Bayram Cengiz Ergün'le Başladı, Emel Sayın'la Bitti

Eskiden bayram tebrikleri vardı. Kırtasiyelerde, matbaalarda bunun için özel reyonlar olurdu. Matbaadaki çıraklığım döneminden hatırlıyorum.

Bayram Cengiz Ergün'le Başladı, Emel Sayın'la Bitti

Kartpostal başlı başına bir sektördü. Müşteriler bu dönemlerde kalabalık olarak gelir, kart seçerler o manzaralı, kınalı koçlar, renkli çizimli ve hatta simli, birbirinden güzel kartpostallar zarfa konulur, ağzı yapıştırılmayan zarf ile postaya verilirse ayrı, kapalıysa ayrı para bedeliyle postaya verilirdi.

Bayram öncesinde gurbette olanlar, askerde olanlar mektup yazar son gelişmeleri yakınlarıyla paylaşır bayram kutlardı. Edebiyatımıza sanatımıza bile mektup öylesine işlemiştir ki, mektup üzerine yazılan binlerce şiir, onlarca şarkı türkü aklımıza hemen geliverir. Kışladan sevgiliye yazılan mektubun anlatıldığı” Yine yakmış yar mektubun ucunu” diye başlayan, “Mektubunda diyorsun ki gel gayrı, sütler kaymak tutar tutmaz, ibibikler öter ötmez ordayım diyerek insanların bir döneminde yer tutmuş şarkılarda o duygu yükünü hasret ve özlem olarak dinlerken, rahmetli Yıldırım Gürses’in “Son mektup” şarkısında da aşk acısını, çaresizliği ve sevgiliye olan duyguları ayrılığa, her şeye rağmen saadetler dilendiğini de hala dinlemiyor muyuz?

Şimdilerde ise genç nesil mektup kültürünü hiç yaşamadan büyüyor. Eskiden tren yolunun olduğu yerde posta getiren kara trenin, postacının yolunu gözlemenin ne olduğunu bilmeyen bir kuşak,  belki “postacı kapıyı iki kere çalar” filmini bile bilmeyerek hayata devam ediyor. Bayram kutlamaları da günümüzün harika icadı akıllı telefonlarla ama bir o kadar da bana göre samimiyetsiz ve içten olmayan soğuk mesaj yöntemiyle halledilir oldu.

Tek bir mesaj metni ile toplu mesaj gönderip veya Whatsapp gruplarında bir parmakla yüzlerce dost, akraba veya arkadaşlara ulaşma ve kutlama yöntemini seçiyoruz.

Bu bayram uzakta olan, bayramını kutlamak istediğim insanlara ulaşmak için farklı bir yöntem denemek istedim.

Telefonun başına oturdum ve akrabalardan başlayarak, arkadaş ve dostlarıma birer birer telefonla arayıp, bire bir seslerini duyarak bayramlaşmak istedim.

Oldukça zamanımı alan bu yöntem aslında iyi oldu. Aradıklarıma da bu size yazdıklarımı söyleyip, seslerini duymak için özel aradığımı da anlattım.

Nihayetinde gazetecilik yapıyorum,  yüzlerce insanla konuşurken, Manisa Son Haber sitemden ve sosyal medya hesaplarımdan yayınladıklarımın da takip edilirliğini de ölçmüş oldum.

Manisa ilçelerindeki dostlara ve basın sektöründeki arkadaşlara ulaştığımda iş döndü dolaştı bayram öncesi Manisa Büyükşehir Belediyesindeki işçi çıkarmalarına ve tarifi yapılamayan yer değişikliklerine geldi.

Manisa Son Haber ‘de aynı konuda yaptığım iki özel haberimin okunma sayısını analiz raporlarında görmeme rağmen, okunma sayısı ile bana geri dönüşler arasındaki çelişkinin sebebini de öğrenmiş oldum.

Manisa ilçelerinden görüştüğüm gazeteci dostlara da bu iki kez yazdığım özel haberlerimin serpintilerinin geldiğini de duymuş oldum. Çünkü haberin okunma sayısı 100 bin rakamını çoktan geçmişti, geri dönüşler cılızdı. Bunun sebebinin de yine çekinceler olduğunu anladım.

Çalışan kesim ve ailelerin gıyabımızda kulaklarımızı çınlattığını, hayır dualar aldığımızı da öğrendim. O cılız kalan geri dönüşlerin sebebi de yine ismim görünmesin, ileride sıkıntı yaşamayayım olduğuydu. Sosyal medya üzerinden beğeni yapmamanın, site üzerinden yorum bırakmamaların sebebi de bu imiş.

Yaptığım haberlerin gönüllere dokunduğunu ve Manisa Büyükşehir Belediyesinde yaşanan bu bayram öncesi insanları mutsuz eden, sayıları en az 1x4 olarak başlayan ve ana baba kardeş akraba gibi bağlantılarla önemli bir kitleyi ilgilendiren, işten çıkarma ve yer değişikliklerinin bayramı da buruk yaşanır hale getirdiğini öğrenmiş oldum.

Bayramda ve öncesinde yüreğimizi burkan bir başka konu trafik kazaları ölümler ve yaralanmalar oldu. Yoğun olarak kaza haberleri de bizi çok etkiledi. Bu konuşmalar esnasında kazalarda haberlere yansımayan değişik detayları da kaynağından bire bir öğrenmiş olduk.

Telefonla dostlara birebir ulaşıp bayramlarını kutlama isteğim, kendiliğinden detayları ve bilmediğim gelişmeleri de öğrenmem anlamında bir araştırma eylemine dönüşüverdi. Bu görüşmelerim gün içinde yaklaşık 5-6 saatimi almıştı.

Bayramda serin bir Demirci akşamında bayram sofrasında yediğim anamın nefis menüsünün ardından, bayramın temposu ve hareketli bir günün ardından doğrusu ya ağırlaştım ve hazirundan müsaade isteyip uyumaya gittim.

RÜYALAR BAŞLIYOR

Öyle rüyalar gördüm ki, etkisi altında bu yazıyı yazma ilhamını da aldım.

Gün içinde bayramlaşmak için seslerini duyup daha samimi bayramlaşma yapma isteğimle görüşmeler esnasında öğrendiklerimin, kaza haberlerinin ve sanırım anamın pişirdiği o nefis akşam yemeğinde ayarı kaçırmam, baklavanın şekerime olan katkısından olacak, rüyalar bir anda beni başka başka âlemlere götürdü.

Karşımda Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün. Her zaman meclis görüşmelerini Web TV’den takip etmeme rağmen, rüyamda meclis salonundayım, gün içinde telefonla görüştüğüm gazeteci dostlarla oradayız, kimimiz video, kimimiz fotoğraf çekiyoruz.

Cengiz Ergün her zamanki gibi güler yüzüyle kürsüde, öyle ki o kendisini çok fotojenik gösteren o siyah kalın çerçeveli gözlüklerini bile hatırlıyorum. Yanında kurmayları, meclis salonunda Maski ve Büyükşehir elemanları var. Giydikleri kıyafetlerinin üstünde ve sırtlarında Maski ve Büyükşehir logolarını ve yazılarını bile hatırlıyorum.

Cengiz Ergün salonu dolduran personeline sesleniyor, ülkede yaşanan ekonomik kriz, bütçelerin yetersizliğinden dem vuruyor. Bundan sonra uygulanacak yol haritasını personeli ile açık açık konuşuyor.

Cengiz Başkan sanki bir ihtilal bildirisi okur gibi, bir komutan edasıyla yapılacakları sıralıyor.

1- Büyükşehirin tüm birimleri akıl almaz detayları bile içine alan, tasarrufa gidecek. Akaryakıttan, elektriğe, kâğıt ve kaleme varıncaya kadar, herkes kemerleri sıkacak.

2-Aciliyet arz etmeyen ve tamamlanma aşamasına gelmeyen tüm yatırımlar durdurulacak. Bir süreliğine de olsa buralar için bütçeden harcamalar yapılmayacak.

3-Personele ödenen fazla mesailer kaldırılacak, bu fedakârlık yapılmalı yapılacak diyor, gerekirse bu mesai ücretlerinde yeniden düzenleme yapılıp, bütçe dengesi sağlanacak.

4-Hizmet binalarındaki klimaların çalışmasından elektrik giderlerinin azaltılmasına, geceleri yanan gereksiz lambaların söndürülmesine, araç takip sistemlerinin çalışmasına varıncaya kadar, daire başkanlarını, şube müdürlerini ve şeflikleri bile bu sürede görevlerini daha dokunaklı yapmaya çağırıyor.

5-MABEM’e getiriyor sözü Cengiz Başkan fakir ve gariban çocuklarına fırsat eşitliği sunan bu eğitime destek hizmetinin devam edeceğini söylüyor. Başarının daha da yükseltilmesi için kürsüden emir yağdırıyor.

6- Kaçak su kullananlara karşı sıkı denetim istiyor, bu konuda tespitlerin yapılması ve kaçak su kullanımının önlenmesi için herkesin görevini tavizsiz yapmasını istiyor.

7-2019 yılında yapılan su zammını iyi anlatmalıyız. Vatandaş tepkili ama giderlerin gerçeklerini iyi anlatmalıyız. Vatandaş sağlıklı su içerken evine akıtılan suyun kalitesi için yapılan yatırımları anlatın diyor. Daha ekonomik hizmet üretip, bu süreci birlikte atlatmak gerektiğinin altını çiziyor tekrar tekrar.

8- Kurtuluş günlerinde, festivallerde, milli bayramlarda, bugüne kadar yaptığımız konserlerde Türkiye'nin en popüler sanatçılarını ve tiyatrolarını izlettik, dinlettik, bu sürede vatandaşlarımızda bizi mazur görsün, daha mütevazi kutlamalar yapıp tasarruf dönemine katkı koyalım. Vatandaşlarımızda bu etkinlikler ve konserler de daha popüler sanatçıları, yıldızları, tiyatroları göremeyecek belki, Manisalılar olarak bu konuda da dayanışma içinde olalım diyordu.

9-Cengiz Başkan kürsüde 3 aylık periyodlarla ilçe ilçe uygulanacak bu tasarruf tedbirlerinin halkla da paylaşılacağını, kemer sıkma ile bu ekononik dar boğazın aşılabileceğini, işçilerin ve personelin fedakârlıklarıyla işlerine devam edebileceğini söylüyor. Kimsenin işinden aşından olmamak için daha çok çalışıp, daha çok üreterek bu dönemin atlatılabileceğini söylüyor.

Personel bu konuşmaların ardından salonda ayağa kalkarak alkışlarken bir yandan da “ Cengiz Baba, Cengiz Baba” diye bağırıp tempolu tezahürat yapıyor…

Bir anda silkeleniyorum, kızımın “ baba iyi misin” sesiyle uyanıyorum. Terlemişim, üstümdeki tişört sırılsıklam olmuş, o sırada ezan okunuyor, saate baktım 04.45 . Kızım sesimi duyarak odama gelmiş, söylediğine göre “Cengiz Baba “ diye tezahürat yapıyor, bağırıyormuşum. Bunu duyunca gülümsedim. Yerimden kalktım, balkona çıktım derin derin soludum. Kendime katran gibi bir kahve yapıp, o saatte bu yazıyı yazmaya başladım.

Bilgisayarımın başına geçtiğimde onun açılma süresi içinde bile size inanın sabırsızlığımı tarif edemem.

Sabahın rehavetini atarken her zaman yaptığımı yaptım. Uydudan TRT Nağme radyosunu açtım. Duyduğum, şarkı yaşadığım enteresan geceyi bu tesadüfle sürdürüyordu sanki. Emel Sayın o buğulu sesiyle “ Sabah olmasın diye, güneşi durdururdum. Yanağından tüten ateşi söndürürdüm. Yatağına her gece gelincik doldururdum, Rüyalar, rüyalar gerçek olsa. Diyordu.

Rüyalar gerçek olsa bir temenni ama, rüyayı birine anlattığınızda “ Hayır olsun inşallah” derler, bizde şöyle diyelim. Rüyalar gerçek olsun,  hayır olsun inşallah.

Gazeteci olarak nefes alıp vermek yüreğe çok darbe bırakıyor. Empati denilen şeyi yaşadığımız her olayda habere dönüştürürken önce biz gazeteciler yapıyoruz ya, işte sebep bu.

Kalın sağlıcakla.

07 Haziran 2019

Mustafa Temiz

Güncelleme Tarihi: 07 Haziran 2019, 13:45
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER