Ekonomiden Uyuşturucuya Dertlerimiz / Ahmet Orhan Yazdı...

Ülke olarak içinde bulunduğumuz ekonomik şartlara rağmen bize bambaşka gündemler dayatılmaktadır.

Ekonomiden Uyuşturucuya Dertlerimiz / Ahmet Orhan Yazdı...

Ülke olarak içinde bulunduğumuz ekonomik şartlara rağmen bize bambaşka gündemler dayatılmaktadır.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerine yaklaşık 8 ay olmasına karşın neredeyse tek tartıştığımız husus Millet İttifakının veya ortaya çıkacak diğer Cumhurbaşkanlığı adaylarının ismi.

Oysa halkımız, Maliye ve Hazine Bakanı Nebati’nin kimseyi enflasyona ezdirmedik sözlerine rağmen hayat pahalılığının altında inim inim inlemektedir.

Hükümetin aksine söylemlerine ve almaya çalıştığı önlemlere rağmen başta enflasyon olmak üzere, işsizlik dahil tüm ekonomik ve sosyal göstergeler kötüleşmeye devam etmektedir.

Geçtiğimiz ayda yüzde onun altına inen genel işsizlik yeniden yükselme eğilimine girerek 10,1 olmuştur.

Hayat pahalılığı göstergelerinde durum daha da vahimdir.

Tüik’e göre bile gıda ürünleri fiyat artışları %99 olurken bağımsız kuruluşlar söz konusu oranın neredeyse %200’lere dayandığını ifade etmektedirler.

Gelecek günlerin enflasyonunu belirleyici etkiye sahip üretici enflasyonu ise %150’nin üzerindedir.

Yılsonu enflasyon hedefinin %65 olarak ilan edilmesine rağmen bu oranın aşılması hiç birimiz için sürpriz olmayacaktır.

İçinde bulunduğumuz ekonomik durumun diğer bir önemli göstergesi de şüphesiz ki dış ticaret rakamlarıdır.

Yılın ilk 10 ayını kapsayan Ocak-Ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre ihracat

 %15,4 oranında artışla 209 milyar 450 milyon dolar olurken,

İthalat %39,5 oranında artışla 300 milyar 553 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Dış ticaret açığımız ise 10 aylık sürede 81 milyar dolardır.

Görüldüğü gibi İhracatta yükseliş olsa da ithalattaki artış çok daha fazla. Bu artışın sonucu olarak da ülkemizin hazinesinin daha fazla borçlanma ihtiyacı devam etmektedir.

Sözün özü Türkiye gün itibariyle müflis bir tüccar konumundadır.

UYUŞTURUCU

Ekonomik tablonun bu kadar kötü olmasının yanında toplumsal hayatımızın diğer alanlarında da çok önemli zorluklar yaşanmaktadır.

Milli varlığımızı en az bölücü terör belası kadar tehdit eden, geleceğimiz karartan bir diğer konu ülkemizde artan uyuşturucu kullanımıdır.

Gündemi yakından takip edenlerin hatırlayacağı geçtiğimiz günlerde ana muhalefet partisi lideri CHP Genel Başkanı Türkiye’de artan uyuşturucu ticareti ve finansmanına dikkat çekmiş bu konuda hükümeti açık bir dille suçlamış hatta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu ve bir kısım bürokrat ve siyasetçiyi uyuşturucu tacirleriyle ilişki kurmakla itham etmiştir.

Tartışmalı her konuda olduğu gibi uyuşturucu mevzusunda da hükümet mensupları her seviyede tüm iddia ve suçlamaları ret etmişlerdir. Hatta bununla kalmayıp muhalefeti de gerçeğe dayanmadan Türkiye’nin dünyadaki saygınlığına zarar verdikleri söylemişlerdir.

Uluslararası itibar, sen haklısın ben haklıyım türünden kısır çekişmeleri bir tarafa bıraktığımızda gördüğümüz Türkiye’nin uyuşturucu kullanımı ve ticaretinde geldiği noktanın son derece kaygı verici seviyede olduğudur.

Bizzat bakan Soylu tarafından haftada 5000 uyuşturucu satıcısının emniyet güçleri tarafından gözaltına alındığı gerçeğinin kamuoyuyla paylaşılmış olması dahi hepimizi korkudan titretmelidir.

Bunun yanı sıra 300 bin üzerinde mahkûm ve tutuklunun bulunduğu Ceza ve İnfaz Kurumlarında hükümlülerin en fazlası uyuşturucu ticaretinden ceza çekmekte olduğu da diğer önemli bir realitedir.

Bir dip not olarak ta ifade edelim Türkiye, Avrupa'da nüfusa oranla en çok tutuklu ve mahkûmun cezaevlerinde bulunduğu ülke konumundadır.

2013 yılından itibaren son 10 yılda tutuklu ve hükümlü Avrupa’da sayısının azalmasına karşın Türkiye’de artmaya devam etmektedir.

AKP Hükümetinin 2006-2021 yılları arasındaki 15 yılda 228 yeni cezaevi yaparak kapasite artışına gitmesinin yanında bu yıl da 18 yeni Ceza ve İnfaz Kurumunun yapımına devam edilmektedir.

Maalesef Türkiye’nin suç tablosu gelişmiş dünyaya göre korkunçtur.

Yine uyuşturucu konusuna dönecek olursak uyuşturucu satıcılarının, tüm dünyanın geri kalmış ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde siyasetçiler ve güvenlik görevlileriyle içli dışlı olduğu bilinmektedir.

Dünyada en bol kazancın uyuşturucudan elde edilmiş olması bu paranın bölüşümünde ve kullanımında da dikkat çekici sonuçlar ortaya koymaktadır.

Makul gelirlerle hayatını sürdüren kişilere birden büyük servetlere kavuşma imkânı veren uyuşturucu ticareti ve kullanımı insanlığı her geçen gün daha fazla tehdit etmektedir.

Bu tehdide maruz kalma bakımından Türkiye’nin durumu hiç de iç açıcı değildir.

Esrar gibi bitkisel uyuşturucuların dışında sentetik uyuşturucuların kullanımı her geçen gün artarken uyuşturucuya bulaşma yaşı da giderek düşmeye devam etmektedir.

Okul önlerinde, caddelerde her yerde uyuşturucu müptelalarıyla karşılaşmakta, bu hazin tabloyu izlemekteyiz.

Çoğunlukla tamamı veya hammaddeleri yurtdışından temin edilen sentetik uyuşturucularla seferberlik anlayışıyla top yekûn mücadele etmezsek akıbetimiz karanlıktır.

Yakalanan uyuşturucu suçlularının sayısının çokluğu emniyetimiz açısından memnuniyet verici olmasına rağmen bu sayı ülkeyi yönetenleri, anneleri babaları kaygılandırmalıdır.

Bu pis ticareti yapanlar ve bu ticarete göz yumanlar, ön açanlar mutlaka acilen yakalanarak cezalandırılmalıdır.

Okullar başta olmak üzere camilerimiz dâhil uyuşturucuya karşı her yerde savaş vermemizin zamanı geldi hatta geçti.

11 Kasım 2022

Ahmet Orhan

Güncelleme Tarihi: 11 Kasım 2022, 18:55
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER