Demircili Geçmişini Arayan Kadın Haykırıyor "Beni niye kardeşlerimden ayırdılar?"

Telefondaki kadın tüm içtenliğiyle konuşuyordu.

“Bizim komşularımızdı, evlerimiz sırt sırtaydı. Cinayetin işlendiği günün gecesiydi 4 çocuk meydanda kalmıştı”, “bunlar bizim köylülerimiz sahip çıkalım” diyen babamla birlikte 4 kardeşi alıp evimize getirdik. Oğlan daha kundakta 3-5 aylık bebekti. Yazınızı okudum, çok etkilendim, ben bu sürecin tam ortasındayım. Ne olur beni bir araya getirin, onu 40 yıldır görmedim” deyince bu tarihi buluşmanın oluşmasını sağlamak için ön hazırlıkları tamamladım.

Kısa zaman dilimi içinde onları buluşturdum. 57 yaşın bütün dinginliğinde okurum o geceyi, mahkeme tutanaklarına geçmeyen, ilk kez duyduğumuz ve 40 yıllık karanlık perdeyi sıyırıp ışığı gösterdiğimiz şeyleri paylaşıyordu. Henüz kundakta olan 6 kardeşin tek erkek çocuğunun aradan geçen birkaç gün sonra bir gece hiç susmadığını sürekli ağladığını anlattı kadın. Bayan H., ilk yazımda da belirttiğim gibi bu 3 ay süresince kendisine bakan, saçlarını tarayan, küçüklüğünü tek tek anlatan kadını dinlerken de yine gözyaşlarını içine akıtıyordu.

“Polisi aradık, siyah bir minibüsle geldiler. Bebeğin susmadığını ve henüz bebek olduğu için annesini emmek zorunda olduğunu anlattı annemle babam. Polisler bebeği aldılar 2 saat sonra geri getirdiler, bebek için mamalar, bebek bisküvileri ve diğer çocuklar içinde kraker olan bir poşet ile geldiler. Polis anlatırken kulaklarımla duydum. Cezaevindeki anne bebeğini emzirmiş ve bebek susmuştu, geldiğinde kundağında mışıl mışıl uyuyordu. Olaydan birkaç gün sonra gözümün önünde gelişen ve bebeğin bile cezaevine girebileceğini gördüğüm bu sahne hala gözlerimin önünde canlanıyor.”

“Aradan 40 gün geçti” diye devam etti. “Keşif için evinize geldiler, masaya daktilo kondu, savcılar polisler vardı. Sanıklar keşif sırasında tatbikatını yaparak işledikleri cinayeti yeniden anlattılar. Biz karşıdan bakıyorduk, evinizin önü çok kalabalıktı. Annenin “Ali’m” diyerek defalarca bağırarak feryat etmesini herkes duydu. Dün gibi o ses hala kulağımda, yaşadığınız çok zor bir hayat oldu, ah benim güzel kızım, bak burası benim evim, ne zaman gelirsen gel, kapım sana hep açık”

O dönem henüz 17 yaşında bir genç kız olan okurum, geçmişini arayan kadına söyledikleriyle onun bilgi açlığını, bilgiye susadığının farkında olarak zihnini doyuruyor, içini serinletiyordu.

40 yıldır yalan rüzgârında dolanan, yalanların simsiyah boyadığı geçmişini, Bayan H.’nin hiç bilmediği, 8 yaşında olmasına rağmen yaşadığı travmalar yüzünden hatırlayamadığı ve ilk kez duyduğu bilgilerdi bunlar.

40 yılın nasırlaşmış vicdanı kadının anlattıklarıyla biraz daha kanamaya başlamıştı. Babasının iyi bir adam olduğunu söyledi. İşinde gücünde çocuklarını seven sayan biri olduğunu söyledi. Oysa Bayan H. 40 yıl boyunca annesi ve olayın merkezindeki ablasından bu duyduklarının tam tersine bilgilerle beslenmişti. Babasına haksızlık yaptığını, geçmişiyle ilgili kafasında kalmış, duyguları da bu bilgilerle nefrete dönüşmüştü. Vicdan azabını dindirmek için onun mezarına koşması, babasının mezarında onunla dertleşmesi bunun içindi.

“Biz üç ay baktık ama sonra sizi çocuk yurduna verdiler” dedi kadın. “Seni de İzmir’de bir aileye evlatlık verdiklerini duyduk, bir daha da sizden haber alamadık” dedi.

GEÇMİŞİNİ ARAYAN KADINI İLKOKULDAN SINIF ARKADAŞIYLA BULUŞTURDUM

Yurtdışından arayan bir başka kadın okurum, sosyal medyadan bana ulaştı. Mesajında “ Bayan H. ‘yi kast ederek, “ onun sınıf arkadaşıyım, onunla ilgili hiç unutamadığım anılar var. Yıllar oldu ben o gün okuldaki halini hiç unutamadım” diye mesaj yazdı.

Hem okuruma, hem Bayan H’ye sürpriz yaptım. Yurtdışındaki evinde eşiyle birlikte oturduğu sırada okurumla kameralı görüşme başlatıp, telefonu Bayan H.’nin eline tutuşturuverdim.

Müthiş duygusal dakikalar yaşandı.

Genç kadın okurum onun sınıf arkadaşıydı.

Bana yazdığı mesajdaki o günü şöyle anlatıyordu.

“ Cumartesi günü okuldaydık,( o yıllarda ilkokullarda Cumartesi öğleye kadar ders yapılıyordu) senin kahverengi renk deri bir okul çantan vardı.

O gün okula çantasız gelmiştin, üzgündün, evinizde çantanı koyduğun odanın kilitli olduğu için kitaplarını defterlerini getiremediğini söylemiştin. Biz senle ilgilendik, seni sakinleştirmeye çalıştık. Senin “ babamı, ablamla annem dövüyor” diyerek ağladığını hatırlıyorum. Ben bu sözlerini hiç unutamadım.

Bayan H. sigarasından derin bir nefes çekti.

Bir kâşifin bulduğu yeni bir keşif gibi sınıf arkadaşının söylediklerini gözlerinin içi gülerek dinliyordu.

Kederiyle sevinci bir araya karışmış, yüz mimikleri gülmeyle, ağlamaklı arası kokteyl bir görüntü veriyordu. Değişmeyen ise yine gözünün önünde biriken gözyaşlarının rengiydi.

Ben görüşmeyi kesmiyor, bu süreçte çoğu kez geçmişinden yakaladığı izler ve sözler karşısında donan, o andan uzaklaşan ve kopan Bayan H.’ye, bu süreçleri defalarca görüp yaşadığım için, fırsatı kaçırmamak, sıfır bir bilgiye daha kavuşalım diye kamera dışı yazdığım notlarla sorular yazıp önüne bırakıyorum. O da sınıf arkadaşına soruyordu.

Bayan H.’nin cinayeti okulda öğrendiğini de yine sınıf arkadaşı okurumdan öğrendik.

“Öğretmenler sınıfa geldi ve babanın öldürüldüğünü söyledi” dedi. “Sonra koşarak sizin evinizin önüne gittik çok kalabalıktı” diye devam etti. Bayan H.’nin hayatı ıskaladığı, çekirdek aile havasını hiç soluyamadığı, gözyaşlarını içine akıtma hastalığına yakalandığı sürecin başlama gününü böyle anlatıyordu.

Evlatlık verilmesiyle ilgili süreci de sordu. Zira kendisi 40 yılın ardından yaşadığı üzüntü ve travmalar yüzünden bu konuda değil bilgi, anılarında yoktu o günün kırıntılarını bile hatırlayamıyordu.

Arkadaşı bildiklerini şöyle anlattı “ bir gün okula bir heyet geldi. Seni müdürün odasına çağırıp sonra başka bir oda da görüştüler. Babam da aynı okulda öğretmendi. Eve gelince sordum babam istemedi evlatlık olmayı, bizlerde iyi olur, tahsilini tamamlarsın, seni korurlar kollarlar dedik, fakat çok ağladı dedi senin için. Sonradan duydum, gelen heyet sana kıyafetler almış, giydirmişler, babam bunu da anlattı çok güzel olmuş, yeni alınan elbiselerde yakışmış dedi”

Arkadaşı birde görüşmeden sonra sürprizini yaptı. O dönem sınıfta çekilen siyah beyaz da olsa bir fotoğrafını gönderdi.

Gözlerinin içi güldü. Sima olarak bugünkü halinden izleri ben de o fotoğrafta görebildim. Sonra şunu fark ettim. İlkokulda iken çekilmiş kendi yaşamından, geçmişinden küçük bir iz olacak bir fotoğrafı bile yoktu. Yaşanan o cinayet ve sonrasındaki yaşamından sonra Bayan H. bunu kırk yıl sonra yine burnunun direği sızlayarak ve telefonu kapatınca gözleri dolu donup kalarak, dakikalar sonra  algılayabiliyordu.

KARDEŞLERİNDEN NEDEN AYIRDILAR?

Bayan H. bu süreci sorgulamaya 14 Ocak 2021 günü başlıyor. Aradan geçen kırk yılın ardından cinayet dosyasını Salihli Adliyesinden deyim yerinde ise usulünle de olsa ele geçiriyor. Çünkü 40 yıl beslendiği bilgi kanallarının kirli yüzü bu dosyayı resmi yoldan almak olsa bile 40 yıllık yalan bilgilerin sarmalından bugüne nasıl ulaştığını anlatırken, resmi mahkeme dosyasını bile bir savaş meydanından ele geçirdiği ganimetmiş gibi ifade ediyordu.

Dosyayı alıp yaşadığı kente kendi kullandığı araçla hızla ilerliyor. Çok sevdiği birine söz vermiş. Eve gitmeden dosyayı okumayacakmış. Kendisi bunu bana “ ben kafamda bir gün dosyayı alınca Salihli’de konaklarım diye düşünmüştüm, o gün çok sabırsızdım” diye içtenlikle anlattı.

Evine kapanıyor 4 gün boyunca dosyayı didik didik ederek okuyor. Hayal kırıklığı, şaşkınlık, pişmanlıklar, her sayfanın cümleleri arasında Bayan H.’yi karşılıyor. Dosyayı okuduğunda ifadeler işlemler, beyanlar, gelişmeler hiç ona 40 yıl boyunca anlatılanlarla alaka bile kurulamayacak terslikte çıkıyor. Bayan H. bu dosyayı okuyunca, ablasının bu davadan beraat etmediğini aksine 4 yıl hapis yattığını öğreniyor. Annesinin idamla yargılandığı kararın böyle verildiğini temyize giden dosyanın cezayı müebbet hapise çevrilerek geldiğini, son süreçteki itirazla 20 yıl hapis cezasına çarptırıldığını ve o dönem çıkan af yasası ile annesinin de 8 yıl hapis yattığını öğreniyor. Aftan sonra çıkan anne ve öncesinde abla ile geçtiği diyaloglarda kendisine söylenenlerin doğru olmadığını gördükten sonra Demirci’nin yollarını tutuyor ve geçmişini arayan kadın olarak, sormaya sorgulamaya başlıyor.

Bayan H. üç kardeşinin o dönem Çocuk Esirgeme Kurumuna ait yurtta devletin himayesi ve gözetiminde büyüyüp hayata başladığıyla, kendisinin iyi niyetle Demirci’de başlayıp sonrasında 18 yaşına kadar süren ızdıraplar, şiddetle dolu ve eğitimsiz yıllar içindeki kendi deyimiyle güya ”evlatlık” denilen süreçlerin çelişkisi içinde kalıyor.

Demirci’deki korkunç ve hunharca işlenen bir cinayetin ardından babası öldürülen 8 yaşındaki ilkokul öğrencisi, sınıfında başarılı bir öğrenci olan küçük kızın, kardeşleri yurda yerleştirilirken kendisinin niçin onlardan ayrı tutularak bir aileye verilişini kendisinin yaşadıkları ve hatırladıklarıyla, aradaki gelişmeleri de işin içine katarak bunun da peşine düşüyor.

48 yaşında olduğu bu günlerde şunu soruyor” kardeşlerimden beni niye ayırdılar, niye sadece beni evlatlık olarak verdiler?”

BİR SONRAKİ YAZIMIZDA BAYAN H.’NİN EVLATLIK VERİLİŞ ÖYKÜSÜNÜ BULACAKSINIZ.

O DÖNEM EVLAT EDİNEBİLMEK İÇİN UYGULANAN YASALARA UYULDU MU?

MANİSA’DAN GELEN O TELEFON BAYAN H.’NİN KAYIP YILLARININ NİYE BAŞLANGICI OLDU?

Yazı dizimiz devam edecek.

7 Nisan 2021

Mustafa Temiz

YAZI DİZİMİZİN İLK YAZISI "40 YIL SONRA BABAYA İLK FATİHA DEMİRCİ'DE GEÇMİŞİ ÇALINAN BİR KADININ TRAJEDİSİ" Okumak için tıklayınız

YORUM EKLE
YORUMLAR
Süleyman akkuzu
Süleyman akkuzu - 3 yıl Önce

Sn Mustafa bey bu yazıda geçen olayları olayları yaşananları üzülerek okumaktayım sebep ve gerekçesi ne olursa olsun bir.insan öldürmek hiç ama hiçbir surette haklı görülemez dinimize göre de büyük günahlardan sayılmaktadır ve geride bu olayda olduğu gibi yetim kalan çocuklar yıllar geçmiş olsada çocuklar da tamiri imkansız travmalara yol açmaktadır vijdan sahibi insanların bu olaydan etkinmemesi mümkün değildir Allah'ın verdiği canı Allah alır

kazım aysan
kazım aysan - 3 yıl Önce

adeta bir film senaryosu okuyoruz.bakarsın oda olur.en ince ayrıntı var

Resul Çakır
Resul Çakır - 3 yıl Önce

Ben biliyorum bunu bizim komşu kızı