Karıncaların biriktirdiğini Ağustos böcekleri yiyor

Böyle bir ülkede yaşamak ne kadar zor. Hayatın karmaşası mı, yaşadığımız ülkenin gerçekleri mi, böyle değişken ve saniyesi saniyesine benzemeyen bir gündem içinde bırakıyor bizleri.

Karıncaların biriktirdiğini Ağustos böcekleri yiyor

Geçtiğimiz hafta Ege Bölgesindeki çıkan orman yangınları sadece dağların değil, yaban hayatın içindekilerin bedenlerini,  insanların yüreğini de yaktı kül etti geçti.
Orman Bakanının yangın uçağı açıklaması da onun üstüne tansiyonu düzenleyici değil, artırıcı etki bıraktı.

Kayyum atanan Belediyeler tartışması son hafta TV tartışma programlarının ana kaynağıydı.

Oysa demokrasi, hukuk, adalet ve bunun yönetimlere yansıyan yönlerinin yanında, insanların nasırlaşan vicdanları ve acımasızlıkları ve duyarsızlıkları da bu olguların yaşatılmadığı yerlerde, insanlar üstündeki yan etkileri gibi bir durum yaşatıyor dedirtti.

Kurban Bayramında Demirci mezbahasında yaşanan kesim sırası rezaletinin kurumsal bir yetmezlik dışında, vicdanlı insanların sesini çıkarması olarak algılanması bile zor anlaşıldı.
Oysa kurban gibi bir ibadette bile, başkasının sıra hakkını gasp eden, kurban ibadetinin kuralları arasındaki paylaşma veya garip gurabayı gözetme gibi o manevi ve dini değerlerin bile unutulduğuna şahit olduk.
Kesim parası bile vermedikleri iddia edilen insanlar evlerine hem kul hakkı, hem kasabın hakkı, hem de milletin hakkını da götürüp, kavurup yediler.

Bir bayram daha Manisa’da bazı evlerde huzurlu geçmedi.
Manisa Büyükşehir belediyesinin işçi kıyımına maruz kalanlar, işsiz kaldılar. Vicdanları susanlar yine konuşmadılar, bayramı onlar eminim kuş sütünün eksik olmadığı masalarda, sofralarda, gülüş ahenk kutladılar.

Ülkenin vicdanları kurudu. Böyle bir ülkede yaşıyor olmak vicdanlı insanların içini acıtıyor. Kadın cinayetleri, adaletten şüphesi olan insanların sayısının her geçen gün artması, yüzlerin asılması çekilecek dert değil dedirtmeye başladı.

Artık vicdanlı insanların iradesinde, hukukun, kul hakkının gözetildiği, dilde din iman üfürenlerin değil, yürekten ve insan gibi davrananların iradesiyle yönetilme isteği sıla hasreti, evlat özlemi gibi kavramlar kadar hararetle istenir oldu.

Demirci Belediyesi ve Selami Selçuk yönetimiyle ilgili ters giden işler, usulsüzlükler, kayırmacılıklar, iddialar ortada iken, bunları yazıp çizen, yargıya taşıyan bir gazeteci için güç budalasına dönüşmüş ahmaklaşmış toplumların sadece inandıkları “ sonuç”  denilen şeyi önlerine koyamamanın kızgınlığı zihnimi de dağlıyor.

Ananı öpen kadı,  derdini kime anlatacaksın sözü gibi kabullenişi ret eden bir bünye sahibi için bu süreçlerin yürekte ne öfkelere geldiğini, zihinde adeta tahtakurusu misali kemirgenin beyni oyduğu tarif gibi tahribata yol açtığını, yaşamayanlara ifade edebilmekte güç.

Birer ikişer son süreçte tecelli eden adalet, teselli bizler için.
Fakat bu güce tapan iradenin, fiilde içinde olmasa da eliyle teslim ettiği irade yüzünden bu vebalin çok ortaklı şirket gibi vebal ortaklığını da buraya yazmazsam, kendime saygısızlık ederim.

Çok karamsar bir yazı gibi algılanmasın, içimizde gerçeklerin gün yüzüne çıkma gibi bir huyu vardır inancı hep var.
Adalet bir gün tecelli eder, ise bize umut veren enerji veren, bir inanç abidesinde yazılı sözümüzdür, baş tacımızdır.
Enseyi karatmanın âlemi yok, üstadın dediği gibi.

Durum özeti şu dostlar, hepimiz küçükken bunu okuduk bilirsiniz.
Okumayan, sormayan, sorgulamayanlar, haksızlığın karşısında susanlar, kul hakkı yenirken görmezden gelenler, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyenler  bile eminim bunu anlayabilirler artık.

Karıncaların biriktirdiğini, Ağustos böcekleri yiyor şu anda.
Kara kış kapıda.
Okullar açılacak.
Zamlara devam.
Adaletsizliğe devam.

Hadi bakalım, şimdi hep beraber başımızı ellerimizin arasına alıp kaşınma zamanı…

23 Ağustos 2019
Mustafa Temiz

Güncelleme Tarihi: 24 Ağustos 2019, 20:51
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER