Turpun Büyüğü Heybede / Ahmet Orhan Yazdı

Türkiye yoğun ve alabildiğine karışık bir gündem içinde adeta yuvarlanmakta.

Turpun Büyüğü Heybede / Ahmet Orhan Yazdı

Türkiye yoğun ve alabildiğine karışık bir gündem içinde adeta yuvarlanmakta.

İçinde bulunduğumuz günlerde Türk Milletinin ezici çoğunluğunu bunaltan ekonomik olaylar yakın gelecek için daha da büyük tehdit oluşturacak boyutlara ulaşmış durumda.

Sebzenin meyvenin en ucuz ve bol olduğu şu günlerde fiyatlardaki anormal artışlar izahtan ötedir.

Ülke nüfusunun 16,5 milyonluk büyük bir sayıyla % 20’lik bölümünü emekliler oluşturmakla birlikte onun da 10 milyonluk bölümünün emekli maaş tutarı sadece 7500 liradır.

Bırakın 4 kişilik çekirdek aileyi iki kişinin bile bu gelirle hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi olası değildir.

Akıl, vicdan, insaf bu kadarlık bir maaşı normal görebilir mi?

22 yıllık AKP iktidarının göze çarpan en büyük özelliğinin konut ihtiyacının karşılanabilmesi için oluşturduğu kaynakların varlığıdır.

Sırf bu özellik nedeniyle “mücahit geldiler müteahhit oldular” deyişi kamuoyunda büyük oranda yerleşmiştir.

Hal böyleyken mazbut şehir ve semtlerde bile ev kiraları emekli maaşının tamamı seviyesine ulaşmış, biraz daha eli aya düzgün konutlarda ise bunun en az iki katına çıkmıştır.

Demem o ki Erdoğan en iddialı olduğu alanda bile başarısız olmuştur.

Yaşanmakta olan ekonomik kriz ve hayat pahalılığı hakkında her Türk vatandaşı benim kurduğum cümlelerden daha çarpıcısını ve çok daha fazlasını ifade edebilir.

Cumhur İttifakı destekli Erdoğan Hükümeti 14 Mayıs seçimleri öncesinde Türk seçmenini;

--Karadeniz’de bulunan çok büyük doğal gaz rezervleri,

--Gabar’daki gülük 100 bin varillik ham petrol kaynakları, --Milli gururumuz silahlı kuvvetlerimiz için üretilen  ABD’yi, AB’yi geride bırakan hatta kıskandıran uçak, siha, iha, konvansiyonel silah, mürettebatsız gemi, füze, roket vs. ile

--Yalnızca yılda iki şehitle hükümete geldikten sonra binlerce şehidimizin hayatına mal olan yanlış uygulamalar sonrası PKK terörünü bitirdiği iddiası ve Milli Beka söylemleriyle etkilemeyi başarmıştır.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalsa bile bu suretle meclis çoğunluğunu da kazanmıştır.

İşin aslına bakarsanız aklı başında Türk seçmeni seçimin hemen sonrasında yaşanabilecek kara günlerin geleceğini öngörmekteydi.

Bu gerçeğe rağmen seçmen adeta büyülenmiş, hipnotize edilmişçesine AKP ve Cumhur İttifakının diğer üyelerine oy vermiştir.

Bu sonucun ortaya çıkmasında hükümet yandaşı ve devlet kurumları tarafından finanse edilen medyanın yanı sıra Türk toplumunun önemli bir bölümünü kontrol ve yönlendirebilme yeteneği kazanan tarikat ve sivil toplum kuruluşlarının da büyük etkisi olmuştur.

Tüm bunların üzerine CHP muhalefetinin Türk milli varlığını anlamaktaki yetersizliği ve tüm muhalefetin halkı ikna etmedeki beceriksizliği eklenince yenilmez(!) Erdoğan olgusu değişmez kural haline gelmiştir.

Muhalefetin dağınıklığı beceriksizliği ve gündem oluşturmadaki yetersizliği bugün bile değişmemiştir.

Yaşamaya mecbur bırakıldığımız bu tabloya rağmen hükümet muhalefetten aldığı güçle memur zammı görüşmelerinde yandaş sendikaların önüne ciddiye alınması mümkün olmayan zam teklifleriyle çıkabilmektedir.

Revize zam teklifinde alay edercesine toplamda %2lik bir artıştan bahsedilebilmektedir.

Bu kadar can sıkan gelişmeler yaşanmakta olmasına rağmen muhalefet iç hesaplaşmalarda.

Millet gerçeğinin peşine düşmekten acizdir.

Sadece parti sözcülerinin ağzından yazım ekipleri tarafından hazırlanmış açıklamaları okumakla yetinmektedirler.

Daha dün bir İsviçre bankası Türkiye’nin en zengin %5’inin geriye kalan %95’den daha fazla servete sahip olduğunu tüm dünyaya duyurmuştur.

Bu kadar büyük bir gelir adaletsizliğinin varlığı bile ne yazık ki muhalefeti harekete geçirememiştir.

Bu rapor siyaseten yalnızca Erdoğan tarafından görünürde bir şey verilmediği halde Cumhurcu geçinen BBP lideri Destici tarafından gündeme getirilmiştir.

Doğrusunu söylemek gerekirse ben bu durumu hiç yadırgamadım.

Erdoğan’a muhalefeti bile ancak ortakları yapmakta.

Güler misin ağlar mısın?

Türkiye’nin bu yılda ödemesi gereken bir yıl ve daha kısa vadeli dış borç tutarı 200 milyar doları aşmıştır.

Yetmez gibi 60-70 milyarlık cari açık da buna ilave edilecek olursa aklı başında herkesin korkudan titremesi gereken bir tablo oraya çıkar.

Ödemeler dengesini tutturabilmek ve dış borç bulabilmek için daha dün kime efelenip posta koyduysak bugün yalvar yakar hale geldik.

Belki de özürler, aflar diledik!

Ehh ne de olsa serde Sülün Osmanlık var...

Bu yaşın tecrübesi olarak işte şuraya yazıyorum, bunlar daha iyi günler, turpun büyüğü heybede.

Siz bir de 31 Mart 2024’den sonra yaşanacakları görün.

O gün gelsin ölmez sağ kalırsak bu konuya yeniden döneriz.

19 Ağustos 2023

Ahmet Orhan

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER