Biden’in Durum Ofisi / Ahmet Orhan Yazdı...

İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılın en sarsıcı, en kanlı olayı şüphesiz ki İsrail tarafından Gazze’ye yapılan büyük bombardımandır.

Biden’in Durum Ofisi / Ahmet Orhan Yazdı...

İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılın en sarsıcı, en kanlı olayı şüphesiz ki İsrail tarafından Gazze’ye yapılan büyük bombardımandır.
7 Ekim 2024 tarihinden bu güne aralıksız olarak İsrail’in Gazze yerleşimlerine yağdırdığı bombanın tutarı uzmanların yaptığı hesaplara göre 2.Dünya savaşında Hiroşima’ya atılan atom bombasının seviyesine ulaşmış durumdadır.


Katil Netanyahu hükümetinin emriyle karadan yapılan bombalamaların ise ne kadar olabileceğini varın siz tahmin edin. 
Kara harekâtı yapmaya bir türlü cesaret edemeyen İsrail ölümün tamamen hâkim olduğu Gazze’yi tıpkı Filistin’in diğer bölgelerini ilhak ettiği gibi yok ederek, büyük hedefleri olan Anadolu’nun bir bölümünü de içine alan Arz-ı Mev’ud’a biraz daha yaklaşabilmektir.
21. yüzyılın en vahşi soy kırımı olayı karşısında istisnasız Hristiyan batının tamamının İsrail’in bu vahşetini lanetlemek yerine bizzat İsrail’e gitmek suretiyle desteklerini İnsanlık şeref ve onurunu bir tarafa bırakarak açıklamalarına şahit olmaktayız.
Batı yakasında durum böyleyken Araplar başta olmak üzere dünyanın geriye kalanın yaptığı bir şey yoktur.


İşte böylesine bir atmosferde Gazze’ye kan, gözyaşı ve ölüm hâkimken bir bölüm Türk siyasetçisinin tutum söylem ve davranışları son derece dikkat çekicidir.
Öncelikle ve özellikle MHP liderinin İsrail tarafından yürütülmekte olan Gazze’li soy kırımına yönelik söylemleri en ileri Yahudi karşıtlığı seviyesine ulaşmaktadır.


Devlet Bahçeli sosyal medya üzerinden ve 2 haftadır partisinin grup konuşmaları vesilesiyle İsrail’e karşı askeri müdahaleye varan karşılık verilmesini önermektedir.


Bahçeli daha da ileriye giderek  “Devletim istesin, milletim destek versin, şartlar da öyle gerektirsin, şayet Gazze’deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapan taşıyla insanlık mevziisine girmek için yola revan olmazsam namerdim” demektedir.
Bu sözlerin Türkiye’ye, bölgeye doğrudan askeri müdahalede bulunmasını tavsiye etmesinden başka anlamı yoktur.
Devlet Bahçeli’nin Türkiye’nin Gazze’deki olaylara doğrudan askeri çözüm dâhil müdahil olma talebi Türk kamuoyunun çoğunluğu tarafından hüsnü kabul görmemiş, bazı siyasetçilerin sert eleştirilerine neden olmuştur.
Arap çöllerinde büyük amcasını kaybetmiş biri olarak benim ve 2.5 milyon atasını o çöllerde şehit vermiş bir milletin mensuplarının bu öneriye olumlu bakması elbet mümkün değildir.
Bahçeli, 24 Ekim tarihinde yaptığı grup konuşmasının basına dağıtılan hatta MHP resmi internet sitesinde yer alan orijinal metninde olmayan son derece manidar ifadelerde bulunmuştur.
Okuduğu yazılı metnin hamasetine kendini kaptıran Bahçeli, kendisinin ateşkes için İsrail’e verdiği 24 saatlik süre nedeniyle eleştirenlere cevaben;
“Bizde geri adım yoktur.
24 saat Amerika’nın saatiyle özdeşleştirip neredeydi...
24 saat diye soran Amerikan uşakları!
Biden saat kaçta bilmem ne ofisine gitti?” sözleri izaha muhtaçtır.
Bahçeli’nin kast ettiği olay ABD başkanı Biden’ın ekonomi konularında yaptığı basın toplantısını yarıda keserek “durum ofisi”ne gitmesinin nedeninin kendisinin verdiği 24 saatle ilişkili olduğudur.
Söz konusu toplantı sırasında ABD başkanına Irak’ta sözde DEAŞ ile mücadele için bulunan ABD üslerine yapılan SİHA saldırısı nedeniyle bilgilendirilmek üzere basın toplantısını yarıda kesmesidir.
Bahçeli’ye göre bu saldırı ABD karşıtı Arap gruplar tarafından değil de Türkiye tarafından kendi isteği üzerine yapılmıştır!
Resmen akıl tutulması!
Oysa ABD’nin resmi açıklamasında olaydan Irak İslami Direniş Mücahitleri adlı örgüt sorumlu tutulmaktadır.
Gaza gelip Bahçeli’nin bu kadar ileriye gitmesi, durumdan kendine destek çıkarması inanılır gibi değildir. 
Türkiye’ye düşen yaşanan olaylar karşısında bölgeye asker göndermek kesinlikle söz konusu olamaz.
Yapılması gereken aklıselimle hareket ederek, İYİ Parti liderliği tarafından Türk askerinin bölgede görevlendirilmesine ilişkin "Mehmetçiğin sınırlarımız dışında görevlendirilmesi ancak vatanımızın bölünmez bütünlüğüne yönelik bir tehdit bulunması halinde söz konusu olabilir" denildi. Ancak "Birleşmiş Milletler bünyesinde veya uluslararası kuruluşlar dahilinde bir tavır alınacaksa askeri destek de tabii ki verilebilir" yaklaşımı çerçevesinde hareket etmektir.
Bu konudaki son söz sözümüzü M.Kemal Atatürk’ün ağzından verelim;
"Türk çocuğu, artık Arap çölleri için kanını dökmeyecektir."

27 Ekim 2023

Ahmet Orhan

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER