Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na / Ahmet Orhan Yazdı...

Bu günü isabetli kavrayabilmek için geçmişte yaşananlara bakıp, karşılaştırmalar sonrası bir çıkarımda bulunmak en doğrusudur.

Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na / Ahmet Orhan Yazdı...

YAZIYI SESLİ OLARAK DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Bu günü isabetli kavrayabilmek için geçmişte yaşananlara bakıp, karşılaştırmalar sonrası bir çıkarımda bulunmak en doğrusudur.
Başka bir deyişle tarihten ders almak bize doğruyu bulduracaktır.
Bu girişten sonra sözü getirmek istediğim yer 1999-2002 yılları arasında yaşananlardır.
Marmara depreminin de etkisiyle DSP-MHP ve ANAP koalisyonu döneminde ekonomik sıkıntılar ve hayat pahalılığı çekilmez noktaya gelmişti. 
Çaresizlik ve umutsuzluk o kadar hakim olmuştu ki kimse ne yapılacağını bilmiyordu.  
İşte böyle bir ortamda Başbakan Ecevit Amerika’dan Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’i 2001 yılında Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Hazine Müsteşarı olarak süper bakan(!) olarak görevlendirdi. Olağanüstü yetkilere sahip Derviş disiplinli bir programı uygulayarak kötü gidişi kısa sürede durdurmuş ancak geniş halk kitlelerinin feveranına neden olmuştu.
Uygulanan ekonomik programın meyvelerinin toplanmaya başlandığında ekonomik restorasyon süreci Bahçeli’nin erken seçim çağrısıyla hükümet değişikliğiyle sonuçlanmıştır.
Türkiye ekonomisinde uygulanan bu acı reçete sonuç itibariyle DSP, ANAP’ın tamamen MHP’nin ise geçici olarak tasfiyesiyle neticelenmiştir.
Kemal Derviş politikaları ekonomiyi düzeltmiş fakat Ecevit hükümetinin başını yemiştir.
O dönemin meyvelerini daha bir senelik parti olan AKP derlemiş, 22 yıllık Cumhuriyet döneminin en istikrarlı hükümeti ortaya çıkmıştır.
Yemeği AKP yemiş, faturayı Ecevit başkanlığındaki Milliyetçi-Anasol hükümeti ödemiştir.
Ne yazık ki Marmara depreminden iki kat fazla canımızı kaybettiğimiz, ekonomik bilançosu ise o günün tam dört katı olan 6 Şubat Depremi ile Türk Ekonomisi daha büyük bir krize girerek tarih tekerrür etmiştir.

6 Şubat sonuçlarını bir kenara bırakarak aynı dönemde hayata geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin dayattığı bir olaya değinmek istiyorum.
Ekonomist Derviş yerine siyasetçi Kılıçdaroğlu üzerinden değerlendirmeler yaparak bugüne ışık tutmak arzusundayım.
CHP’nin 31 Mart 2024 başarısının gerçek kahramanı kimdir sorusunun cevabını gelin birlikte arayalım.
İyi bir polemikçi, disiplinli bir siyasetçi olan Kılıçdaroğlu Baykal’ın istifası sonrası genel başkanlığa gelmiş ve kısa sürede CHP’yi yeni seçmen kitlelerine ulaştırabilmek için çalışmalara başlamıştır.
En az %90’ı sola oy vermem diyen %75’lik sağ seçmenle diyalog yolunu açmıştır.

Yeni sistemin mihenk noktası olan 50+1’e ulaşmanın ancak bu kitleden oy almaktan geçtiğini akıldan çıkarmadan sol-sağ ittifakının yolunu açmıştır.
Önce 2017 referandumu, sonra da 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde sağ seçmeni CHP’nin başını çektiği bir yapıya oy vermeye ikna etmiştir.

Seçmen davranışları açısından bu gelişme Cumhuriyet tarihimizin en önemli olaylarından biridir.
Bu kadar önemli olaylara imza atmış olan Kılıçdaroğlu 2023 seçiminde aday olma ısrarı nedeniyle başarısına gölge düşürmüş, elinin en güçlü olduğu dönemde genel başkanlıktan en yakınındaki Özgür Özel tarafından alaşağı edilmiştir.
Tıpkı rahmetli İnönü’nün Ecevit tarafından tasfiye edilmesi gibi! 
Tarih yine yapacağını yapmış Kılıçdaroğlu bir bakımdan İnönü ile bir bakımdan da Ecevit ile aynı kaderi yaşamıştır.

Türk sağında “kesinlikle sola oy vermem” inancını kırmak için mükemmel bir stratejiyi sabırla ve adım adım uyguladı. 
Kılıçdaroğlu bir türlü %25 psikolojik direncini aşamayan CHP için sağa açılım anlamına gelen Millet İttifakını 6 partiyi aynı masanın etrafında toplarken, masanın altında da HDP yi tutmayı başarmıştır.  
Ne var ki İmamoğlu veya Yavaş ile alabileceği bir seçimi şahsi hırslarına kapılarak Erdoğan’a hediye etmesi onu da tıpkı Ecevit gibi koltuğundan etti.
Bu gün ortaya çıkan başarı Özgür Özel’in hanesine yazıldı.  

Şimdi geriye dönüp baktığımda hem Ecevit’in hem de Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmek gerek diye düşünüyorum. 

Yeri gelmişken, Özgür Özel için tarihin tekerrür etme tehlikesi olan husus, 1989 yerel seçiminden sonra Erdal İnönü’nün başına gelen belediyelerin başarısızlığıdır. 
Öyle bir durumda siyasetten kopmayan, köşesine çekilmeyen Kılıçdaroğlu’nun tekrar CHP’nin başına geçmesi söz konusu olabilir mi? 
Bunun cevabını bir iki yıl içinde alacağız.
Tabii bir de madalyonun öbür yüzü var..
Bütün bu yaşananların sağ bloktaki etkileri hangi sonuçları doğuracak?
Buna sebep olanlar veya tedbir almadan seyretmekle yetinenlerin tarih önünde ki sorumlulukları ne olacak?
Onu da bekleyelim görelim.

26 Nisan 2024
Ahmet Orhan

Güncelleme Tarihi: 26 Nisan 2024, 11:54
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER