filmde anlatılan Zübük karakteri ise yalancı, üçkağıtçı, menfaati için her kalıba giren, fırıldak, hedefe ulaşmak için her yolu mubah sayan, düzenbaz, bencil, daleveracı, palavracı, kalleş, halkın din duygularını istismar eden, onların hassasiyetlerini kullanan, siyasi emellerine alet eden sahtekar bir kişiliktir.  Bu sayede önce belediye başkanı sonra da milletvekili seçilmiş bir karakterdir.


Ne kadar aşina bir karakter değil mi? Sizler bu yazıyı okuyunca “hah! Tam da falancadan söz ediyor” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hatırlayamadıysanız biraz günümüzden canlı örnekler vereyim. 


Adam, belediye başkanlığına aday olmuş TV’lerde reklamları dönüyor. Şunu yapacağım, bunu yapacağım diye bol keseden atıyor, palavra sıkıyor. Bir bakıyorsunuz mevcut başkan dediklerinin hepsini zaten yapmış. Hatta emeklinin, öğrencinin, yoksul vatandaşların 3 kap yemeği 40 TL’ye yiyebildiği belediye lokantalarını proje bile saymam diyor, sanki kendisi 5 yıldızlı otelde doyuracakmış gibi. Bunu söylüyor da göz boyamak için sözde öğrenci evine gidip onlarla menemen yiyor. Ocağın başına geçmiş sözüm ona menemen pişiriyor. Üstelik fotoğrafını çektirmiş paylaşıyor, salona bakıyorsunuz en az 25, 30 kişi var çoğunun da öğrencilik yaşı çoktan geçmiş belli ki trol ordusunun elemanlarından. Salonda bu kadar adam var da, ocaktaki sahanda ancak iki kişilik menemen çıkar. Aaaa! O da ne ocağın altı yanmıyor. Zübük yalandan senaryo yazmış ama çekim yaparken ocağın altını yakmayı unutmuş. Ne diyelim 2024 model olanları bu kadarını becerebiliyor.


Rahmetli Süleyman Demirel rüzgarsız havada dönen fırıldağın mutlaka arkadan bir üfleyeni vardır derdi. Gerçekten de çocukluğumuzda elişi dersinde ince kartondan rüzgar gülü dediğimiz fırıldak yapar beklerdik dönsün diye. Balkonda rüzgar yoksa tabii ki dönmezdi, biz de arkasından üfler döndürür, doğru iş yapıp yapmadığımızı kontrol ederdik. Her zübüğün de bir üfleyeni, gaz vereni mutlaka vardır. 
Yerel Zübükler daha da pervasızdır. Onların söyledikleri yalanların haddi hesabı yoktur. Avcı dostlarımız gücenmesin ama onları ceplerinden çıkartırlar. Yaş ilerleyip güçten düşünce de siyasette çevirdikleri dolapları, sözüm ona attıkları golleri böbürlene, böbürlene anlatırlar. Aslında gollerin kendi kalelerine girdiğinin farkında bile değildirler. Bir de bakarlar ki etrafında kimseler kalmamıştır. Onlardan medet umanlar da hüsrana uğrarlar, çünkü yalancı çoban gibi gün gelir ona inanan hiç kimse kalmaz. 


Bunlardan biri de kendince beldesindeki nüfuzunu artırmak için eline kepçeyi alır mikser gibi kazanı karıştırırmış. Kendi sözünü dinleyecek, iğde dalı eğecek birini reis yapmak için olmadık fırıldaklıklar yaparmış. Ankara’dan esen rüzgar ters esip kendi desteklediği kişinin aday gösterilmeyeceği anlaşılınca, bu kez ortalığı iyice karıştırmak için başka partili eski bir reisin dostlarını arayarak, onu hazırlamalarını istemiş. Ankara’dan gelen haber meğerse yanlışmış, kendi istediği de karşı olduğu da aday gösterilmemiş. Bu kez ortada dımdızlak kala kalıvermiş. Bu arada memleketin gidişatından memnun olmayan bazıları da onunla konuşup memleketin düze çıkması için akıl danışmışlar destek istemişler. O da yemin billah etmiş, kendisinin X partisinde gözünü açtığını ve X partili olarak ta öleceğini söylemiş. Bir taraftan da gene kasem ederek iktidardaki partiye ne yerelde ne de genelde hiçbir zaman oy vermediğini söylermiş. Biz inanmadık tabi zira bana da çok yalan söyledi, verdiği sözlerin hep aksini yaptı, güvenilmez olduğunu çok kez ispat etti. Sanırım muhatapları da inanmamıştır.


Bizimkisi dımdızlak ortada kalıp, şehirdeki nüfuzunun da iyice eriyip gideceğini görünce söylediklerinin hepsini yalayıp yutup, 180 derece dönmüş ve hiç oy vermediğini söylediği iktidar partisinin mitinginde mikrofonu eline alıp safını belli etmiş. Ne diyelim dedik ya mutlaka arkasından bir üfleyeni vardır. Beni hiç ilgilendirmiyor bu tavrı. Zira bu dönekliğin nedenini emeklisi, dulu, yetimi, esnafı, köylüsü, kıt kaynaklarıyla bin bir takla atarak ay sonunu getirmeye çalışan işçisi memuru zaten anlamış ve kararını da çoktan vermiş. Benim tek üzüldüğüm nokta bu tavırları rahmetli babasının kemiklerini sızlatıyor. Allah gani gani rahmet eylesin severdik rahmetliyi o demokrat doğdu demokrat öldü. Hiç de oğlu gibi dönekliğini görmedik. 
Doğrusu zübüklüğün tarifini verecektik söz nerelere geldi. Eee ne yapalım? Önümüze zübüğün tanımını çok güzel örneklerle anlatacak fırsatlar çıkınca dayanamıyoruz, çünkü biz hiç yolumuzdan sapmadan sizlere hep doğruları anlattık bugüne kadar. Öyle de devam edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın.


Kalın sağlıcakla…

18 Mart 2024
Naci Akın

YORUM EKLE